Yaklaşan İstanbul depreminin maliyeti
Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler tüm Türkiye'yi derinden etkiledi. Asrın felaketi olarak nitelendirilen deprem 11 ilde büyük yıkıma sebebiyet verirken 1,5 milyon insanın evsiz kalmasına neden oldu. Yaşanan depremlerin ekonomik maliyetinin milli gelirin yüzde 9'u civarında olduğunu söyleyen İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Toprak, olası İstanbul depreminde bu maliyetin çok daha da artarak milli gelirin, 10-15 arasına tekabül edileceğini belirtti.
6 Şubat tarihinde yaşanan depremlerde Malatya’nın da içerisinde bulunduğu 11 ilde büyük yıkımlar gerçekleşti. Yaşanan asrın felaketinin ardından depremin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Depremler nedeniyle yıkık, ağır ve orta hasarlı evlerin bulunduğu kentte afetzedeler için barınma alanları oluşturulurken bir yandan da kalıcı konut inşası hızlı bir şekilde devam ediyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerde ekonomik maliyetin 104 milyar civarında olduğunu belirten Prof. Dr. Metin Toprak, deprem bölgesindeki istihdam Türkiye toplam istihdamının yüzde 13’ü, bölge milli geliri ise Türkiye milli gelirinin yüzde 10’u civarında olduğunu söyledi. Prof. Dr. Toprak, muhtemel İstanbul depreminin vereceği hasarın Kahramanmaraş merkezli depreme nazaran daha sınırlı olmasında, 17 Ağustos depremi sonrası binalardaki güçlendirme çalışmaları, yeni yapı stokundaki artış, ulaşım, kentleşme, sosyal ağlar ve lokasyon avantajları önemli rol oynadığını ifade etti. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Toprak, 6 Şubat’ta yaşanan depremlerin ekonomik boyutunu ve olası İstanbul depreminin ekonomik boyutunu Net Haber Gazetesine değerIendirdi.
Net Haber: Muhtemel bir İstanbul depreminde binaların yaş durumu ile en riskli ilçeler bakımından bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Prof. Dr. Metin Toprak: Büyükşehir Belediyesi istatistiklerine göre binaların üçte ikisinden fazlası 2001 yılı öncesinde yapılmış. İstanbul’da 1,2 milyon civarında bina bulunuyor. Bunların yüzde 22’si 1980 öncesi, yüzde 48’i 1980-2000 arası inşa edilmiştir. 2001 ve sonrasında inşa edilen yeni binaların yer aldığı ilçeler sırasıyla Silivri, Ümraniye, Pendik, Beykoz, Büyükçekmece, Sarıyer ve Çatalca’dır. 2001 öncesi yapılan binaların en yüksek sayıda olduğu ilçeler ise sırasıyla Fatih, Üsküdar, Bağcılar, Pendik, Beykoz, Ümraniye ve Sarıyer’dir. Marmara’ya kıyı ilçelerde ve eski yerleşim yerlerinde daha yaşlı binalar olduğu için, yıkılma veya ağır hasarlı binaların oransal olarak buralarda yoğunlaşması söz konusudur.
Net Haber: İstanbul’daki yıkılma ve ağır hasar durumuna göre bina stokunda durum nedir acaba?
Prof. Dr. Metin Toprak: İstanbul’un bina stokunun görece eski olduğuna bakarak muhtemel bir depremde insani kaybın yüksek olacağını öngörmek gerçekçi değildir. Çünkü, 1999 depreminden sonra, hasarlı binaların önemli bir gücendirildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin tespitlerine göre 207 bin binanın yıkılması veya güçlendirilmesi gerekiyor. Vatandaşların başvuruları üzerine yapılan hızlı tarama testlerine göre incelenen 35 bin binanın yarısı yüksek riskli bulunmuş ve söz konusu alanda yaşayan kişi sayısı 77 bin olarak tahmin edilmektedir. Söz konusu 35 bin binanın 7,4 bini ağır hasarlı çıkmıştır (yüzde21,14). Çok riskli yapıların toplam sayısını, yapılan başvuru toplamı olan 159 bin 803’i evren olarak kabul edip taramadan geçirilen binaların da 7,4 bininin ağır hasarlı olduğu tespiti doğrultusunda; İstanbul’da ağır hasarlı bina sayısını 33 bin 787 olarak tahmin edebiliriz (159.803*yüzde 21,14). Toplam bina stokunun ağır hasarlı ve yıkılması muhtemel oranı yüzde 2,9’dur.
Net Haber: İstanbul depremi için hangi alanlarda faaliyetleri öncelikli görüyorsunuz?
Prof. Dr. Metin Toprak: 2020 yılında Tübitak desteğiyle yaptığımız bir AR-GE projesi ile depreme ve diğer doğal afetlere hazırlık için iki model geliştirdik. Birinci model Belediye Modeli, ikinci model ise AFAD Modelidir. Geliştirilen modeller, “Kentsel Entegrasyon, Nesiller Arası Kültür Aktarımı ve Afet ve Acil Durumlar için Hemşehri STK’ları Kapasitesinin Geliştirilmesi” ana fikrine dayanmaktadır. Afet ve acil durumlara sivil toplumun aktif katılım kapasitesini geliştirmeyi amaçlayan AFAD Modeli ana odaktır; bunu destekleyici olarak toplumsal uyum ve kentsel entegrasyonu geliştirmeyi hedefleyen bir Belediye Modeli geliştirilmiştir. Her iki model yerel ve ulusal düzeyde normal şartlarda ve olağanüstü şartlarda birbirini destekleyici işlev görecektir. Mevzuat değerlendirmesinden, her iki modelin etkin çalışması için Cumhurbaşkanlığı kararnamesi düzeyinde bir düzenlemenin yeterli olduğu kanaatine varılmıştır. Evsizler, sokakta kalan çocuklar ve bağımlılar, deprem esnasında koruma sağlanması gereken diğer dezavantajlı gruplardır. Bu konuda Valilik, Belediyeler, muhtarlıklar, polis ve bekçiler ile STK’ların işbirliği ve eşgüdüm içinde çalışmaları kritik önemdedir.
Net Haber: Muhtemel İstanbul depreminin ekonomik maliyeti konusunda bir öngörünüz var mı?
Prof. Dr. Metin Toprak: Muhtemel İstanbul depremini Maraş merkezli depremle karşılaştırmak çok uygun olmamakla birlikte, bazı ipuçları vermesi bakımından yararlı olabilir. Maraş merkezli depremde ekonomik maliyetin 104 milyar dolar civarında olduğu tahmini yapıldı. Deprem bölgesindeki istihdam Türkiye toplam istihdamının yüzde 13’ü, bölge milli geliri ise Türkiye milli gelirinin yüzde 10’u civarındadır. 11 ilde yıkılan bina oranı yüzde 12 civarındadır. İstanbul, Tekirdağ, Yalova, Kocaeli ve Sakarya aynı hat üzerindeki yerleşim yerleridir ve ekonomileri arasında ileri-geri bağlantılarıyla yüksek bir ilişki söz konusudur.
İstanbul’un milli gelir içindeki payı yüzde 30,4 iken, nüfustaki payı yüzde 18,7’dir. Aşağıdaki tabloda yer alan 5 ili Marmara ekosistemi veya İstanbul hinterlandı olarak kabul edersek, İstanbul hinterlandının milli gelirdeki payı yüzde 38,2, nüfustaki payı ise yüzde 24’e yükselmektedir. Türkiye milli gelirinin üçte birinden fazlası ve nüfusunun dörtte birine yakını depremden doğrudan etkilenebilecektir. Gölcük merkezli depremin etki alanı dikkate alındığında, İstanbul merkezli depremin de benzer bir etki alanına sahip olacağı öngörülebilir.
Maraş merkezli depremin maliyeti milli gelirin yüzde 9’u civarındadır. Muhtemel İstanbul merkezli depremin maliyetinin ise milli gelirin yüzde 10’u ile yüzde 15’i arasında olabileceği öngörülmektedir. Muhtemel İstanbul depreminin vereceği hasarın Maraş merkezli depreme nazaran daha sınırlı olmasında, 17 Ağustos depremi sonrası binalardaki güçlendirme çalışmaları, yeni yapı stokundaki artış, ulaşım, kentleşme, sosyal ağlar ve lokasyon avantajları önemli rol oynamaktadır.