Ya cahildir ya sapıktır
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 'Kim ki teröre, şiddete ve masum insanları öldürmeye, haksız yere bir canı almaya İslam'dan, Kur'an'dan veya sünnetten referans üretiyorsa, ya ahmaktır ya cahildir ya sapıktır ya da İslam düşmanıdır' dedi.
Bozdağ, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Kongre Merkezi'nde düzenlenen 24. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanları Geleneksel Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, İslam'ın hakikatini anlatmaya ihtiyaçları olduğunu vurguladı. Bazılarının kendilerini dinin muhafızı yerine koyduklarını ve şeytanın dediği birçok şeyi yaptıklarını anlatan Bozdağ, bunların kendilerine kahramanlık çıkarmaktan başka bir şey ifade etmediğini belirtti. Bu konuda herkesin üzerine düşen vazifelerin olduğuna değinen Bozdağ, "Bize düşen, dinimiz İslam'ı doğru öğrenmek, anlamak, yaşamak ve yaşamasına vesile olmaktır. İşte o zaman biz gerekeni yapmış oluruz. Bunları yapmadığımızda ve başka şeylerin peşine düştüğümüzde biz İslam'a en büyük zararı veren kişiler pozisyonuna gelebiliriz." diye konuştu. Bozdağ, bir çok kavramın yerli yerinde kullanılmadığına dikkat çekerek, şöyle devam etti: "Terörle İslam'ı eş göstermek, 'İslam' deyince terör, kan, terörist, vahşeti akla getirecek fotoğrafları çoğaltmak, aktörleri çoğaltmak gayreti ve çabasındalar. Bugün DEAŞ, FETÖ, El-Kaide, Boko Haram gibi terör örgütleri dini istismar ederken, PKK, KCK, YPG gibi ırkı istismar eden, DHKP-C gibi sol ideolojileri istismar eden terör var. İslam dünyasının dört bir yanında kan var gözyaşı var. Birbirlerini öldürüyorlar ve İslam dünyasındaki zarar hesap edilemez boyutta. Bu terör saldırılarından kazanan kim? Bu terör saldırılarını fonlayanlar, İslam'a ve Müslümanlara düşmanlık yapanlar. Kaybedenler kim Müslümanlardır. Kaynakları, enerjimizi, evlatlarımızı teröre kurban ettikçe zayıf düşmeye biz devam edeceğiz. İslam barış dini olarak, kendini İslam'a yamamak isteyenlere, terör örgütlerine karşı İslam'ın gerçek yüzünü elbette İslam alimleri ortaya koyacaktır."
DEAŞ gibi bir terör örgütü kurarlar
"Kim ki teröre, şiddete ve masum insanları öldürmeye, haksız yere bir canı almaya İslam'dan, Kur'an'dan veya sünnetten referans üretiyorsa, ya ahmaktır ya cahildir ya sapıktır ya da İslam düşmanıdır." diyen Bozdağ, "İslam'la terörü yan yana getirmek İslam'a da Müslümanlara da yapılmış en büyük haksızlık, saygısızlık ve kötülüktür. Bunlarla bizim etkin şekilde mücadele etmemiz lazım." ifadelerini kullandı. Bozdağ, siyasetçi olarak İslam dünyasından bir kişinin terör örgütünün mensubu olması ve masum insanlara silah sıkmasından dolayı kendisini mesul tuttuğunu belirterek, burada en büyük manevi sorumluluğunun da din görevlilerine ve alimlerine düştüğünü vurguladı. Bütün şeytanların bir araya gelip Müslümanları İslam'dan soğutmaya çalıştığını belirten Bozdağ, şöyle devam etti: "Bazılarının 'İslam buysa ben Müslüman değilim arkadaş' diyerek İslam halkasının dışına çıkmaları için bir plan hazırlayanlar ancak DEAŞ gibi bir terör örgütünü kurarlar. Ben şimdi soruyorum; terör örgütünün yaptığı bu eylemlerden dolayı Müslümanlara dünyadaki bütün insanların bakışı, şeytanın ve uşaklarının arzu ettiği istikamette olumsuz anlamda değişmiş midir, değişmemiş midir? İnsanların bir kısmı İslam'dan nefret eder hale gelmiş midir, düşman olmuş mudur olmamış mıdır? DEAŞ, FETÖ, El-Kaide gibi terör örgütlerine kayanlar olduğu zaman bir ilahiyat fakültesinde, İslam ilimleri fakültesinde hocaların hepsinin Allah katında bunun hesabını veremeyeceğine yürekten inanıyorum."
Dünyanın 15 ülkesinden terörist var
Dünyanın 150 farklı ülkesinden insanların terör örgütlerine katıldığını bildiren Bozdağ, şunları kaydetti: "Dünyanın 150 ülkesinden terörist var. Ben şimdi soruyorum değerli dostlar; bir terör örgütü 5 sene oldu ortaya çıkalı. 150'den fazla ülkeden genç, ölmeye ve öldürmeye, Suriye'ye ve Irak'a veya terör örgütünün kullanacağı yerlere geliyor. Bu terör örgütü 150'den fazla ülkenin dilini, dinini, kültürünü, medeniyetini öğrenen teröristi ne zaman yetiştirdi? Ne zaman bu ülkelerde görevlendirdi? Ne zaman o ülkedeki gençlere ulaştırdı, onları ölmeye öldürmeye ikna edip ne zaman Suriye'ye Irak'a getirdi? Mümkün mü, aklınız alıyor mu? Size söyleyeyim, bunları yapanlar istihbarat örgütleri. Ne yapıyorlar, herkes biliyor yamuklar var. Oralara gidiyorlar, onları gazlıyorlar, yol paralarını veriyorlar, Suriye'ye geliyorlar burada da hem havadan bombalıyorlar hem de aşağıdan planladıkları yasal haritaları, hedefleri gerçekleştirmek için bu alçakları kullanıyorlar. Bunu göremiyorlarsa o zaman akıl sahibi değil demektir. O nedenle bu terör örgütlerine karşı birisi sempatiyle bakıyorsa bizim üzerimize düşen büyük görev var. FETÖ terör örgütü, yeni bir haşhaşi anlayışını Türkiye'ye getirdi ve başka FETÖ terör örgütleri gibi örgütlerin çıkmaması gerekiyor. Ama bizim bu örgütler hakkında uyarılmaya ihtiyacımız yok mu? Var. Bu teröristleri ilk fark edecek olanlar, İslam alimleri. Ak sütün içerisindeki ak kılı görecek, görme keskinliğine ancak bizim alimlerimiz sahip olabilir." Başbakan Yardımcısı Bozdağ, terör ateşini İslam coğrafyalarından hep beraber çıkarabileceklerini ifade ederek, dış güçlere bahane bularak bir sonuca ulaşamayacaklarını, o yüzden birliğin vazgeçilmez olduğunu vurguladı.
Mezhepçilik bu topraklarda hiç olmadı
Son zamanlarda mezhepçilik fitnesini uyandırmak için çok ciddi gayretlerin olduğunu açıklayan Bozdağ, kendilerinin mezheplere inandıklarını dile getirdi. Bozdağ, Kuran-ı Kerim ve sünnetleri doğru anlamak konusunda mezheplerin kendilerini aydınlatan birer rehber ve yol gösterici olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Hiçbir mezhep Kur'an ve sünnet yerine ikame edilemez. Kur'an ve sünneti anlama konusunda bizim rehberimiz bizim yol göstericimizdir. Mezhepçilik bu topraklarda hiç olmadı ve kıyamete kadar da inşallah hiç olmayacaktır. Ama bilmenizi isterim ki Müslümanları bir birine düşman kılmak ve önlenemez tartışmalar çıkarmak hatta çatışmalara zemin hazırlamak için bazı ülkelerin istihbarat örgütleri mezhepçiliği hem fonlamaktadır hem de bazı gafil ve eblehleri pompalamaktadır. Farkında bile olmadan istihbarat örgütlerin hedeflerine hizmet eden insanlar ortaya çıkabilir. Onun için bizim bu mezhepçilik fitnesine yatırım yapanlara karşı söyleyeceğimiz söz, bu fitneyi uyandırmak isteyen birini gördüğümüzde aman yapma dememiz lazım. 'Ne yapıyorsun. Biz kardeşiz. Ne için birbirimize düşelim." dememiz lazım."
Allah'tan korkun
Türkiye'de "ehli sünnet alimleri" diye yeni yeni isimler kullanıldığını ve bunlara ihtiyaçlarının olmadığını dile getiren Bozdağ, herkesin Kuran-ı Kerim ve sünnetin yolunda ilerlemesini arzuladıklarını söyledi. Bu coğrafyada gerektiği zaman İslam için her şeyi yapacak insanlar olduğuna dikkati çeken Bozdağ, şu ifadeleri kullandı: "Değerli arkadaşlar yüzlerce yıldır bu konuda dernekler, vakıflar, araştırma merkezleri kurulmadı da birden bire mantardan çıkar gibi nereden çıkıyor? Onun için bu mezhepçilik fitnesine karşı hepimizin uyanık olması lazımdır. Biz dinimizi doğru anlama ve anlatma konusunda mezheplerden azami derecede faydalanarak yolumuza devam edeceğiz. Bu uyarıyı yapmak mezhepsizlik olarak taktim ediliyor, onlara buradan da diyorum Allah'tan korkun. Bir ateş yakılmak isteniyor. O ateşi yakanlara diyoruz ki 'Bu tepenin arkasında ellerinde bidonlarla gelenler var. Senin depona da benzin mazot koyuyorlar. Yapma.' Devlet sorumluluğuyla bu uyarıyı yapmayalım mı?"
Neden çocukları üzerine yatırım yapmıyoruz?
Kadınlar üzerinde çalışmaların Diyanet İşleri Başkanlığı'nda, ilahiyatlarda, İslami ilimlerde çok az olduğunu ifade eden Bozdağ, akademisyenlere "Bu konuda neden daha fazla doktora tezi yaptırmıyorsunuz?" sorusunu yöneltti. Çocuklar konusunda araştırmalar yaptığını ve çok az sayıda esere rastladığını anlatan Bozdağ, "Neredeyse yok demek lazım. Neden çocukları üzerine yatırım yapmıyoruz? Neden bu konuda daha çok araştırma geliştirme faaliyetine destek vermiyoruz. Bugün ihtiyacımız olmayan konuları bilgi olarak depoya koyuyoruz. Bizim şimdi yararlanacağımız bilgilere ihtiyacımız var. Depoda hazır bilgi olur ihtiyacımız olunda istifade ederiz. Şu an yaşadığımız sorunlara bizim söyleyecek bir cevabımızın olması gerekiyor." diye konuştu. Kadın konusunda daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu vurgulayan Bozdağ, kadına en büyük şerefin İslam tarafından verildiğini söyledi.
Hiçbirisi İslam'a ciro edilemez
Bozdağ, kadının hakkını, hukukunu korumak adına İslam'ın verdiği değerin başka hiçbir yerde olmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Kadına şiddet dendiğinde birilerinin eli hemen Müslümanları, İslam'ı gösteriyor. Kadın cinayeti dendiğinde Müslümanları gösteriyorlar. Kadına karşı, çocuğa karşı bir kötülük, istismar, haksızlık ve yanlışlık dendiğinde herkesin gözü ve herkesin her kesin suçladı kesim maalesef yine İslam ve Müslümanlar oluyor. Buradan çok net söylüyorum, kadına karşı, çocuklara karşı yapılan haksızlıkların, yanlışların, işlenen günahların ve suçların hiçbirisi İslam'a ciro edilemez. Bunları İslam'a ciro edenler ya cahilliklerinden bunu yapıyorlar ya da İslam karşıtı oldukları için bunu yapıyorlar. Başka izahı yok. Bizim kendi cehaletimizden, kendi psikolojimizden, aile yapımızdan, geleneğimizden, çevremizden edindiğimiz bazı yanlışlar, kötü alışkanlıklar var, bunları birisi hemen kendisini aklamak, meşrulaştırmak, legalleştirmek. Bunun için dinimize ve dinimize ait değerlere mal etmeye çalışıyorlar. Bu da büyük bir yanlıştır. Bu noktada bizim hep beraber kadın hukukunu anlatan çalışmalara daha büyük ağırlık vermemiz lazım. Diyanetle ilahiyat fakülteleri beraber daha iyi çalışmalar yapabilir."
Birlikte formüller üretelim
Diyanet Vakfı'nın, birlikte çalışılarak belirlenen konularda doktora çalışması yapanlara ekonomik destek sağlayabileceğini anlatan Bekir Bozdağ, bu imkanın kullanılmasını önerdi. Bütün dekanlara Diyanet İşleri Başkanlığı ile dayanışma içerisinde olma çağrısı yapan Bozdağ, sözlerini şöyle tamamladı: "Birlikte tez konuları değerlendiğinde Diyanet İşleri Başkanlığı bu tezlere, çalışanlara ekonomik anlamda destek olsun ve onların önünü açan adımlar atsın. Beraber yapın. Birlikte bu konularda daha fazla çalışmalar üzerinde duralım. İnsan hakları üzerinde de ilahiyat camiasının, İslami ilimlerin ayrıca ve özellikle durmasında fayda vardır. Bu konular üzerinde de bir iş birliğine Diyanetle beraber yapabiliriz diye ben düşünüyorum. Eminim ki bundan sonra daha iyi bir çalışmayla biz birbirimizi anlayarak, dayanarak, yardımcı olarak yolumuza devam ederiz. Sözlerimi bitirirken gelin Diyanetle, İslami ilimlerle ilahiyat fakültelerini birlikte çalıştıracak formülleri üretelim ve birlikte hayata geçirelim. YÖK Başkan Vekilimize de buradan söylüyorum, YÖK Başkanımızla da konuştuk. Ondan sonra bu işi nasıl yapacağımızı ortak bir çalışma ekibi kuralım, ortak çalışma ekibi bu birlikte çalışmayı nasıl hayata geçirecek, kime ne düşüyor bunun çalışmasını yapsınlar ve biz ona göre adım atalım. Bakın İslami ilimler ve ilahiyat fakültelerimiz, bugüne kadar gördükleri desteği inşallah bundan daima görürler. Böylesi çalışmalara destek veren güçlü bir hükümetimiz var, Cumhurbaşkanımız var ve 80 milyon aziz milletimiz var. Gelin bu destek varken biz daha iyilerini yapma konusunda birlikte daha iyi çalışmaları yönetelim."