Ali Yiğit

Haklarınızı savunamadık ey çocuk

Ali Yiğit

Dün dünya çocuk hakları günüymüş..

Günüymüş diyorum çünkü çocukların hakkını savunamadık ki; günlerini de kutlayalım..

Bundan otuz yıl önce imzalanmış  çocuk hakları sözleşmesi.. Dünya ülkelerinin tamamına yakını da imzalamış kağıt üzerinde..

Geçen süreye baktığımızda gerek çocuk hakları gerekse insan hakları hep kağıt üzerinde kalmış..

Yüz binlerce çocuğun açlık çektiği dünya da hangi çocuk haklarından bahsedilir ki; cansız bedeninin karaya vurduğu Aylan Kurdi'nin hakkını savunabildik mi?

Acımasızca üzerine bombalar yağdırılan çocukların hakkını kim veya kimler savundu ki; Anne Cennete ekmek varmış öyleyse bir an önce ölelim ki ekmek yiyelim diyen Suriyeli çocuğun hakkı mahşerde sorulmaz mı sanıyoruz..

Toplumda okulda dışlandığı için 9 yaşında intihar eden Suriyeli mülteci  Vail el Suud' un hakkını nereye koyacağız..

Üvey annesi tarafından  bedeni üzerinde sigara söndürülen çocuklar..

Öz annesi tarafından işkence gören yavrular..

Parçalanmış ailelerden kopan, evlerinden kaçan, köprü altlarında uyuyan, soğuk kış akşamları etrafında toplandığı ateşten hayaller kurmayı oyun bilerek büyüyen çocuklarımız var. Ateşi sıcak anne kucağı, tütünü baba şefkati yerine koyan çocuklar.

Kim olduğunu bilmeden, kendini tanıyamadan, soğuk kış rüzgarları, yağmur suları, sokak gürültüleri arasında büyümek zorunda kalan çocuklar. Dünyayı, başka bir rengiyle tanımak zorunda kalan çocuklar.

Kaderi değil, ailesi yüzünden bu yaşama itilmek zorunda kalan çocuklar… Bizim çocuklarımız…

Onlar, içlerinde bu potansiyelle doğan, ama kendi potansiyellerinin farkına varamadan, hayallerini hayatın eline bırakmak zorunda kalan, nasıl para kazanabileceğini öğrenemeden, hayata bedel ödemek zorunda kalan çocuklar…

Hani bir hikaye vardır hep anlatılır..

Bir haftanın yorgunluğundan sonra baba Pazar sabahı kalkmış eline gazetesini almış ve akşama kadar oturup dinlenecek olmanın keyfini çıkartmaya başlamış. Ama baba bunları düşünürken oğlu yanına gelerek kendisini parka götürmek için geçen hafta söz verdiğini hatırlatmış. Canı hiç dışarıya çıkmak istemediği için bir bahane bulup evde oturayım, dinleneyim diye düşünmüş. Birden gazetenin promosyon olarak verdiği dünya haritası gözüne ilişmiş. Bu haritayı hemen parçalara ayırmış ve oğluna uzatmış,

Bu haritayı birleştirebilirsen hemen gidelim parka " demiş. Ardından da içinden derin bir oh çekmiş; Dünyanın coğrafya profesörlerinden birini getirsen yine de toplayamaz bunu iyi akıl ettim " diyerek sevinmiş. Aradan 10 dakika geçmeden çocuk koşarak babasının yanına gelmiş.

Baba haritayı düzelttim parka gidebiliriz demiş. Adam önce inanmamış ve görmek istemiş. Görünce de şaşırarak nasıl yaptığını sormuş. Çocuk demiş ki;

 Bana verdiğin haritanın arkasında insan resmi vardı...

 “İNSANI DÜZELTİNCE, DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELDİ !...”

Çocuk haklarını savunmak sadece devletin görevi değildir..

Herkes bulunduğu ortamda çocuklara yapılan haksızlığa karşı koymalıdır..

Hep gençlerin nereye gittiğinden dem vururuz..

Temelde mutlu olan bir çocuk mutlu büyümüş bir çocuk, mutlu etmeyi bilen bir çocuktur. Kavganın yerine sevgiyi, paranın yerine mutluluğu, acının yerine şefkati koymayı ve tüm bunları kalbinde hissetmeyi öğrenerek büyümüş çocuktur.

İyi yetişmiş bir çocuk, düşene el uzatmayı becerebilen çocuktur.

Bir çocuğa her şeyi vermek, onu daha mutlu bir çocuk yapmaz, ona tek bir şeye sahipken paylaşmayı öğretmeniz gerekli…

Ki paylaştığımız tek şey olan bu dünyada, gerçekten mutlu bir çocuk olarak nefes alabilsin ve iyi bir birey olarak büyüyebilsin.

Eğer dışarıda bir yerlerde, hala mutsuz bir çocuk varsa, bu onun değil, bizim hatamız…

Hayatın ya da kaderin değil, insanın hatası.

Belki "Afrika" da ki aç çocuklara henüz ulaşamıyoruz… Belki, küreselleşme o kadar da güçlendirmedi elimizi, ya da biz, sınırların arasından sızıp tabaklarını doldurmayı başaramadık o güzel ve tuhaf ama bizden çok daha içten gözleri gülen çocuklar için yapabileceğimiz çok şey var..
 

Yazarın Diğer Yazıları