Ali Yiğit

HEVESE MAHKUM YAŞAM..

Ali Yiğit

Şu gerçeğin altını çizmek gerekirse hevese dayalı bir tüketim toplumu olduğumuz bir gerçek..

Tüketici toplum olmamızla birlikte hevese dayalı borçlanma devrini yaşıyoruz..

Bu nedenle ihtiyaca göre değil de hevese dayalı borçlanıyoruz..

İhtiyaçlar sınırlıdır..

Hevese dayalı borçlanma ise sınırsızdır..

İnsan hayatı boyunca borçlanmayacak diye bir kural yok.. İhtiyaçtan ötürü borçlanmanın sınırı vardır. Ama hevese dayalı borçlanmanın sınırı yoktur.

 Borçlanmanın en kolay yolu kredi.. O nedenle kredili bir hayat yaşıyoruz.. Kredi kartı borçlanması yüzünden evlerin yıkıldığına şahitlik ediyoruz.

 Bankalar kazançlarının 80'nini kredi faizlerinden sağlamış..

İşin özeti ülke insanımızın 60'ınına yakını borçlu..

Şöyle bir soru akla geliyor.. Acaba 60'a yakın borçlu olanlar ihtiyaçtan dolayı mı borçlu yoksa hevese dayalı mı borçlu? Ben bu soruya hevese dayalı borçlanma cevabını veriyorum..

Borçla ilgili güzel atasözlerimiz vardır.

 Borç köle olmanın başlangıcıdır..

 Borcunu azalt ki hür olarak yaşayasın..

 ''Arpacıya borç eden ahırını tez satar''

Şimdi şöyle bir soru sorsak alacağımız cevap ne olur? Borçlu olmayı seven var mı?” istisnasız bir şekilde dünyada bu soruya “Evet, ben borçlu olmayı seviyorum” diyecek bir tane bile insan çıkmaz. Gerçek böyle iken tek tük istisnalar hariç, neredeyse borcu olmayan kimse yoktur.

 Hayatın akışı içinde zaman zaman borçlanmak hayatın tabiatından olan bir durumdur. Hayatında bir kez olsun hiç borçlanmadan yaşayıp ölen kimse var mı? bilmiyorum. Ama böyle birinin olacağını da sanmıyorum. Kısacası, borç olabilir.

İnsan niçin borçlanır? Sanıyorum bu soruya verilebilecek en makul cevap şöyle olabilir: İnsan bazen çok acil bir şekilde bir ihtiyaca gereksinim duyar. Mesela, gıda, giyecek… gibi şeyler hayatın olmazsa olmazlarındandır. O an paran olmasa bile ne yapıp edip borçlanıp alacaksın, başka çaresi yok. Değilse yaşayamazsın. Böyle olduğu içindir ki, Allah açlıktan ölme tehlikesinin olduğu durumlarda haram şeyleri bile yiyip içmeye yol vermiştir.

 Yine bir başka şehirde yaşayan çok yakınlarından birisinin ölüm haberi geldiğinde mecburen gideceksin ama o an için yeterli paran yok. Ya da başına kaza, yangın, hastalık… gibi bir felaket geldi ve elinde yeterli imkanın yok. Bu veya buna benzer durumlar olacağı içindir ki Yüce dinimiz karz-ı hasen denilen güzel bir şekilde borç vermeyi, borçluya kolaylık göstermeyi, hatta borçlu ödeyemeyecek durumda ise borcu ona sadaka olarak bağışlamayı emretmiştir.(Bakara/280)

 Ayrıca Allah, zenginlerin borçlanmak zorunda kalan kimseleri sömürmemeleri için faizi şiddetle yasak etmiş (Bakara/275-279) ve tam tersine “Onların mallarında fakirlerin hakları vardır” diyerek zekat, sadaka ve infak kavramlarıyla hem de onların başlarına kalkmadan zenginleri fakirlere karşılıksız yardım etmeye mecbur tutmuştur.

 Demek Allah, borçlanmayı hayatın içinde meşru bir durum olarak görmüş olacak ki, bu konuda bu kadar kurallar vazetmiş. Resululllah(sav) bile hayatında defalarca borçlanmıştır. Hatta Yahudilerden borç aldığı olmuştur.

 Ancak Resulullah borçtan çok sakınırdı. Sık sık istiaze ederdi. Yani borçtan Allah’a sığınırdı. Hz. Aişe; “Ya Resulallah! Niçin bu kadar borçtan sakınıyorsun?” dediğinde Efendimiz; “Çünkü kişi borçlanınca yalan söylemek mecburiyetinde kalır, söz verir sözünde duramaz” buyurmuştur. Yine peygamberimiz borcu olan kimsenin cenaze namazını kılmazdı ama ashabına bırakırdı. Bazen de cenazenin borcuna birileri kefil olduğunda namazını kılardı. Tabi Resulullah’ın borç ve borçlular konusundaki bu tavırları insanları gereksiz yere borçlandırmaktan sakındırma amaçlıydı.

Bir gün peygamberimiz ashabına; “Kendinizi endişeye sokmayın” diyor. Deniliyor ki; “Ya Resulallah! Bizi endişeye sokan şey nedir ki?” Resulullah(sav): “Borçtur” buyuruyor. (Mecmauzzevaid, c.7, s.34) Gerçekten borçlu olmak insanı huzursuz ediyor.

 Peki, yukarıda değindiğimiz gibi hem peygamberimiz insanları borçtan bu kadar sakındırdığı, hem de insanların hiç biri borcu sevmediği halde neden insanların tamamına yakını borçlu yaşıyor ve bir türlü kendini borçlanmaktan da kurtaramıyor?

 Benim görebildiğim kadarıyla bunun sebebi; insanların bu dünya hayatını çok sevmeleri ve bunun doğal sonucu olarak, ihtiyaçlara dayalı değil de heveslere dayalı bir yaşam sürmeleridir. Eğer ihtiyaçlara dayalı yaşayacaksak bu hayatı sürdürmek için ihtiyaçlar aşağı yukarı bellidir. Haydi kişinin gelir düzeyine göre bu ihtiyaçları kaliteli cinsinden düşünecek olursak, biraz daha üst bir seviyede düşünebiliriz. Peki, gerisi ne oluyor? Vallahi hevesten başka bir şey değil!

 Heves nedir? Gelip geçici arzular…

Mesela; bir kaç tane elbiseniz var. İhtiyaçtan fazla sayıda olduğu halde yeni bir elbise gördüğünüzde hoşunuza gidiyor ve alıyorsunuz. Bir müddet giydiğinizde, hala giyilebilir olmasına rağmen hoşunuza gitmemeye başlıyor, bıkıyorsunuz. Yani hevesiniz geçmiş oluyor.

 Son derece güzel ve kaliteli arabanız var ama dünya nimetleri o kadar hızlı değişiyor ki, siz en son çıkan filan modele heves ediyorsunuz. Şu kadar üste para vererek arabanızı değiştiriyorsunuz. Bir müddet kullanınca hevesiniz geçiyor ve başka modellere hevesiniz kayıyor…

Ev, cep telefonları, ev eşyaları… Kısaca hayatımızda yer alan birçok nimetler yukarıda anlattığıma benzer şekilde heveslerimizle doğru orantılı olarak her defasında üstümüzde bir sürü borç bırakarak sürekli değişiyorlar.

 Bu şekilde sürüp giden hayatımızda sorun iki noktada şekilleniyor:

 1-İhtiyaçlara göre değil heveslerimize göre yaşıyoruz: İhtiyaçlar sınırlıdır ama hevesler sınırsızdır. Eğer heveslerimize dayalı yaşayacaksak, borçlu olmaktan kurtulmamıza imkan yoktur. Bu derdin devası da yoktur.. Ve bugün insanımızın çoğu hevese dayalı bir borçlanma hayatını tercih ettikleri için hayatlarını zindana çeviriyorlar. Faiz belasına bulaşıyorlar..

Borçluluk insanı çoğu zaman büyük günahlardan olan faize düşürür. İnsanlar imkanları olmadığı halde ya da gelecekte kazanacaklarını düşündükleri hayali paralarla alışveriş yaptıkları için bir müddet sonra ödeyemiyorlar. Borcu borçla kapatmaya çalışıyorlar, faize bulaşıyorlar ve her şeylerini kaybettikleri anlar oluyor. Halbuki Rabbimiz Kur’anda “Allah faizi mahveder”(Bakara/276)buyurarak uyarmıştı.

Elbette ki bazı istisnai durumlarda borçlanılır.

Yazarın Diğer Yazıları