Tarihte bugün

19 Ağustos tarihinde dünyada hangi olayların olduğu ve kimlerin yaşamını yitirdiği merak konusu olmaya devam ediyor. 19 Ağustos'ta yaşanan olaylara 1934'te Almanya devlet başkanlığı referandumunu örnek verebiliriz. Bu referandumda neler yaşandı? Kim galip geldi? Sonrasında neler yaşandı?

Tarihte bugün

wikipedia.org'ta yer alan bilgiye göre,Almanya'da 19 Ağustos 1934'te, Şansölyelik ve Cumhurbaşkanlığı makamlarının birleştirilmesi hakkında[1] Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg'un ölümünden on yedi gün sonra düzenlenen referandum. Nazi Partisi referandum ile, Adolf Hitler'in tüm siyasi güçleri tek elde toplamasını amaçladı. Referandum seçmenlere dönük yaygın bir baskı atmosferinde gerçekleşti ve çıkan "evet" sonucu Hitler tarafından Almanya'nın de facto Devlet Başkanı olarak gerçekleştireceği işlemlere dayanak olarak kullanıldı. Gerçekte Hitler, referanduma konu makamları ve yetkileri referandumdan önce halihazırda (ve yasa dışı olarak) elinde toplamıştı ve referandumu bu durumu meşrulaştırmak için kullanarak, Führer und Reichskanzler (Führer ve Şansölye) unvanını aldı.

Arka plan

Hitler daha Nisan 1934'te Hindenburg'un yıl sonuna kadar öleceğini biliyordu. Bu sürecin çoğunu silahlı kuvvetlerin kendisini Hindenburg'un halefi olarak desteklemesi için çalışarak geçirdi.[2] Hitler, Yetki Kanunu'nun kabul edilmesi ve 1933'te Naziler dışındaki partilerin yasaklanmasıyla, Hindenburg'un Hitler'i görevden alma hakkı sayesinde gücü üzerindeki tek kontrol olduğunun farkındaydı. Bu gerçek 1934 yılının başlarında ortaya çıkmıştı. Nazi aşırılıklarının tırmanmasının ardından Hindenburg, Hitler'in gerginliği sona erdirmek için derhal adım atmaması halinde sıkıyönetim ilan etmekle tehdit etti.[3] Hitler buna Uzun Bıçaklar Gecesi emrini vererek karşılık verdi, Bu olayda, başta Ernst Röhm olmak üzere birçok SA lideri, Hitler'in diğer eski rakipleriyle birlikte öldürüldü.

Hindenburg'un ölümünün yaklaştığı 1 Ağustos'ta Hitler, kabineye Almanya Cumhurbaşkanı (devlet başkanı) ve Almanya Şansölyesi (hükûmet başkanı) makamlarını Lider ve Şansölye (Führer und Reichskanzler) unvanı altında birleştiren "Reich'ın En Yüksek Devlet Makamına İlişkin Kanun"u kabul ettirdi.[5] Hindenburg ertesi gün öldü ve iki saat sonra Hitler, yeni yasa uyarınca cumhurbaşkanının yetkilerini üstlendiğini duyuran bir kararname yayınladı.[2] Başkanlığın Hindenburg ile o kadar özdeşleştiğini ve bu unvanın bir daha kullanılmaması gerektiğini savundu.

Hindenburg'un 2 Ağustos'taki ölümünün hemen ardından, Savunma Bakanı ve Başkomutan Werner von Blomberg tüm Reichswehr (silahlı kuvvetler) mensuplarına Führer yemini etmelerini emretti.

Hindenburg Mayıs ayında vasiyetini yazdırırken, Hitler'in Hohenzollern monarşisini yeniden kurmasını "son arzusu" olarak eklemişti. Oğlu Oskar von Hindenburg vasiyeti Şansölye Yardımcısı Franz von Papen'e iletti, o da 14 Ağustos'ta Hitler'e verdi. Ertesi gün, 15 Ağustos'ta Hitler, Hindenburg'un "son arzusunu" belirtmeksizin vasiyetnameyi yayınlattı.

Referandum

 

Referandumda onaya sunulan soru şöyledir:

Cumhurbaşkanlığı makamı, Şansölyelik makamı ile birleştirilmiştir. Cumhurbaşkanı'nın tüm yetkileri ile Şansölyeliğin yetkileri Führer ve Şansölye Adolf Hitler'de toplanmıştır. Vekilini kendisi atayacaktır.
Alman erkeği ve Alman kadını, bu yasa ile öngörülen bu düzenlemeyi onaylıyor mu?Hükûmet geniş bir "evet" oyu ile sonuçlanması için referandumda yaygın bir sindirme ve seçim hilesine başvurdu. Buna, Sturmabteilung üyelerini oy kullanma merkezlerine yerleştirmek ve kulüpleri ve toplulukları Sturmabteilung askerlerinin eşliğinde oy kullanma merkezlerine getirerek ve açık oy vermeye zorlamak da dahildi. Bazı yerlerde oy kullanma kabinleri kaldırıldı veya "yalnızca hainler buraya giriyor" yazan afişler gizli oy kullanılmasını önlemek için girişlerine asıldı. Buna ek olarak, birçok oy pusulası "evet" oyuyla önceden işaretlenmiş, geçersiz oy pusulaları sıklıkla "evet" oyu olarak sayılmış ve pek çok "hayır" oyu referandum sorusunun lehine kaydedilmiştir.[8]

Öte yandan Naziler; Yahudilerin, Polonyalıların ve diğer etnik azınlıkların yoğun olarak bulunduğu bölgelerde olumsuz ya da geçersiz oyların atılmasını ya da toplanmasını önlemek için çok az çaba gösterdi. Kasım 1933'te olduğu gibi, Nazi liderliği bu alanlarda beklenen olumsuz sonuçların Reich'a olan ihanetin belgesi olarak yararlı olacağını düşünüyordu. Bu, Yahudilerin ve diğer azınlıkların, ertesi yıl Nürnberg Yasaları'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte vatandaşlık haklarının elinden alınmasından önce oy kullanmalarına izin verilen son ulusal oylamaydı.

Sonuç

Cumhurbaşkanlığı ve Şansölyelik makamlarının birleştirmesine verilen destek, resmi rakamların %96'sının lehte oy kullandığını gösteren Doğu Prusya'da büyüktü.[9] Kentsel alanlardaysa destek en düşüktü. Hamburg ise, %80'in hemen altıyla (% 20.4 hayır oranı) değişikliğe desteğin en zayıf olduğu yer oldu. Aachen'da %18.6 hayır oyu çıktı. Berlin genelinde %18.5 ve her bölgesinde en az %10 oranında hayır oyu çıkmıştı. Eski komünist kalesi olan Wedding bölgesinde hayır oranı %19.7 idi. Seçmen üzerindeki baskının kapsamı "evet" oyunun boyutunu etkiledi. Genel destek 12 Kasım 1933'te yapılan referandumdan düşüktü. 1933 referandumunun toplam seçmenlerin %89,9'undan destek aldığı yerlerde 1934 referandumunun desteği yalnızca %84,3'tü. Bununla birlikte, bölgesel farklılık 1933'te yapılan referandumdakiyle aynıydı.

Nazi yönetimi referandum sonuçlarından dolayı hayal kırıklığına uğradı.[10] Örneğin, Joseph Goebbels günlüğüne 22 Ağustos tarihinde referandumdan bahsederken şunları yazacaktı: "İlk sonuçlar: çok kötü. Sonradan yükseldi. Nihayet Führer için 38 milyon oy. Daha fazlasını ummuştum."[11] Bununla birlikte, tarihçi Ian Kershaw, oylama sürecindeki manipülasyon hesaba katıldığında dahi, "sonuçların o sırada Alman halkının büyük çoğunluğunun Hitler'e olan hevesli desteğini yansıttığını" belirtir.