Abdullah Ergün

Rüzgar Gibi Geçti

Abdullah Ergün

Malatya’da lakapların kişiye özel durumlarının yaşandığı yılların güzelliklerini unutmak mümkün değil.

Malatyalıların “öz” halinin revaçta olduğu 1960,70 ve 80’li yılların güzelliklerini yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum.

Malatya Amatör kulüplerinde forma giyen futbolcuların kendi isimlerinin önünde gelen lakaplarıyla konuşulduğu muhteşem yıllar…  Şeker ve Sümer statlarında oynanan bazı maçlarda seyirci sayısı Malatyaspor’un maçlarındaki seyirci sayısıyla eşit hale hatta daha fazla olduğu dönemlerin yaşandığı yıllar. Toprak sahaların yazın tozundan, kışın kar ve çamurundan nasibini almayan futbolcular yoktu.

Şimdilerde şehir merkezinden uzak olmasına rağmen sahaların   fiziki şartlarının yanı sıra sporcu malzemeleri futbolcular için büyük şans.

Kış aylarında zeminin buzla kaplanmış haline gelen Şeker ve Sümer statlarında topun yere değmesinden sonra değişik güzergahlara gittiği maçların çok uzağında günümüz futbolcularının hafif kramponlar, formalar ve toplara sahip olunmasına rağmen kalite ve en önemlisi yetenek noktasında Şeker ve Sümer statlarının toprak zeminde futbol oynamış olan büyüklerimiz ve bizim nesil futbolcuların gerisinde kalması konusunun araştırılması lazım.

Soyunma odalarında bulunan klimalar sayesinde futbolcular üşüme sorunu yaşamıyor.

Oysa bizden önce ve bizim kuşak soyunma odalarında sadece süs mahiyetinde olan sobaların psikolojik ısınmalarıyla maça çıkıyorlardı.
Maçtan sonra duş almak için eğer kulübün durumu iyiyse hamam, yoksa terli terli elbiseler giyilip evin yolu tutuluyordu. Kimse bundan şikayetçi olmazdı. Saha içinde yaşanan rekabet ortamı maçtan sonra yerini arkadaşlığın en kralının yaşandığı ortama geçişi sağlanıyordu. Buda bizlere yetiyordu.

Şimdiki futbolcular sadece futbol malzemeleri ve yeşil zeminlerden dolayı kıskanılıyor.

Günümüzde yeşil zemin üzerinde futbol oynayanları görünce o anda orada bulunan arkadaşlarla çektiğimiz eziyetleri konuşuyoruz.

Buna rağmen o yıllardaki futbol kalitesi ve yetenek bakımından üst seviyede olan futbolcuları izlemek kadar yapılan sohbetlerde ses getiriyordu.

Şimdilerde amatör küme maçlarının izlenme oranı şehrin nüfusunun gerisinde kalıyor.

Daha önceleri şehrin önemli yerlerine asılan yazılarda haftanın maç programı yazılıyordu.

İletişim çağında olmamıza rağmen maçlara gösterilen ilgi beklentilerin altında kalıyor.

Şimdiki futbolcular da fazla tanınmıyor.

Oysa 1970, 80 ve 90’lı yıllarda futbol oynayan futbolcuları futbolun içine olan herkes tanınıyordu.

Malatya İdmanyurdu-Malatya Gençlik arasında oynanan maçların öncesi ve sonrasında yaşanan güzellikleri o maçların canlı şahitleri tarafından hala konuşuluyor.

Hilal Gençlik, Demirspor, Adafıspor, Ataköy, Öz yıldız Malatya İdmanyurdu ve Battalgazi takımlarının maçları da şimdilerin profesyonel liglerdeki kalitenin üstünde olduğu halen konuşuluyor.

Sadece futbol değil, gırgır ve şamata ile geçen yıllar, masumiyet ve arkadaşlık kavramını da ön plana çıkıyordu.

Lakapları ile anılan futbolcuların günümüze kadar gelmeleri o yıllarda yaşanan güzelliklerin son örneği olmaya devam ediyor.

Malatyaspor’un ilk kaptanı Selahattin’e “kaptan” ünvanı verilmesi uygun görülmüştü.

Malatyaspor’un profesyonel ligdeki ilk şampiyonluğuna büyük katkı yapan stoper Hayati ise “Karateci” lakabıyla taçlandırılmıştı. Altın Çocuk ünvanı Feyyaz Bursalı ’ya verilmişti. Es Es Yusuf Eskişehir’den gelmesinden dolayı slogan haline lakabıyla Malatya’dan ayrıldı.
Malatya İdmanyurdu’nun unutulmaz oyuncuları arasında yer alan “Mehmet Ziya “hiçbir zaman Mehmet Seçer olarak çağrılmadı.
Sedat’ a Çivi Sedat demenin de bir anlamı vardı.

Tıpkı Deli Kadir’de olduğu gibi.

Aziz Yiğit’i, (Kirve Aziz) İhsan Akdağ’ı (Canavar İhsan) olarak tanınıyordu. Kadir Şahin kendine uygun görülen” Deli Kadir” lakabıyla emekliliğin keyfini çıkartıyor. Malatya Gençlik takımında iki tane Recep olunca yaşça büyük olana Büyük Recep, küçük olana da Mınık Recep denecekti. Malatya Amatör takımında forma giyen ve fizik olarak küçük konumda olan Erdoğan’a da Mercimek denecekti.
Sporun içinde olanlar Erdal dendiği zaman kimse tanımaz Ama “Harık Erdal “dendiği zaman futbolu hakkında herkesin olumlu görüş bildirecekleri Erdal olduğu anlaşılacaktı.

Sümerspor’da iki Erdal olunca ikincisine de Antepli olduğundan dolayı “Antepli Erdal” lakabı uygun görülmüştü. Benzer durum Şahinler içinde geçerliydi. Şahinlerde olduğu gibi Sümerspor’da büyük olana tabi ki” Kaptan Şahin” denecekti. Küçüğüne de “Karga Şahin” yakıştırılmıştı.

Malatya Gençlik ve Malatya Demirspor formalarını terleten Recai çok şık giyiniyordu. Ona da bir lakap gerekiyordu. Arkadaşılar ona da “Düğmeli Recai” lakabını koymakta gecikmediler.

İşin ilginç yanı kendilerine takılan bu lakaplardan kendilerinin rahatsız olmamasıydı.

Bizlerinde futbol oynamaya başladığı yıllarda bizden önceki futbolcuların lakapları ilgimizi çekmişti. Bizde büyüklerimize “bu lakapların anlamı ne? “Diye sorular yöneltmiştik.

İlk duyduğumuz lakap Demirspor’da futbol oynayan “Karyağdı Cemil” olmuştu. Daha sonra yine Kara Celal, Gotto Mahmut, Kaptan Çetin, Çırmıhtılı Mehmet, Gastro Mahmut, Gözübüyük Şahin, Porsiyon Hayrettin, Adam Yiyen Kazım, Kürt Vahap, Eczacı Ahmet Koço Erdal, Tayyare Cumali, Canavar Nedim, Porsiyon Hayrettin diğer ünlü lakaplı futbolcular olmuştu.

O yıllarda maçlara grup halinde gitme alışkanlığı vardı. Her futbolcu sahada lakapları ile çağrılıyordu. Malatya’nın iyi golcülerinden olan ve genç yaşta hayata gözlerini yuman Demirsporlu “Ucuz “un adının Mehmet olduğuna kimse takılmıyordu. İyi futbolculuğunun yanı sıra mükemmel fiziği ve attığı güzel gollerle hala unutulmazlar arasında olan “Ucuz”u futbolun içinde olan herkes “Ucuz” diye tanımıştı. Yıllarca Malatya İdmanyurdu ve Malatya Demirspor’da defans oyuncusu olarak görev yapan sol bek Kazım’da “Jilet Kazım “olarak tanınıyordu. Kendisine neden “Jilet Kazım “lakabını verdiklerini Kazım’ın bir maçını izlemeleri yeterliydi.  Aynı bölgede görev yapan ve genç hayata gözlerini yuman “Lele İhsan” içinde aynı şeyleri söylemek mümkündü…

Kısa boyuna rağmen ikili mücadelelerde ki görüntüsü, tatlı-sert futbolu ona haklı olarak bir lakabın gelmesine neden olmuştu.

Ayici Adnan, Yeşil Mahmut, Afara Metin, İlhan Bey, Hili Muzaffer, Çakkal Enver, Sarı Doğan, Didi Murat, Adam yiyen Kazım,Cino Hüseyin…

Malatya’nın sosyal yaşantısı da bir başkaydı. Yaz aylarında revaçta olan yazlık sinemalar, piknik yerlerinin bugünkü kombine sistemine eş değer halindeki müdavimlerine ev sahipliği yaptığı yıllar.

Zaman çabuk geçiyor…

Bizim nesil bizden önceki nesillerin yaşadığı güzelliklerin son dönemlerine yetiştik. İyi ki onların muhteşem futbollarına ve saha dışındaki arkadaşlıklarına yetişmişiz.

Büyüğe ve küçüğe olan saygı ve sevgileri hala devam ediyor.  

Lakapları kadar güzel ve özel insanlardı.

Aramızdan ayrılanlara Allah’tan rahmet hayatta olanlara sağlıklı ömürler diliyorum.
 

Yazarın Diğer Yazıları