Abdullah Ergün

Yana ve geriye oynanan futbol

Abdullah Ergün

Futbolda artık rutin hale gelen değişimler sonrasında ortaya çıkan gerçek fazla gündeme gelmiyor.

Çabukluğa ve devamlılığa dayalı günümüz futbolunda yıllar önce yaşanan göze hoş gelen futbol geçmişte kaldı.

Maçlarda ortaya çıkan çekilmezler listesinin ilk sırasında futbolcuların sürekli olarak geriye ve yana oynamaları yer alıyor.

Top bende kalsın” düşüncesinin ortaya çıkardığı tabloda en mutlu olan taraf ise futbolcular oluyor.

İkili mücadeleye girmeden “ Al gülüm-Ver gülüm” misali yaşananlardan sonra ortaya çıkan skor sonrasında topa sahip olma sıralamasında önde olmanın avantajı futbol severleri eskisi kadar ilgilendirmiyor.

Son yıllarda klişeleşmiş hale gelen görüntünün mimarları ise teknik direktörler oldu.

Uygulamanın ilk teknisyeni olan Pep Gardıyla oyun kurgusu noktasında elindeki kadroyla bu işi böyle yapmak lazım düşüncesine yardımcı olan isimler ise; Xavi ve İniesta ikilisi ve buna yardım noktasında diğer takım oyuncularını sayabiliriz.

Barcelona’da Pep Guardiola’nun başlattığı sistem yıllar sonra “ İte-Kaka” yakıştırmasını da beraberinde getirmişti.

Messi gibi final yapan oyuncunun olduğu takımda Xavi ve İnesta’nın tek toplarla sürekli olarak takımın orta saha hücum bölgesi bağlantısını yaparken yapılan pas sayısının fazlalığı Messi’ye futbol yaşantının en keyifli sezonlarının yaşanmasını sağlamıştı.

Pep Guardila’nın Barcelona’dan sonra benzer futbol anlayışını Bayern Münih’te yapma şansı fazla yoktu.

Barcelono’da top tekniği daha iyi olan futbolcularla çalışılmanın verdiği artıyı Bayern Münih gibi fiziksel üstünlüğe ve dayanaklığı iyi olan bir takımda yapma şansı fazla yoktu.

Barcelona’da Xavi ve İniesta kendisine yardım noktasında en yakın isimler olurken,

Bayern Münih’te bu işi hücum bölgesinde görev yapan Roben ve Ribery gibi kenar hücum oyuncalarından yapması sürpriz olmuştu.

Barcelona ve Bayern Münih’te elde ettiği başarılardan sonra İngiliz Premier Lig gibi hem fizik hemde taktiksel anlamda dünyanın en başarılı Ligi’nde Manchester City’de de benzer başarıyı gösterip gösteremeyeceği günlerce konuşulmuştu.

En büyük artısı Barcelona ve Bayern Münih’te yaşadıkları olmuştu.

Manchester United, Arsenal, Tottenham ve Liverpool gibi önemli takımlarla vereceği mücadelede Barcelona ve Bayern Münih karışımı bir futbol anlayışını sahaya yansıtması Manchester City’ye Premier Lig şampiyonluğunu getirmişti.

Son olarak Chelsea ile yapılan Şampiyonlar Ligi final maçında Chelsea Teknik Direktörü Thomas Tuchel’in taksitsel başarısına yenik düşen Pep Guardiloa, yeni sezonda final maçından aldığı dersi tekrar avantaja çevirmek için mücadeleye devam edecek.

Konunun futbol severler açından en iyi tarafı final maçında ortaya çıkan görsel güzellik oldu.

Buraya kadar yazdıklarım teknik direktörlerin başarıya yönelik aldıkları kararları anlatıyordu.

Yıllar öncesinin geriye ve yana oynamanın olmadığı futbol güzelliklerinde kimse saha içindeki futbolcuların koşu mesafelerini merak etmiyordu.

Sahadaki futbolcuların yetenekleri ve buna bağlı yaptıkları hareketler onlar için daha önemliydi.

Sürekli olarak öne oynayan ve o yıllardaki spor malzemelerinin verdiği olumsuzluklara rağmen yaptıkları bugün futbola adına her şeyin olduğu ortamdan çok daha iyiydi.

Geçmiş yıllara ait maç görüntülerin yer aldığı TV programlarını izlenirken iki farklı dönemde ortaya çıkan futbol anlayışı çok net şekilde belli oluyor.

Farklı dönemleri yaşamış birisi olarak benim tercihim 70 ve 80’li yıllarda oynanan futbol beni daha çok mutlu ediyordu.

Kavga ve kaostan uzak sadece saha içinde yetenekli futbolcuların saha içindeki görsel görüntülerini sahne unutmak mümkün değil.

Yazarın Diğer Yazıları