Abdullah Ergün

Kenan Işık ve Şifa Mahallesi

Abdullah Ergün

Kenen Işık sanat dünyamız için çok önemli bir isim. Talihsiz kazadan sonra tekrar sağlığına dönmesi için dualarımızı eksik etmiyoruz.

Dünyaya geldiğim mahalle “ Şifa Mahallesi” ilkokul, ilk arkadaşlıklar, futbol topu ile ilk buluşmam, sanata bir başka gözlükle ilk baktığım yer “ Şifa Mahallesi” Kenan Işık’ın yıllar önce yaptığı bir söyleşide yurt dışında büyük acılar çeken sanatçılar hakkında konuşurken yine “Şifa Mahallesi’nden Ahmet Kaya” bölümümün geçmesi benim için bir başka sürpriz olmuştu. Ahmet Kaya’da Kenan Işık gibi bizim mahalledendi

1970’lı yılların başında Sıtmapınarı’nda şimdiki Sağlık İl Müdürlüğü binasının bulunduğu yerde futbol topunun peşinde koşarken Ahmet Kaya ve arkadaşları ile sıkça karşılaşıyorduk. Yıllar sonra Çanakkale’de bir konser sırasında karşılaştık. Üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen beni ilk görüşte tanıdı. Saatlerce Sıtmapınarı ve Şifa Mahallesi muhabbetleri yapmıştık.

Anlattıkları arasında çok önemli şeyler vardı. Sıtmapınarı’nda gazete ve sakız sattığı günlerin ayrı bir güzellik olduğu söylediği zaman gözleri dolmuştu.

Kenan Işık’ın “ Şifa Mahallesi “ ile ilgili söyleyecek daha çok şeyler olduğunu biliyorum.

Daha önceleri Malatya’ya geldiği zaman tanışma fırsatını yakalayamadım. Gazeteci olmama rağmen yanına gidemedim. Kenan Işık benim için Sıtmapınarı’nda dünyaya gelenler için çok önemli bir isim. 1970’li yıllarda kapı komşularımız hep lakapları ile anılıyordu. Bizim evin hemen karşısında Banazılı Süleyman Mutlu, Bakırcı Abdullah ve Arabacı Bektaş dayı, Kilayıklılar oturuyordu. Onların çocukları ile yıllarca süren ve hala devam eden arkadaşlıklarımız var. Selim-Salim Mutlu, Mehmet Karadeniz, İbrahim Çoşkun, Kilayıklı Harun-Hüsnü kardeşler, Şahin Yağmur, Fırıncı Hacı Bayram ve diğerleri.

O yıllarda Sıtmapınarı’nda her şey mevcuttu.  Sümerbank’ta fabrika çalışanları için bir sinema salonu bulunuyordu. O yıllarda “ Tamer Yiğit, Süleyman Turan, Yılmaz Köksal, Yusuf Sezgin, Yıldırım Gencer’in oynadıkları “ Maskeli Beşler” Maskeli Beşler’ın düşmanı ise “ Ramon “ karakteri ile Erol Taş.

Göksel Arsoy’un “ Altın Çocuk” serisi. Kartal Tibet “ Karaoğlan ve Tarkan “ ile Cüneyt Arkın’ın “ Kara Murat ve Battalgazi “ filmleri ile yüreğimizdeki vatan sevgisine zirve yaptırıyordu.

Sümerbank sadece sineması ile değil o yıllarda havuz başında her akşam yapılan canlı müziklerle “ Şifa Mahallesi “ sakinlerine müzik kültürünün gelişmesine yardımcı oluyordu. O yılların Türkçe sözlü hafif müzikleri ilgimi çekiyordu.

Sözlerini Sezen Cumhur Önal ve Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı Fransız ve İtalyan parçalarının Türkçe versiyonları bizlerin müzik kültürüne olumlu katkılar yapmıştı.

Fransız Salvatore Adamo, Sacha Distel, İtalyan Pepino Di Capri’nın söyledikleri Türkçe aranjmanlarla fırtınalar estiriyordu. Sümerbank’ın havuz başındaki orkestra her gün çaldıkları ve söyledikleri canlı müziklerle bizleri başka dünyalara götürüyordu.

Mahallenin en güzel kızlarına bu şarkılarla kur yaptığımız yıllardı. Salvatore Adama’nun ünlü “ Tombe la Neige’nin Türkçesi olan “ Her yerde kar var” Tanju Okan’ın yine ünlü Fransız Besteci ve Yorumcu Georges Moustaki’ın Le Meteque parçasının uyarlaması olan “ Hasret “ile Babası Malatyalı olan Belçika’nın en ünlü müzik sanatçılarından Marc Aryan’ın “Qu’un peu d’Amour isimli şarkısının Türkçe versiyonu olan ve hala beğenilerek dinlenen Alpay’ın “ Eylülde Gel “ şarkısıyla okul önlerinde hava attığımız yıllardı.

Jacques Brel, Dalida, Dario Moreno, Mına Milva, Edith Piaf, The Beatles devamlı dinlediğimiz sanatçılardan bazılarıydı.

Sümerbank havuz başında çalan yabancı ve Türkçe sözlü hafif müzik parçaların benim için ayrı bir önemi var.

Daha sonraları Sıtmapınarı’nda yazlık bir sinema sanatın bir başka kolu ile hayatımıza girdi. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik’in bazen zengin şımarık kız bazen fakir genç bir kız karakterlerini canlandırdığı buna paralel Cüneyt Arkın, Kartal Tibet, Ediz Hun fakir veya zengin karakter rollere soyunduğu “ salon “ filmleri ilgi ile izleniyordu.

Yılmaz Güney’ın senaryoya aldığı oynadığı ve yönettiği “ Arkadaş” filmi bizi uykudan uyandırdı. Filmde zengin genç kız yoktu. Fakir delikanlı da yoktu. Film aşk konusu işlemiyordu. Fonda Demis Roussos’un Forever and Ever, Christian Adam’ın o yıllarda fırtınalar koparan Su tu Savais Combien Je taime parçaları çalıyordu.

Yılmaz Güney o yıllarda birçoğumuza ilginç gelen karelerle karşımıza çıkmıştı. Melike Demirağ’ın filme adını veren “ Arkadaş “ şarkısı ve oyundaki ilk oyunculuk performansı ilgimi çekmişti. Film haftalarca gösterimde kaldı. Beni en çok etkileyen filmlerin başında geliyordu.

Filmi izledikten sonra değişik dünyalara yolculuk yapmaya başlamıştık. Filmin sonunda Yılmaz Güney’in söyledikleri hala hafızalarımızda…

Büyük alış veriş mağazaların olmadığı o güzellim yıllarda mahalle bakkalımız bizim için çok önemiydi.

Evin anahtarını teslim edecek kadar güvenilir konumdaydılar.

Mahalle bekçileri mahalle sakinleri arsında yer alıyordu. Geceleri çaldıkları düdük aslında sevgi ve saygının hep bir arada olduğunu gösteriyordu.

Bugün yapılana araştırmalarda geçen zaman sürecinde en güzel yıllar hangisi? Sorusunun cevabına büyük çoğunluk 70’li yıllar demiş…

Sinema, Müzik, Moda alanında 70’lı yıllarda yaşanan güzellikler şimdilerde tekrar yaşanmaya başladı.

Şifa mahallemiz için yaşanan en büyük acılar ise mahallenin sembol olmuş isimlerden bazılarının çok erken aramızdan ayrılmaları oldu.

Deli Fikri olarak tanınan Fikri Solmaz, Çayçı Şükrü, Çaycı İsmail, Meseleci İsmail, Şef Memet, Berber Bayram ve yakın zamanda kaybettiğimiz Turan Karadirlik ve yıllarca Şifa mahallesi muhtarlığını yapan Çüççü Başı…

Güzel insanlar aramızdan erken ayrıldılar.

Yaşadıkları süre içinde şimdilerde sosyal devlet ve dayanışma derneklerinin yapmaya çalıştıkları işlerin en iyisinin Sıtmapınarında yapmışlardı.

Onları hiç unutmayacağız.Kenen Işık sanat dünyamız için çok önemli bir isim. Talihsiz kazadan sonra tekrar sağlığına dönmesi için dualarımızı eksik etmiyoruz.

Dünyaya geldiğim mahalle “ Şifa Mahallesi” ilkokul, ilk arkadaşlıklar, futbol topu ile ilk buluşmam, sanata bir başka gözlükle ilk baktığım yer “ Şifa Mahallesi” Kenan Işık’ın yıllar önce yaptığı bir söyleşide yurt dışında büyük acılar çeken sanatçılar hakkında konuşurken yine “Şifa Mahallesi’nden Ahmet Kaya” bölümümün geçmesi benim için bir başka sürpriz olmuştu. Ahmet Kaya’da Kenan Işık gibi bizim mahalledendi

1970’lı yılların başında Sıtmapınarı’nda şimdiki Sağlık İl Müdürlüğü binasının bulunduğu yerde futbol topunun peşinde koşarken Ahmet Kaya ve arkadaşları ile sıkça karşılaşıyorduk. Yıllar sonra Çanakkale’de bir konser sırasında karşılaştık. Üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen beni ilk görüşte tanıdı. Saatlerce Sıtmapınarı ve Şifa Mahallesi muhabbetleri yapmıştık.

Anlattıkları arasında çok önemli şeyler vardı. Sıtmapınarı’nda gazete ve sakız sattığı günlerin ayrı bir güzellik olduğu söylediği zaman gözleri dolmuştu.

Kenan Işık’ın “ Şifa Mahallesi “ ile ilgili söyleyecek daha çok şeyler olduğunu biliyorum.

Daha önceleri Malatya’ya geldiği zaman tanışma fırsatını yakalayamadım. Gazeteci olmama rağmen yanına gidemedim. Kenan Işık benim için Sıtmapınarı’nda dünyaya gelenler için çok önemli bir isim. 1970’li yıllarda kapı komşularımız hep lakapları ile anılıyordu. Bizim evin hemen karşısında Banazılı Süleyman Mutlu, Bakırcı Abdullah ve Arabacı Bektaş dayı, Kilayıklılar oturuyordu. Onların çocukları ile yıllarca süren ve hala devam eden arkadaşlıklarımız var. Selim-Salim Mutlu, Mehmet Karadeniz, İbrahim Çoşkun, Kilayıklı Harun-Hüsnü kardeşler, Şahin Yağmur, Fırıncı Hacı Bayram ve diğerleri.

O yıllarda Sıtmapınarı’nda her şey mevcuttu.  Sümerbank’ta fabrika çalışanları için bir sinema salonu bulunuyordu. O yıllarda “ Tamer Yiğit, Süleyman Turan, Yılmaz Köksal, Yusuf Sezgin, Yıldırım Gencer’in oynadıkları “ Maskeli Beşler” Maskeli Beşler’ın düşmanı ise “ Ramon “ karakteri ile Erol Taş.

Göksel Arsoy’un “ Altın Çocuk” serisi. Kartal Tibet “ Karaoğlan ve Tarkan “ ile Cüneyt Arkın’ın “ Kara Murat ve Battalgazi “ filmleri ile yüreğimizdeki vatan sevgisine zirve yaptırıyordu.

Sümerbank sadece sineması ile değil o yıllarda havuz başında her akşam yapılan canlı müziklerle “ Şifa Mahallesi “ sakinlerine müzik kültürünün gelişmesine yardımcı oluyordu. O yılların Türkçe sözlü hafif müzikleri ilgimi çekiyordu.

Sözlerini Sezen Cumhur Önal ve Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı Fransız ve İtalyan parçalarının Türkçe versiyonları bizlerin müzik kültürüne olumlu katkılar yapmıştı.

Fransız Salvatore Adamo, Sacha Distel, İtalyan Pepino Di Capri’nın söyledikleri Türkçe aranjmanlarla fırtınalar estiriyordu. Sümerbank’ın havuz başındaki orkestra her gün çaldıkları ve söyledikleri canlı müziklerle bizleri başka dünyalara götürüyordu.

Mahallenin en güzel kızlarına bu şarkılarla kur yaptığımız yıllardı. Salvatore Adama’nun ünlü “ Tombe la Neige’nin Türkçesi olan “ Her yerde kar var” Tanju Okan’ın yine ünlü Fransız Besteci ve Yorumcu Georges Moustaki’ın Le Meteque parçasının uyarlaması olan “ Hasret “ile Babası Malatyalı olan Belçika’nın en ünlü müzik sanatçılarından Marc Aryan’ın “Qu’un peu d’Amour isimli şarkısının Türkçe versiyonu olan ve hala beğenilerek dinlenen Alpay’ın “ Eylülde Gel “ şarkısıyla okul önlerinde hava attığımız yıllardı.

Jacques Brel, Dalida, Dario Moreno, Mına Milva, Edith Piaf, The Beatles devamlı dinlediğimiz sanatçılardan bazılarıydı.

Sümerbank havuz başında çalan yabancı ve Türkçe sözlü hafif müzik parçaların benim için ayrı bir önemi var.

Daha sonraları Sıtmapınarı’nda yazlık bir sinema sanatın bir başka kolu ile hayatımıza girdi. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik’in bazen zengin şımarık kız bazen fakir genç bir kız karakterlerini canlandırdığı buna paralel Cüneyt Arkın, Kartal Tibet, Ediz Hun fakir veya zengin karakter rollere soyunduğu “ salon “ filmleri ilgi ile izleniyordu.

Yılmaz Güney’ın senaryoya aldığı oynadığı ve yönettiği “ Arkadaş” filmi bizi uykudan uyandırdı. Filmde zengin genç kız yoktu. Fakir delikanlı da yoktu. Film aşk konusu işlemiyordu. Fonda Demis Roussos’un Forever and Ever, Christian Adam’ın o yıllarda fırtınalar koparan Su tu Savais Combien Je taime parçaları çalıyordu.

Yılmaz Güney o yıllarda birçoğumuza ilginç gelen karelerle karşımıza çıkmıştı. Melike Demirağ’ın filme adını veren “ Arkadaş “ şarkısı ve oyundaki ilk oyunculuk performansı ilgimi çekmişti. Film haftalarca gösterimde kaldı. Beni en çok etkileyen filmlerin başında geliyordu.

Filmi izledikten sonra değişik dünyalara yolculuk yapmaya başlamıştık. Filmin sonunda Yılmaz Güney’in söyledikleri hala hafızalarımızda…

Büyük alış veriş mağazaların olmadığı o güzellim yıllarda mahalle bakkalımız bizim için çok önemiydi.

Evin anahtarını teslim edecek kadar güvenilir konumdaydılar.

Mahalle bekçileri mahalle sakinleri arsında yer alıyordu. Geceleri çaldıkları düdük aslında sevgi ve saygının hep bir arada olduğunu gösteriyordu.

Bugün yapılana araştırmalarda geçen zaman sürecinde en güzel yıllar hangisi? Sorusunun cevabına büyük çoğunluk 70’li yıllar demiş…

Sinema, Müzik, Moda alanında 70’lı yıllarda yaşanan güzellikler şimdilerde tekrar yaşanmaya başladı.

Şifa mahallemiz için yaşanan en büyük acılar ise mahallenin sembol olmuş isimlerden bazılarının çok erken aramızdan ayrılmaları oldu.

Deli Fikri olarak tanınan Fikri Solmaz, Çayçı Şükrü, Çaycı İsmail, Meseleci İsmail, Şef Memet, Berber Bayram ve yakın zamanda kaybettiğimiz Turan Karadirlik ve yıllarca Şifa mahallesi muhtarlığını yapan Çüççü Başı…

Güzel insanlar aramızdan erken ayrıldılar.

Yaşadıkları süre içinde şimdilerde sosyal devlet ve dayanışma derneklerinin yapmaya çalıştıkları işlerin en iyisinin Sıtmapınarında yapmışlardı.

Onları hiç unutmayacağız.

Yazarın Diğer Yazıları