Abdullah Ergün

Bir adın kalmalı

Abdullah Ergün

Son yıllarda Malatya'da sosyal anlamda yaşanan değişim sonrasında ortaya çıkan tabloya baktığımız zaman bazı konu başlıklarında durumların hiçte iç acıcı olmadığı görülüyor.

Artan araç ve nüfus karşısında 50 yıl öncesinin cadde ve kaldırımlarda yaşanan kaos insanların evden çıkmasına engel oluyor.

Ellerde cep telefonları kaldırımda ailelerin geçmesine rağmen ağza alınmayacak küfürleri savuran mı dersiniz, gençlerin kendi aralarında yanlarında bayan arkadaşları olmalarına rağmen anne ve ailenin diğer fertlerine edilen küfürleri duyunca yola çıkmama kararının ne kadar doğru olduğu anlaşılıyor.

Bizler böyle yaşamadık.

Kısaca bizler büyüklerimizden böyle bir eğitim almadık.

Büyüklere saygı, küçüklere sevgi prensibinin ne kadar önemli olduğu bilere anlatıldı.

Mahallede yaşanan komşuluk gerçeğinin ışığında arkadaşlarla gün boyu olan beraberlik bazen komşuda yatıya kalmayı da gerektiriyordu.

Mahalle kültürünün ne kadar etkili olduğu bugün hükümetlerin uygulamaya koyduğu "Sosyal Yaşam Projesinin "o yılardaki uygulamasına benzer bir uygulama olduğu anlaşılıyor.

Sıtmapınarı'nda Gece Bekçisi Ali Dayı'nın çaldığı düdük sokaklarda yaşanan hareketliliğin artık sona erdiğini gösteriyordu.

Evlerinin önünde oturan, yanlarında çay demlikleriyle mahallenin sosyal yaşamına ayar veren anneler ve ablaların eve çekilmeleriyle birlikte mahallenin gençleri gündüzleri okul bahçeleri ve tarlalarda yapılan futbol maçlarının yorgunluğunu birazda komedi katarak Bekçi Ali Dayının düdüğüne kadar devam etmeleri asla unutulmaz.

Sıtmapınarı bu konuda diğer yerleşim bölgelerinden bir adın daha öndeydi.

Tekel ve Sümerbank fabrikalarının olmasından dolayı yaşanan hareketlilik bu bölgeyi küçük Malatya haline getirmişti.

Şehirlerarası otobüslerin kalktığı yerin de bu bölgede olması Sıtmpınarı'nda bulunan gençlerin İstanbul’u erkenden keşfetme şansını da vermişti.

Cumhuriyet İlkokulunun önünde Sihirbaz Golyad, Ali Seydi, Hayri Kınacı, Harut Resulkal, Necmettin Solmaz, Ünsal Topalezber, Refik Bilge, Turan Karadirlik ve bu ekibin lideri konumundaki Şef Memet'ın semtin dokusuna uygun projeleri hayata geçirme noktasında her şeyi yapması o jenerasyonun Sıtmapınarı tarihinin sanat ve kültür anlamında kısıtlı imkanlara rağmen üretenliğini de ortay çıkarmıştı.

Çevre illerde yapılan gösterilerde Sihirbaz Golyad ve Şef Memet yönetimindeki turne ekibinin yanında ses sanatçısı konumunda Sami Kasap'ın da olması bu işin ne kadar profesyonelce yapıldığını gösteriyordu.

Her nekadar Sihirbaz Golyad'ın erik gösterinde erik'in kendisi değilde çekirdeklerinin kalması gösteriyi farklı noktalara taşısa da izleyicilerinin gazını alan yine Sihirbaz Golyad olmuştu.

Sami Kasap'ın davudi sesiyle seslendirdiği gazeller izleyicilerin kızgınlığını alırken gösteri ekibine en kısa yoldan Malatya'ya dönüş yolculuğunu sağlamıştı.

Sosyal Devlet politikalında yardımlaşmanın resmi yöntemlerle ortaya çıkmasından çok önceleri Sıtmapınarı’nda farklı bir uygulama yaşanıyordu.

Mahalleye gelen düşkün veya garibanların her konuda yeniliğe kavuşması için önce Sıtmapınarı'nın ileri gelenlerinin oluşturacağı ekibin harekete geçmesi hiçte zor değildi.

Ekibin başında Sıtmapınarı Camisi imamı Mehmet Hoca, Çaycı İsmail, Deli Fikri, Çaycı Şükrü, Ardiyeci Ali, Ayakkabıcı Çevik, Deli Yaşar ve bazı gönüllerinin devreye girmesiyle birlikte mahalleye gelen ve bitkin, aç ve üstünde elbiseleri yırtık ve kirli olanların ilk önce hamama götürülmesi, daha sonra Berber Kadir veya Berber Necati tarafından traş edilmesi sonrasında yeni elbiselerin alınması, Kebapçı Ali'nin kebapları yendikten sonra cebine bir miktar para konularak tren garına götürülerek gideceği yerin bileti alınıp yolcu ediliyordu.

Bu uygulamaya çok şahit olmuştum.

Akın Solmaz, Çaycı Hasan, İsmet Kınalı, Zafer Solmaz diğer arkadaşlarda sosyal dayanışmanın mahalle halkı tarafından yapılan bu ilk uygulamanın şahitleri olarak bugün içinde bulunan ortamın bize yabancı geldiğini belirtmek istiyorum.

Para, Çek ve Senetlerin Sıtmapınarı esnafları arasında gündeme gelmediği, Sıtmapınarı Caminin karşında bulunan Kasap Kara Dayı'nın dükkanında kara tahtaya yazdığı" Tekel'de çalışan kara çarşaflı kadın: yarım kilo et" diye not ettiği veresiye tahtası her şeyi anlatıyordu.

Mahalle büyüklerinin yaptığı maçlarda onları kenardan izlerken maçın sonlarına doğru bizleri de aralarına alıp maçlara devam etmeleri bizler için çok büyük olaydı.

Futbolu çok seviyorduk. Hayallerimiz arasında profesyonel futbol oynamak yoktu.

Tek amacımız mahalledeki arkadaşlarla bu işi sonuna kadar götürmekti.

1970’li yılların sonuna doğru Harut Abinin Derendespor'u kurmasıyla aynı yaş kategorisindeki arkadaşlarla okul ve tarladaki futbol yaşantımız belli bir disiplin altına alınmıştı.

Dünyanın en mutlu insanları arasında yerimizi almıştık.

Akın, Kabak Ali, Ayhan Ön Düzen İsmet, Kadir Karadirlik, Karabet, Murat, Hakkı, Cengiz, Fıçı Ahmet, Yılmaz Abi, Yusuf Abi...

Her şey çok güzledi.

Haftanın iki günü antrenman, sonra maç, daha sonraları sinema günleri ve okul hayatımız daha anlamlı hale gelmişti.

Develeme, Bilye, Hollik Davin atacağı ve Teksas Tommiks dönemleri kısmen devam ediyordu.

Sümerbank Havuzbaşı'nda fabrikanın kendisine ait orkestrasında Fransızca ve İtalyanca canlı müzikler çalınırken Malatya'nın protokolü dans ve sohbetleriyle geceye renk katıyorlardı.

Bugün evdeki plak arşivimde Fransızca ve İtalyanca plakların fazla olmasını Sümerbank orkestrasına borçluyum.

Charles Aznavur, Edith Piaf, Pepino Di Capri, Salvatore Adamo...

Birde çocukluk kahramanlarımız vardı...

Vahap Kasap, Ali Kemal Şahin ve Turhan adındaki üç arkadaşın gerek saç ve giyim tarzları gerekse arkadaşlıklarını asla unutamam., Caminin karşısındaki iki katlı kerpiç evimizde sıkça gördüğüm boyunlarındaki Demis Roussos kolyeleriyle sanatçının  şarkıları çalmaları, her ortamda bir arada olmaları bizleri çok etkilemişti.

Bugün bu üçlüden sadece Vahap Kasap hayatta. Ali Kemal ve Turhan'ın genç yaşta hayata veda etmeleri Vahap Kasap kadar bizleri de çok etkilemişti.

Nino Rossi'nın unutulmaz İl Silenzio parçasını mızıkasında yıllar sonra çalarken gözlerinde yaş gelmesi karşısında bizlerde gözyaşlarımızı zor tutmuştuk

Sıtmapınarı bizler için eğitim dünyamızın anaokulu gibiydi.

Büyüklerimiz her ortamda yaşama dair söylemleri bugün bu jenerasyonun sağlıklı şekilde hayata bağlanmasını sağladı.

Kimsenin kalbini kırma düşüncemiz hiç olmadı.

Yeşilçam melodramları ve Kara Murat, Tarkan, Battalgazi ve Karaoğlan gibi tarihi filmlerle ülke ve bayrak sevgisini kalplerimize kazımıştık.

Sosyal Sigortalar Kurumunda Şoför olarak çalışan Deli Fikri mahallemizin sağlık temsilcisi gibiydi.

Kirvem olmasından dolayı her zaman gurur duymuşumdur.

İlkokul birinci sınıfta okurken gecenin geç saatinde fıtığımın patlamasından sonra kullandığı ambulansın hastaneye gittiği anlarda yaptığı surat ve zamana karşı verdiği mücadeleye şahit olanlar son anda hayata tutunmamı sağladığını söylemişlerdi.

Mahallenin duayenlerinin lakaplarıyla anılması bu semtin ön plana çıkmasını sağlamıştı. Deli Yaşar, Çaycı Şükrü, Çaycı İsmail, Dudak Ali, Deli Fikri, Çok Bilmişlerin Kemal, Kara Dayı, Hacı Perçin, Berber Mamoş, Kara Celal...

Sami Kasap semtin ses sanatçısı konumundaki en etkili ismiydi.

Çaycı Şükrü çaldığı cümbüş ve sesinin güzelliğiyle unutulmaz yılların etkili ismi olurken yıllar sonra kendisine ait olan cümbüş'ün oğlu Hasan Şatır tarafından yine aynı notalar ve babasının sesini aratmayan özelliğiyle devam etmesinin yanında yaşanan tek olumsuzluğun Malatya’da değil de Antalya'da Sıtmapınarı özlemini katarak şarkılar söylemesi oldu.

Yeşilçam jönlerini aratmayan yakışıklığıyla Ülfet Fikret Abı'nın çok uzaklarda Hasan Şatır'ın yaşadığı özlemin bir başka yanını yaşadığını biliyorum.

Harut abının de aynı duygular içinde Bursa'da yaşadığı yerde 44 plakalı bir araba veya Öz Zafer'in Bursa arabalarına bakarak içindeki Malatya özlemini giderdiğini de biliyorum.

Güzel insanlar artık aramızda değiller...

Hayatta kalanlar ise Sıtmapınarı ve bizleri yalnız bıraktılar.

Haftanın belli günlerinde Elektrikçi Mehmet'in yanına giderek kaldırımda geçenlerden acaba hangisi bizim yaşadığımız güzellikleri yaşadı acaba hangisi yine bizimle sohbet edecek hangisi bizleri tanıyacak diye bakıyoruz.

Zaman hızla geçiyor.

Sıtmapınarı'nda çok güzel yıllar yaşadık.

Hayatımıza yön verecek kararların alınmasında hep ön plana çıkan semt oldu.

Her şeyin en güzelini yaşadık. Yaşadıklarımızla bugünlere kadar geldik.

Bir Adın Kalmalı Geriye...
 

Yazarın Diğer Yazıları