Abdullah Ergün

Zaman Siyah ve Beyaz Akarken

Abdullah Ergün

Televizyonların siyah-beyaz olduğu günlerde hayata renkli bakmamızın çeşitli nedenleri var.

Futbolun alfabesini bilimsel olarak öğrenemediğimiz buna karşın mahalle aralarında boş arsalarda futbol oynadığımız yıllarda başta futbol olmak üzere hayata bakış açımızın şimdiki gençlerin hiç ama hiç yaşayamadığı arkadaşlık duyguları, saygı ve sevgi kuralları içinde geleceğe farklı gözlerle bakıyorduk.

Klasik sorulardan olan büyüyünce ne olacaksın?” Sorusuna biz futbolcu olacağız diyen arkadaş grubuyla hiç ama hiçbir zaman ayrılamayacağımızı düşünüyorduk.

Ayaklarımızda lastik ayakkabılarımız vardı. Fakat yüreklerimiz ve arkadaşlık duygularımız çelik gibiydi.

Kale direklerinin olmadığı arsalarda Fenerbahçeli Cemil, Alpaslan, Osman gibi futbolcu olmak istiyorduk.

Televizyonun siyah-beyaz ekranında “Spor Stüdyosu” programını sunan Tansu Polatkan’ın oynanan maçlara ait görüşlerini izlerken konuşulan bir kelimeyi bile atlamamaya özen gösteriyorduk.

Futboldan sonraki basketbol ve voleybol haberleri benim ilgimi çekiyordu.

Özellikle voleybolda Eczacıbaşı, Büyük Dere Boronkay, Muhafızgücü, Vinylex takımlarının tıpkı Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi voleybolun elit takımları olduğunu öğrenmiştim.

Fenerbahçeli Cemil’in parkelerdeki popülaritesini Semih Oktay yapıyor olmalıydı.

Eczacıbaşı’dan Parkalı, Payidar Demir, Avni Akdoğan, Oktay Kökten, Zeki Uslu, Faruk Saran, Büyük Dere Boronkay’dan Sedat Yavuz Ahmet Özçam, Semih Oktay, Ata, Vilylex’den İsmail Varan aklımda voleybolcular olmuştu.

Eczacıbaşı Bayan Voleybol Takımının Teknik Sorumlusu, Cengiz Göllü’nün Türk voleyboluna en büyük başarıyı yaşattığı anları da yaşadım.

Siyah-Beyaz ekranlarda özelikle Eczacıbaşı ve Büyük Dere Borankay, Vinylex ve Muhafızgücü takımları arasında oynanan maçların hiç 3-0 bitiğini hatırlamıyorum.

3-2 her zaman ortaya çıkan bir sonuçtu. Daha sonra Semih’li Muhafızgücü’nun mutlu sona ulaştığını hatırlıyorum.

Yıllar önce siyah-beyaz ekranlarda takıp ettiğim efsane voleybolcuları şimdilerde ne yapıyorlar? Diye sürekli düşünüyordum.

Malatya’da yapılan Türkiye Kupası maçlarında bir anda karşımda Türk voleybolunun efsanesi Semih Oktay karşımda duruyordu. Ayaküstü kısa da olsa muhabbet etmek beni çok mutlu etmişti.

Malatya’da yapılan kupa maçlarında Malatyalı sporseverlerin maçlara gösterdikleri ilgi kendisini çok mutlu etmişti.

Salonu dolduranlar kadar dışarıda kalan spor sevenleri görünce daha da mutlu olmuştu

Kupa maçları ve Slovakya ile yapılan milli maçtan sonra Malatya’da özellikle oklu bahçelerinde bulunan voleybol sahasına her yaştan insanın gelip voleybol oynamaları benim için sürpriz olmadı.

Voleybol Federasyonu Başkanı, M. Akif Üstündağ’ın voleybolun tabana yayılması için verdiği mücadeleyi yakından bilen birisi olarak Malatya’da yapılan voleybol maçlarında yaşanan heyecanın yerini voleybol enflasoyuna bırakması bu sporun içinde olan ve gelişimine katkıda bulunan herkesi mutlu etmişti.

Son yıllarda Türk sporcularının amatör branşlarda elde ettiği başarılar sürpriz değil.

Kadınlar voleybolunda Fenerbahçe ile başlayan Eczacıbaşı ve Vakıfbank la devam eden Dünya Kulüpler Şampiyonlukları voleybol adına yaşanan güzelliklerin başında geliyor.

2019 CEV Avrupa Altın Ligi’nde Slovakya ile Malatya’da yapılan maçta Malatya sınıfı geçen ilimiz oldu.

İstanbul ve Ankara’da sürekli olarak yapılan bu tür organizasyonlarda heyecanın biraz geriye düştüğü sürekli olarak konuşuluyor.

Bu maçların Anadolu’da yapılması halinde hem seyirci potansiyeli hemde o ilde voleybolun daha ileriye gideceğini düşünüyorum.

Bu işi Malatya başardı.

Şehirde ne zaman voleybol muhabbeti olsa “ keşke tekrar Malatya’da milli takım ve diğer kulüplerin maçları oynansa temennileri ilk sırada yer alıyor.

Onların suçu yok!

Aşıyı ilk sizler vurdunuz!

Devamını istemeleri gayet normal.

Gençlik kahramanlarımızı bu tür organizasyonlar sayesinde görmek isteriz.

Yıllar sonra Efsane Voleybolcu Semih Oktay’ı’ gördük.

Belki Sedat, Ata ve diğerlerini de görebiliriz.

Siyah-Beyaz televizyonlar kadar Yeşilçam’ın klasik zengin-fakir konularının işlendiği, Salvatore Adamo’nun “Tombalaneige”adlı parçasının Türkçe versiyonu olan “Her yerde kar var”, Demis Roussos’un Forever And Ever, Goodbye My Love Goodbye parçalarının yanı sıra Zeki Müren’nin seslendirdiği nihavent şarkılarının duygularımıza katkı yaptığı günlerin spor kısmında ki kahramanlarımızı yıllar sonrada olsa görme istiyoruz.

Futbol ve Basketbolun gölgesinde kalmasına rağmen başarı noktasında her ikisinde önünde olan Voleybolumuzun çok daha iyi yererle geleceğini düşünüyorum.

Zaman siyah- beyaz akarken, voleybolumuzun bugün bizlere yaşattığı renkliğinin toplum üzerindeki olumlu etkisini görmek çok güzel bir duygu.
 

Yazarın Diğer Yazıları