Abdullah Ergün

Günümüzde eksik olan tek şey…

Abdullah Ergün

Günlük yaşamda hızına yetişemediğimiz teknolojik yenilikleri yaşıyoruz. Tarihin hiçbir dönemlerinde yaşamadığımız değişimlerin hayatımızı etkisi altına aldığı görülüyor. Bu değişimler son 10 yılda hız kesmeden artarak devam ediyor. Başımızı hızla döndüren ve beraberinde bizlerden çok şeyler götüren bu değişimimin adı Teknoloji dediğimiz bir kavram. Bugün günlük hayatımızda neler değişiyorsa ve bunun nedeni teknoloji. Ne zaman Teknoloji ile ilgili ortam olsa; hayatımızı kolaylaştırdığı, bizlere neler kattığını, teknolojiye ayak uydurmamızın gereklerinin yanı sıra  “eskiden böyle kolaylıklar yoktu “muhabbetlerinin yapıldığını duyarız. 

Akıllı telefonlar, akıllı arabalar, akıllı daireler hakkında anlatılanlar muhabbet ortamlarının ana temasını oluşturuyor.

İş yerinde görevini yapan birisi uzaktan kumandayla ocağın altını yakacak ve kuru fasulye kendisi eve gelene kadar hazır olacak.

Yıllar önce mahallemizin fantastik ismi Meseleci İsmail, bu yeniliği kendi üslubuyla anlatmış olsaydı, orada mevzuya maydanoz olanlar “ hadi be ordan” derlerdi.

Aslında benzer konunun farklı bir yönü 70’li yıllarda yine Meseleci İsmail tarafından sohbet ortamında bulunulanlara aktarılmıştı.

“Gün gelecek şoförsüz arabalar yapılacak” belki ben bunu göremem fakat torunlarımdan birisi arka koltukta yatarken araba kendiliğinden çarşıya gidecek” dediği zaman sohbetin müdavimlerinin biraz korku biraz heyecandan elleri titremeye başlamıştı.

Bugün Meseleci İsmail aramız da değil. Fakat 70’li yıllarda anlattıkları birer birer hayata geçmiş durumda.

Önümüzdeki yıllarda şoförsüz araba üretimini başlatacaklarını söyleyen Japon otomobil üreticileri yakın zamanda sürücü ehliyeti problemini de ortadan kaldıracaklar.

Değişimin en hızlı yaşandığı alan olan akıllı telefonların hayatımız kattığı artılar beraberinde bazı sektörleri sıkıntılı hale getirdi

Fotoğraf makineleri,  maçları ve politikacıları takıp eden gazetecilerde kaldı. Diğer ortamlarda akıllı telefonların piksel yüksekliklerinin yanı sıra kamara görevini de yerine getirmesi fotoğraf sektörü en için iyi olmadı

Filmlerin makinelere takıldığı poz sayısına göre çekilen filmlerin özenle karanlık odaya taşındığı yıllar artık geride kaldı. 

Teknoloji hayatımıza ne gibi katkılar sunuyor? Sorusunun cevabı çok basit : “Hayatımızı kolaylaştırıyor ve bize renk katıyor. Zaman konusunda büyük avantajlar sunuyor” hayatımızı bu kadar kolaylaştıran teknolojiye rağmen zaman noktasında fazla problemler yaşanmıyor. Devamlı olarak bir şeyleri yetiştirmeye çalışıyoruz.

Dünyanın en kalabalık metropollerinden İstanbul’da yıllar önce yaşanan trafik problemi hala devam ediyor.

Sorunun en aza indirilmesi için önce Boğaziçi Köprüsü daha sonra Fatih Sultan Mehmet ve son olarak Yavuz Sultan Selim Köprüleri yapıldı. Trafiğin kısmen rahatladığı ortamların yaşanmasına rağmen mega şehir İstanbul kendi içindeki trafik sorununun daha da büyük sorun haline gelmesiyle bu kez boğazın altında Avrasya tüneli yapıldı. Buna rağmen trafik sorunu gündemdeki yerini koruyor.

Teknolojinin trafik sorununa hala tam anlamıyla katkı yapamadığı görülüyor.

Yaşanan değişimler bizlere büyük kolaylıklar sağlarken beraberinde çok önemli değerleri götürdüğünu de belirtmek istiyorum.

Görevimiz icabı başta futbol, baskebbol ve voleybol olmak üzere diğer spor dalarlını takip ediyoruz.

Bütün spor branşlarında takımların başında olan teknik sorumluların teknolojinin artılarından faydalandığı biliniyor.

Futbolda teknik direktörler eskiden iki yardımcıyla görevlerini yaparken şimdi aralarında bilgisayar desteğini alan yardımcılarında olduğu 12 kişilik ekiple görev yapıyorlar.

Voleybolda teknik sorumlu şimdilerde ellerde tablet maçın gelen akışına göre hamle yapıyor.

70’li yıllarda Fenerbahçeli Cemil Turan, Alpaslan Eratlı, Beşiktaşlı Yusuf Tunaoğlu, Galatasaraylı Metin Kurt ve diğer sembol futbolcuları izlemek için taşradan futbolseverler İstanbul’a gidiyorlardı

O yıllarda bir futbolcunun koşu mesafesi günümüzdeki futbolcular kadar 10 kilometrenin üstüne çıkmıyordu.

Fakat göze hoş gelen futbol ve o yılların futbolcuların yetenekleri şimdiki futbolcuların üstünde olduğu gerçeğini nostalji futbolu takip edenler iyi biliyorlar

Günümüzde futbol bilgisayarın bütün yönlerinden faydalanıyor. Antrenmanlarda futbolcuların artıları ve eksileri bilgisayar ortamlarına taşınıyor.

Teknik direktör maç öncesi bilgisayarının başına geçtiği zaman hafta içinde futbolcu performanslarının son değindirmelerini yaparak maç kadrosunu şekillendiriyor.

Futbol ve diğer spor branşları için artık “yıllar öncesi daha güzeldi” diyenler galiba haklılar.

Yıllar önce maçları takıp eden, maç yazısının gazetelere taşınması noktasında ahizeli telefonu kullanan spor gazetecilerinin yaşadıkları sıkıntılara rağmen tarafsız yorumları gazetelerin spor sayfalarında yıllarca yer almıştı.

İslam Çupi gibi bir değerin Fenerbahçeli olduğunu futbolseverler ölümünden sonra öğrenmişlerdi. Maç yazılarında gönül verdiği Fenerbahçe’yi üslubuna göre eleştiren ustanın izinden giden gazetecilerin olmaması futbolumuzun kalitesizliğiyle eş durumda olduğunu rahatlıkla yazabilirim.

Şimdilerde TV ekranlarında boy gösteren futbol yorumcularının amigo tarzında yaptıkları yorumlarla taraftarları birbirlerine düşürmeye devam ediyor.

Maç sonrasında başlayan ve sabah namazına kadar süren programlarda yorumcular, kendi aralarında kavga edecek aşamaya gelmeleri bu tür programlarının müdavimlerini bile olumsuz etkiliyor. 

İslam Çupi gibi düşünen ve onun gibi yorumlar yapan spor yazarlarına çok ihtiyacımız var.

Teknoloji, bizden sevgiyi, gerçek arkadaşlığı büyüklere ve küçüklere olan davranışlarımızı ve masum duyguları kopardı.

Ellerinde cep telefonlarıyla arkadaşına mesaj çekmeyi onunla yan yana gelip çay ve kahve içmeye tercih edenler gerçek arkadaşlık sevgisini yaşayabilir mi? 

Akşam evde bir araya gelen aile fertleri cep telefonlarıyla evin değişik köşelerine çekilerek kendi dünyalarında geziniyorlar. Anne-baba ve çocuklar evin içinde bir araya gelme noktasında yaşanan sorunlar en çok psikologlara yarıyor.

Lambalı radyolarda arkası yarın ve radyo tiyatrosu dinleyen, kendi aralarında piyeslerin değerlendirildiği yıllardan, ellerinde akıllı telefonlarıyla sanal dünyanın farklı noktalarında gezinen iki farklı toplum arasında oluşan artılar ve eksilerin değerlendirme zamanı gelmedi mi?

Yıllar önce çay ocaklarında masaların üzerinde duran çok sayıda gazetelerin olduğu, ülke ve dünyada yaşanan gelişmeleri yorumlayan, tartışan ortamlardan bugün okumayan, gazete ve kitap almayan, tartışmanın konusunu kültür ve sanatın dışında her yöne kafa yoranların sayı olarak fazla olduğu günleri yaşıyoruz.

Mahalle aralarında sabahtan akşama kadar futbol topunun peşinde koşan, ateşi yükselmeyen, sağlıklı ve huzurlu toplum dönemlerinden şimdilere bilgisayar başında saatlerini geçiren, sanal alemde futbol oynayan, bilgisayar başında yemeğini yiyen ve obezite haline gelen çocuk ve gençleri hangi tehlikelerin beklediğini anne ve babalar biliyorlar mı?

Ben teknolojinin bazı bölümlerine ısınmadım.

Müzik benim için çok şeyler ifade ediyor. Müziğin doğal yapısına uygun melodilerle büyüdüm. 60 ve 70’li yıllarda Malatya Sümerbank havuz başında  fabrika orkestrasının canlı performanslarıyla; Adomo, Dalida, Charles Aznavour, Demis Roussos, Pepino Di Caprı,Marc Aryan ,Edith Piaf ve diğer Fransız ve İtalyan şarkıcıların parçalarını dinlemiştim.

Şimdilerde bilgisayar desteğini arkasına alan ve her gün sabahtan akşama kadar sayıları hızla artan yorumcuların ne albümleri var nede kasetleri…

Son yıllarda yine popüler hale gelen plak ve CD yapsalar dahi ilgi görmeyeceklerini kendileri de çok iyi biliyorlar.

Günümüzde yıllar öncesinin şarkılarının çalınması ve ilgi görmesi kimseyi şaşırtmasın.

Bu sadece bizi özgü bir durum değil. Benzer tablo dünyanın her yerinde yaşanıyor.

İlerleyen yaşına rağmen Salvatore Adamo halen konser veriyor. Pepino Di Capri, Pink Floyd ve unutulmayan diğer sanatçı ve gruplar teknoloji sayesinde sevenleriyle buluşuyorlar.

Konularımız arasında tabi ki sinemada yer almalı.

Büyük bütçelerle yapılan yeni dönem Türk sinemasında vizyona giren filmlerin beli bir süre sonra televizyonda gösterilmesi ve reytinglerde Kemal Sunal filmlerinin gerisinde kalması sinema yapımcılarını, yönetmenlerini ve diğer alt birimlerde görev yapan sinemacıları şaşırtmaya devam ediyor.

Peki, Kemal Sunal başta olmak üzere yıllar öncesinin Yeşilçam filmleri neden hala ilk günkü gibi ilgi görüyor?

Kemal Sunal, halkın içinde yer almanın verdiği avantajı çok iyi değerlendirdi. Filmlerinde canlandırdığı karakterler içimizden birisiydi. Filmlerin çevrildiği yıllarda ülkemizin sosyo-ekonomik yapısını çok iyi bilen yapımcı ve yönetmenler Kemal Sunal gibi usta bir komedyenle çok iyi işler çıkardılar

Günümüz komedyenlerinin belden aşağı yaptıkları küfürlere milyonlar gülüyorlar. En fazla bir ay gibi süre gösterimde kalan filmler TV de gösterildiği zaman da ilgi görmüyor.

Belli bir süre vizyonda kalan filmler için “ halkın ilgisi yüksek” diyenler. Hababam sınıfı ve Avare filmlerinin İstanbul’da 54 hafta vizyonda kaldıklarını unutmuş olmalılar.

Teknolojinin artılarına rağmen ne müzik nede sinema alanında halkımızın sahipleneceği fazla bir şey yok. Son yıllarda büyük bütçelerle yapılan Türk filmlerinden bazılarının izlenme oranları belli olduktan sonra Kemal Sunal filmleri daha çok uzun yıllar izlenmeye devam edecek gibi gözüküyor. Benzer durum müzik sektörü içinde geçerli. Berkant, Barış Manço, Erkin Koray, İlhan İrem, Ayten Alpman gibi sanatçıların hala en çok dinlenenler arasında yer alması sektörün bu alanda da sinema gibi sıkıntıların yaşandığını ortaya koyuyor.

Şimdilerdeki şarkılara ilginç sözler yazarak büyük tepki çeken bazı söz yazarlarının geçmişte bu alanda ülkenin en iyileri olan Fecri Ebcioğlu ve Sezen Cumhur Önal’ın kariyerlerini öğrenmeleri halinde yaptıkları saçmalıkları daha iyi anlayacaklardır.

 Bilgisayar desteğine rağmen ortaya güzel eserlerin çıkmaması müziğin daha fazla yozlaşmasına neden oluyor.

Teknolojinin bütün imkanlarına rağmen halkın hala yıllar öncesinin müziklerini dinleyip ve filmlerini izliyorlarsa; sektörün içinde olanların şapkalarını önlerine koyup düşünleri lazım.

Kendilerine sormaları gereken sorular arasında yer alan, Biz neleri yapamadık? Sorusuna ben kendileri adına bir cevap yazayım.

Gerçek sevgiyi, saygıyı ve o yılların aşklarını ve duygularını yakalayamadınız. Bunu en çok güvendiğiniz teknoloji bile sizlere veremedi.
 

Yazarın Diğer Yazıları