Abdullah Ergün

Kaderler bağlı iki alyans

Abdullah Ergün

Zaman hızla geçiyor.

Hayat şartları insanları farklı noktalara taşıyor. Teknoloji ve modern yaşam beraberinde insanlardan çok şeyler götürüyor.

Yıllar öncesinin bahçeli evlerinde avlusunda çocukların oynadığı, eyvanında demli çayların içildiği, bahçelerinde dut ve kayısı ağaçlarının olduğu günlere olan özlem erken başladı.

Şimdilerde oturdukları evler, bindikleri arabalarla kendilerine elit kesim süsü verenlerde özlem konuma katılacaklardır.

Avlusu, eyvanı ve bahçelerinde dut, kayısı ağaçlarına dokunamayan çocukların modern akıllı binaların göstermelik bahçelerinde oynamalarına balkonunda bakarak çay ve kahvelerini yudumlayanlar galiba bir şeyleri çabuk unuttular.

Paris'in ünlü Şanzalize caddesinin sonunda bulunan zafer tankını aratmayan sitelerin nizamiye kapılarının ihtişamıyla kimlere nasıl mesaj verildiklerini yazmama gerek yok.

Yıllar öncesinin masum komşuluk ilişkileri artık yok. Mahalle dayanışmasıyla evlenen çiftler ve sünnetler anılarda kaldı.

Sinemaya komşularla kalabalık bir şekilde gitmek, erkeklerin toplu olarak Malatyaspor maçlarına gidilmesi, tarlalarla mahallenin çocukları sabahtan akşama kadar ter içinde topun peşinden koşarken ailelerin merak etmelerine gerek kalmadan mahallenin büyüklerinin koruması altında eve geldikleri anlar hiç unutulur mu?

Şimdilerde Fahri Kayahan, Tecde ve Bostanbaşı'nda bulunan yüksek binalarda oturanların asansörde birbirlerine selam vermemek için asansörün hangi markaya ait olduğu bölümleri okumak gibi bize ters gelen görüntülerinin konuşulması bile gelinen noktayı çok güzel özetliyor.

Yakın zamana kadar mahalle dayanışmasının sosyal devlet yapılanması içinde ne kadar önemli olduğu bilinirken şimdilerde modern bir eve sahip olmak için uzun vadede alınan ev kredileriyle konunun farklı bir boyutunu ortaya koyanlar iki anlamda sıkıtı yaşıyorlar.

İlkbaharın gelmesiyle birlikte arkadaşlarla Malatya'ya tepeden bakılan bir yerde Yeşil Malatya'nın görüntüsünü izlemek bizler için büyük mutluluktu.

Tecde'de bulunan üç kalas'a çimmek için ıssız yol olarak bilinen ağaçların arasından gidilirken kuş sesleri ve ağaçların serinliğini hiç bir yerde bulamazdık.

Üç kalas yok...

Issız yol olarak bilinen yeşil alanlarda yok.

Kısaca yeşil alan yok.

Kaybolan yeşil alanlara devasa binalar dikildi.

Çocukların çimmeye gidecekleri yerlerde yok.

Artık Malatya ya yüksek yerden bakmak istemiyorum.

Zaten bakılacak hali de kalmadı.

Şimdilerde yeni yerleşim alanlarında güneşin bakmasıyla birlikte ortaya çıkan kötü koku bölge sakinlerinin en büyük sorunun haline gelmiş durumda.

Bazen arkadaşlarla Yeşilyurt Belediyesi'nin işletmeciliğini yaptığı parkta ilk zamanlarda sorun yokken şimdilerde kötü kokunun verdiği rahatsızlıktan dolayı mekanı terk etmek zorunda kaldık.

Yeni yerleşim yerlerinde oturanların ev sahibi olmak için verdikleri mücadeleyi yakından bilen birisi olarak koku sorunun çözülmesi yönündeki isyanlarına bende katılıyorum.

Yıllar önce o bölgelerde kayısı bahçeleri ve ortaya çıkan doğal güzelliklerin özlemini çekenler için gelinen son noktada hiç olmazsa bina sakinleri ikinci bir sıkıntıyı yaşamasınlar.

Malatya'nın artan trafik sorunu ve kalabalık nüfus ve artık ihtiyaca cevap veremeyen kaldırım ve caddeleri şehrin bir başka büyük sorunu olarak karşımız da duruyor.

Mahalle aralarında bile iki tarafa parke etmiş arabalar, yayalar içinde sorun olmaya devam ediyor.

Artan taşıt sayısı ve kalabalık nüfus karşısında gündüzleri evden çıkmayanlar artık çok şanslılar

Kısaca Malatya'da yaşamak artık daha da zorlaşıyor.

Yıllarca İstanbul örneğini vererek ne kadar şanslı olduğumuzu arkadaşlarla konuşurken, şimdilerde aynı sıkıntının bir benzerini bizlerde yaşamaya başladık.

Şehrin kenar mahallerinde yaşayanlar biraz daha şanslılar.

Yaşanan değişimlerin olumsuz etkilerini en az yaşayanlar olarak onları kıskanmamak elde değil.

Her şeyin en iyisine sahip olmak çözüm değil.

Önemli olan huzur ve mutluğun insanlarla beraber olması...

Yazımın başlığına ilham veren arkadaşımın adını vermemek için kendisine söz verdim.

Şehrin en huzurlu bölgesinde eşiyle birlikte akşamları televizyonun olmadığı evde lambalı radyoda nihavent duyguların olduğu şarkıları demli çay eşliğinde dinleyerek sıkıntılar içindeki insanların sayı olarak fazla olduğu ortamın çok uzağında birbirlerine bağlı iki alyans ile mutluğunu özgürce yaşamaya devam ediyorlar.
 

Yorumlar 1
Osman Baharçiçek 07 Ağustos 2019 09:04

Eyvallah, ellerine yüreğine sağlık. İstanbul da yaşayan birisi olarak bir hafta önce geldiğim memleketim Malatya da gördüklerime çok üzüldüm. O güzelim kayısı bahçelerinin yerlerini beton binalar doldurmuş. En verimli araziler bağ ve bahçelere dikmişler beton binaları. Malatyanın o eski otantikliğinden eser kalmamış. Temennim şehrin aklı başında insanların bu hususta sizin gibi duyarlı hareket etmeleri. Ve daha yaşanabilir bir Malatya için çaba sarf etmeleri. Selam ve dua ile....

Yazarın Diğer Yazıları