Yalnızlık, Alzheimer riskini arttırıyor mu?
BEYİNDER Başkanı Prof. Dr. Derya Uludüz, Japonya'daki yaşlılar üzerinde yapılan bilimsel çalışma, yalnız yaşlıların beyinlerindeki hafıza bölgelerinde küçülme görüldüğünü, bunun da Alzheimer gelişmesine neden olabileceğini bildirdi.
Beyin Sağlığı ve Hasta Derneği (BEYİNDER) Başkanı Prof. Dr. Derya Uludüz, yaptığı açıklamada, nörolojik bir sağlık sorunu olan Alzheimer'ın ileri yaşlarda beynin bazı bölümlerinin hasar görmesine bağlı olarak başta bellek olmak üzere tüm entelektüel faaliyetler, günlük işlevler ve davranışlarda bozulma ile kendini gösterdiğini söyledi.
Alzheimer tedavisinde tam iyileşme ya da "şifa" sağlayacak bir tedavinin henüz bulunmadığının altını çizen Uludüz, dünya genelinde 55 milyon Alzheimer hastası bulunduğunu, bunun 2050 yılına kadar 139 milyona ulaşacağı tahmininin yapıldığını belirtti.
Uludüz, Alzheimer'ı oluşturan riskler arasında sosyalleşmeme ile yalnız ve mutsuz bir hayat yaşamanın ön plana çıktığına dikkat çekerek, "Konuşmak, sohbet etmek nöronlar arasındaki bağlantıyı artırıyor. İnsanın tek başına olması, paylaşmaması, konuşmaması, hiçbir faaliyette bulunmaması ve içe dönük yaşaması ise sinir hücreleri arasındaki iletişimi bozuyor ve sinir hücrelerinin sessizleşmesine ve beynin küçülmesine neden oluyor." ifadelerini kullandı.
"Japonya'da çok kişi yalnız yaşıyor, bu da riski artırıyor"
Japonya Fukuoka'daki Kyushu Üniversitesi'nden Toshiharu Ninomiya başkanlığında sosyal yaşamın beyne ve Alzheimer gelişmesine yönelik etkilerine yönelik araştırma yürütüldüğünü belirten Uludüz, bu araştırmanın sonuçlarının bilimsel makale olarak da yayımlandığını belirtti.
Araştırmanın, ortalama yaşı 73 olan 8 bin 896 kişi üzerinde yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Uludüz, "Japonya'da çok kişi yalnız yaşıyor, bu da olası riski artırıyor. Bu tabii yalnıza Japonya'nın değil kuzey Avrupa ve Amerika’nın da sorunu. O ülkelerde de yapılan çalışmaların sonuçları da Japonya'da yapılan çalışmayla benzer." dedi.
Uludüz, söz konusu çalışmada, insanlarla daha az ilişki kuran veya daha sık sosyalleşen yaşlıların MR tekniğiyle beyin taramalarının yapıldığını, bu kişilere ayrıca, "Sizinle birlikte yaşamayan akraba veya arkadaşlarınızla ne sıklıkla iletişim halindesiniz, bu kişilerle telefonda mı, yüz yüze mi görüşüyorsunuz?" sorularının yöneltildiğini anlattı.
Yanıtların MR sonuçlarıyla analiz edildiğini bildiren Uludüz, şöyle devam etti:
"İnceleme sonucunda, en düşük miktarda sosyal temasa sahip olanların, en fazla sosyal temasa sahip olanlardan önemli ölçüde daha düşük genel beyin hacmine sahip olduğu belirlendi. Çalışmayla, başkalarıyla çok az sosyal teması olan yaşlı insanların, daha sık sosyal teması olan insanlara göre, genel beyin hacminde ve beynin demanstan etkilenen bölgelerinde kayıp yaşama olasılığının daha yüksek olabileceği gösterildi. Düşük sosyal temas ve yalnız insanların beyinlerinde özellikle hipokampüs diye isimlendirilen hafıza bölgelerinde yaygın küçülme olduğu ortaya kondu. Böylece daha önce klinik olarak gözlemlenen bu problem, beyin görüntüleriyle ispatlandı."
Azalan sosyalleşme Türkiye'deki yaşlılar için de risk
Japonya kültüründen farklı olarak Türkiye'de geleneksel aile yapısının hakim olduğunu ve yaşlıların genellikle çocuklarıyla yaşamaya devam ettiğini belirten Uludüz, şunları kaydetti:
"Türkiye'de de modern yaşam ile birlikte artık yaşlılar da yalnızlık riski ile karşı karşıya. Bazıları evlerinde tek yaşarken, bazıları da birlikte yaşadıklarının aile bireylerinin iş yaşamı içinde yoğun olduğundan aynı evde olsalar dahi uzun süre tek başlarına kalabiliyor. Bu da yaşlılarda sosyalleşmeyi azaltabiliyor. Bugün Japonya'nın yaşadığı yarın bizim ülkemiz için de risk olabilir. Bu nedenle tedbirli davranmak önem taşıyor."
Ailelere öneriler
Uludüz, bu riski azaltmak için akraba ilişkilerinin güçlendirilmesi ve bir araya gelmenin önemli olduğunu belirterek, mümkün olduğunca büyüklerle iç içe yaşama geleneğinin korunması gerektiğine işaret etti.
Bunu yapmak mümkün olmuyorsa anne ve babaların telefon ya da bilgisayar aracılığıyla görüntülü sohbet için aramanın da faydalı olacağını ifade eden Uludüz, "Bu şekilde hem ses hem görüntü ile birlikte hafızanın tazelenmesi sağlanacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Uludüz, şöyle devam etti:
"Büyüklerin etraflarında mümkün olduğunca görüşebilecekleri benzer yaşlarda insanlarla iletişimlerini sağlamak da önemli. Aynı yaş gruplarıyla gün içinde bir araya gelmelerine olanak sağlanmalı. Yaşlılarımızla bir araya gelindiğinde özellikle onlarla iletişim kurulmalı, bir konu hakkında onların da düşüncesi alınarak konuya katılmaları sağlanmalı. Onlara basit sorumluluk verilerek değerli oldukları, onlara ihtiyacımız olduğu hissettirilmeli. Bu da güven duygusunu artırarak, hayata bağlanmalarını sağlar. Bir başka önemli husus ise yaşlıların tartışma stres ortamından uzak tutulması. Stresten kaçmak için yaşlılarımız, bu sefer içe dönebiliyor."