Ali Yiğit

29 ŞUBAT REHAVETİ...

Ali Yiğit

28 Şubat post modern darbenin sene-i devriye sindeyiz..

22 yıl öncesi yapılan zulümler defalarca anlatıldı yazıldı çizildi..

28 Şubat nedir?

Kısaca 28 Şubat post modern darbe, dinî özgürlükler ve etkinliklerden rahatsız olan "seçkinlerin, aydınların, jakobenlerin, toplum mühendislerinin, yetkiyi kendilerinden almış despotların" sermayeyi, medyayı, siyaseti ve zinde güçleri arkalarına almayı başararak, Müslümanların kazanımlarını geri alma operasyonlarıdır. Bahane "irticâî faâliyet"tir. Anayasayı, parlamentoyu, demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini askıya almanın gerekçesi olan bu "irticâ" tanımsızdır; adı bilinen, kendisi meçhul olan bir öcüdür diyor Hayrettin Karaman

28 Şubatta uygulanan haksızlıkları, ötekileştirilmişlikleri, adaletsizlikleri gençlere iyi anlatmalıyız..

71 yaşında hastane bahçesinden içeri alınmayan, başı açık resim olmadığı için tedavisi yapılmayan Medine Bircan'ın vefatını hafızalardan silinmemek üzere anlatmalıyız..

Başörtülü eşini araba bagajında lojmandaki evine götüren subay ve astsubayları unutturmamalıyız..

Oğlunun düğün merasimine katılamayan düğün takılarını orduevi önünde takan anne, baba, eş dostların olduğunu, oğlunun yemin merasimini tel örgülerinin arkasında izleyen gözü yaşlı anneleri unutmamalıyız..

Başörtülü olduğu için ödül verilmeyip kürsüden indirilen 15 yaşındaki Tevhide KÜTÜK unutuldu mu?

Bir ülkenin Başbakanına edilen hakaretleri, bu ülkede biz ne dersek o olur diyenleri, hak, hukuk tanımayanları, gücün millette olmadığını söyleyenleri unutmak ne mümkün..

28 Şubat'taki  haksızlık ve zulümleri hafızalarda korumakla birlikte 29 Şubat rehavetini de üzerimizden atmalıyız..

Toplumsal dinamiklerimizin üzerinden silindir gibi geçen post modern darbe sürecinin 22'inci senesindeyiz..22 yıl içerisinde köprünün altından çok sular aktı..

Ülkemiz bir çok noktada gelişim ve dönüşüm sağladı..

28 Şubat post modern darbe için  gerekirse  bin yıl sürecek sözüne atıfta bulunanların sayısı azımsanmayacak sayıdadır..

28 Şubat'ın bin yıl sürmediği alanlar elbette ki var..

28 Şubat'ın bizden götürdükleri diye bir başlık açsak sanırım ilk sırayı rehavet alır..  28 Şubat sonrası rehavetin bin yıl sürecek yaralar açtığı kanaatindeyim diyebilirim..

28 Şubat'ı sadece siyasi alanda görenler bu sürecin 2002 yılından itibaren kalktığını söyleyebiliriz..

28 Şubat'ı sadece bürokrasi atamalar neticesinde değerlendirenler için bu süreçte tedavülden kalkmıştır.

28 Şubat'ı servet ve iktidar anlamında değerlendirenler için bu sürecinde bittiğini söyleyebiliriz.. Burada bir parantez açıp servet ve iktidarla imtihanımızın 28 Şubat imtihanından daha zor olduğunu bu imtihanda tökezleyenlerin varlığı da göz önündedir..

Farz'dan tarza dönüşen başörtüsü, lüks yaşam özentisi, kardeşlik hukukunun göz ardı edilmesi, Dün Üniversitelerde  başörtü eylemi için el ele tutuşulurdu.. Bu gün ise Üniversitelerde başörtülü bayanlar namahrem olan erkeklerde el ele tutuşmaya başladı.(istisnalar elbette ki vardır)

28 Şubat'ın meşhur sermaye renk ayırımı da artık ortadan kalktı diyebiliriz..

22 yıllık geçen süreçte 28 Şubat'a neler kaptırdık neler?

28 Şubat`ın düşman bildiği hassasiyetler ile bugün sahip olunan hassasiyetler arasında hiçbir fark yoksa kendimizi bir gözden geçirmeliyiz...

28 Şubat sonrası sekülerizm altın çağını yaşıyor.. 28 Şubat öncesi bir amaç bir gayemiz vardı.. Amacımız Tevhidi şuurla kuşanan, milli ve manevi değerlere sahip çıkacak bir nesil yetiştirmekti.. Çalışma alanlarımız her yerdi.. Evlerimiz de sohbet, çay ocakları medrese, kitabevleri uğrak yerlerimiz, iş yerlerimiz mücadele merkezi okul önleri birebir mücadelenin verildiği mekanlardı. Şimdiler de bizim terk ettiğimiz okul önleri uyuşturucu satıcılarının mekanı haline gelmiş. 28 Şubat bitti ama bizi de bitirdi geldiğimiz durumu ortaya koyuyor. Gelmek istediğim nokta, hayatî bir nokta: Bazıları, 28 Şubat''ın bittiğini düşünüyorlar! Ama 28 Şubat''ın bizi nasıl "bitirdiğini"; bu ülkenin ruh-köklerini nasıl dümdüz ettiğini; bizi onarılması çok zor bir zihnî savrulmanın eşiğine nasıl fırlattığını; bu ülkenin varlık nedenini ve gelecek ufkunu oluşturan direnç noktalarını nasıl birer birer kırdığını, yerle bir ettiğini; bizi, bütün İslâmî kesimleri hormonlu kişilere dönüştürdüğünü; nasıl berbat bir şekilde, güle oynaya, hızla ve hazla sekülerleşmenin eşiğine getirip bıraktığını; konuşmuyoruz.. Neslimizi, derdimizi, davamızı, dostumuzu, düşmanımızı unuttuk. Kapıldığımız rehavetle 28 Şubat darbesini yapan zihniyetin aslında hiçbir yere gitmediğini, sadece gücün yanında, gücün rengini aldığını unuttuk. Evet 28 Şubat bizden çok şey alıp götürdü..

Yazarın Diğer Yazıları