Ramazan'ın Daveti

On bir ayın sultanı olan Ramazan da, 'Bin aydan daha hayırlı.' ve 'Mübarek bir gün.' olan Kadir gecesi de, değerli oluşunu ve şerefini Kur'an'ı misafir etmesine borçlu.

Ramazan'ın Daveti

Adil Akkoyunlu, [email protected]

“O Ramazan ayı ki; -insanlara yol gösterici, hidayeti, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edip açıklayıcı olarak- Kur’an, o ayda indirildi.” 

“Biz, Onu (Kur’an’ı) mübarek bir günde indirdik.” 

“Biz, Onu (Kur’an’ı) kadir gecesinde indirdik.” 

İşte Kur’an, Ramazan ayında, mübarek bir gün olan Kadir Gecesi indiği için bu ayın, bu günün ve bu gecenin, değeri çok büyüktür! Ramazan ayı ve kadir gecesi bunun için önemlidir.

Rabbimiz, bunu neden söylüyor bize? Yani Kur’an, sizin de kafamıza, kalbimize, gönlümüze inerse, fiillerinize yansırsa; sizi de değerli ve şerefli kılar, mesajı verilmektedir. Ramazan ve Kadir gecesi bunu anlatmak istiyor bize.

Neden her yıl geliyor Ramazan? Bizi neye davet ediyor? Nedir mesajı?

Nuh’un kurtuluş gemisine davet ediyor Ramazan, insanları. Nuh’un kurtuluş gemisi; Vahiydir.  

“Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi inşa et.”  Yaratan’ın gözetiminde, vahiy ile inşa ediliyor gemi. Projesi vahiy geminin. Asıl cevheri vahiy. Ruhu vahiy. Bedeni, görüntüsü; ağaç, tahta levha ve çividen yapılan bir gemi.  Vahiy, şekle dönüşüyor. İnanıp Nuh’un davetine koşanlara kapılarını açan gemiydi; onlara şefkatli bir ana gibi sıcacık kucağını açıp bağrına basan ise vahiydi. Gemiye sığınış; vahye sığınıştı. Vahye sığınış, kurtuluş gemisine sığınıştı. 

Nuh’un daveti buydu, gemisi de bu! Kurtulacaktı daveti kabul eden. Kabul etmeyenler, kendi yanlış inanç, düşünce ve davranışlarında boğulacaklardı. Kendileri hazırlıyorlardı bu felaket tufanını. 

Şirke, küfre, zulme, haksızlığa, ahlaksızlığa, bütün kötülüklere karşı İbrahim’in tevhid baltasını kuşanmaya davet ediyor Ramazan.

Yalana, yanlışa, sahtekârlığa, batıla ve bütün haddi aşmışlığa karşı Musa’nın asasını elden bırakmamaya çağırıyor. Musa’nın asası vahiydi. Vahyin şekle dönüşmesiydi asa.

Şeytanın, yasaklanmış olan ağaca davetine karşın; Âdem’in ve Havva’nın neslini, Şeytan’a kanmamaya, ona uymamaya, ondan uzak durmaya çağırıyor Ramazan. Yasak ağaçtan kaçıp gemiye yönelmeye çağırıyor. İşlenen hatalara pişman olmaya, tevbeye çağırıyor. 

İbrahim gibi samimi ve fedakâr olmaya, İsmail’in teslimiyet bilinciyle bilenmeye çağırıyor Ramazan, insanları.  

Yusuf’un, Eyyub’un, Yakub’un, Muhammed’in sabırlarını kuşanmaya çağırıyor. (Salat ve selam olsun bütün elçilere.) 

Yusuf’unu kaybeden Yakub (as): “Artık bana düşen güzel bir sabırdır.” diyordu.  “Oruç, sabrın yarısıdır.”  buyuruyor kutlu Peygamberimiz (sav). Günümüz Müslümanlarının yitirdikleri Yusufları, sabırdır. Oruç, sabır eğitimidir.

Sabır ve şükürle deniyor Rabbimiz bizi.

“Size iki de yol verdik.” buyuran,  insana iyiliğe de, kötülüğe de yönelme yeteneği verdiğini bildiren Rabbimiz,  hayatı ve ölümü yaratarak sınıyor kullarını.  Sabırlarını sınıyor, samimiyetlerini, sadakatlerini sınıyor, takvalarını sınıyor… Gömleklerinin nerden yırtılacağını sınıyor. 

Hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekme mevsimidir Ramazan. Büyük sınav gününe hazırlanıştır.  Deneme sınavıdır.

Ramazan’ı da, Kadir Gecesi’ni de ancak; -Resul’ü örnek alarak- Kur’an ahlakıyla ahlaklanmakla “ihya” etmiş oluruz. Bunun için okunmalıdır Kur’an. -Meal ve tefsirlerle- anlamak ve yaşamak için okunmalıdır.  

Ramazan ayı, bizden eğlence haline getirilen, göstermelik tören ve merasimlerle kutlanmayı beklemiyor.  

Ramazan, Kur’an’ın, bir müzik sözü, güfte olmadığını; anlamak, üzerinde düşünmek ve davranışlarda hayat bulması gerektiğini söylemek için geliyor. Sadık bir arkadaş, güvenilir bir dost, bir mürşit, rehber, kılavuz olduğunu; hükümlerinin, hayata yansıması gerektiğini bildirmek için çalıyor kapımızı.

Ramazan, salâtımızı (namazımızı ve bütün ibadetlerimizi), kurbanımızı (ve bütün itaatlerimizi, kulluğumuzu), hayatımızı ve ölümümüzü, ortağı ve benzeri olmayan âlemlerin Rabbi Allah’a adamamızı hatırlatmak için geliyor.   

Ramazan, bir nefis muhakemesi, muhasebesi (otokritik) yaparak kaç ayarlık Müslüman olduğumuzu düşünmeye davet ediyor bizi.  

Peygamberimiz (as): “Kim Allah’ın katında kendi değerini öğrenmek istiyorsa; Allah’ın kendisinin yanında değeri nedir ona baksın.” buyuruyor. Allah’ın bizim yanımızda değeri nedir? Beş paralık bir menfaat için gece uyumayan insan, sabah namazını kalkıp vaktinde kılmıyorsa; Allah’ın sözünün, onun yanında bir değeri yoktur demektir. 

Hayatımıza Allah’ın Kitabı mı, başka şeyler mi yön veriyor? İşlerimiz ne kadar benziyor O’nun Elçisi’nin işlerine? 

Ramazan, insanları, İslam’a; Müslümanları da, Müslüman’ca yaşamaya davet ediyor. 

Müslümanlar Müslüman olunca; sadece kendi yaşadıkları coğrafyanın değil, dünyanın renginin değişeceğini; ahlaksızlıkların, haksızlıkların, zulmün ve şikâyetlerin biteceğini, yüzlerin güleceğini söylüyor. 

Hayatımızın programlayıcısı; Kur’an olsun; yaşayışımızda Kur’an’ın ayetleri okunsun istiyor. Öyle yaşamalıyız ki; bizi tanıyan Kur’an’ı tanısın, Bizi tanıyan Resulullah’ı tanısın.

Bu amaçla Ramazan, bir ay süreyle bir eğitim ve öğretim kampına çağırıyor insanları. Her yerin ve her zamanın, Kur’an ile eğitilmenin en güzel yeri ve zamanı olduğunu öğretmeye çağırıyor.  

Kur’an’a uymak ihtiyari değil, zorunludur.  Dünya bir okul, öğretmenimiz Hz. Muhammed (sav), sınavımız Kur’an’dan olacak.

“Doğrusu bu Kur’an, sana ve toplumuna bir öğüttür. Ondan (sorumlusunuz. ve ondan) sorguya çekileceksiniz.”  

Doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, hakkı batıldan ayıran bir Furkan’dır Kur’an.  Bir uyarıcıdır.  Hidayettir.  Ondan daha güzel kim öğüt verebilir!  Tebliğdir O.  Uyarıdır.  Ve o, en güzel zikir, (hatırlanması gerekendir ve hatırlatıcı) dır.  

Kur’an’dan daha doğru ve daha güzel söz yoktur.  Çünkü o, Allah’ın kelamıdır.  

O, şereftir. İnsanlar, onunla tanışıp barışıp dost olurlarsa, hayatlarına onunla yön verirlerse, şerefleri artar. 

Vahye göre inanan, vahye uygun düşünen, Vahyin rengini alan insandır Müslüman. Vahyin inşa ettiği insandır. Her yıl, Kur’an ile onarılmayı, tamir edilmeyi, bir bahar boyası ile boyanmayı, temizlenmeyi hatırlatmak için geliyor Ramazan.

Kur’an ile içimizi, dışımızı aklayıp arınmamızı; sabrı, takvayı, ihlâsı, ihsanı kuşanmamızı söylüyor Ramazan. Bizi sadece Ramazan’da değil; her ay, her gün, her an Kur’an’ı rehber, Peygamber (sav)’i örnek edinmemizi, bir ömür boyu Allah’a kulluk etmemiz gerektiğini bildiriyor. 

Hayat yolunda Kur’an’ın elini daha sıkı tutmamız, hiç bırakmamamız; ona kulak vermemiz gerektiğini duyurmak için dünyamızı ziyaret ediyor. 

Sorumluluğunun bilincinde olan insan, bu kutlu nidayı yeniden duymak, Kur’an ile ahdini yenilemek için heyecan ve hasretle bekliyor Ramazanı. Nefsi arzularını, şehevi zevklerini sansürleyerek, içini ve dışını aklayarak, arındırarak bekliyor. 

Her Ramazan ayı Cebrail gelir, Kutlu Peygamberimiz (sav) ile beraber, inen ayetleri mukabele ederlerdi. Kur’an tamamlanınca, Cebrail, Ramazan’da yine geldi. Bu kez iki defa hatmettiler. “Kur’an ayı” diyoruz Ramazan’a. Biz de, Ramazan’da Kur’an’ı hatmediyoruz. Sünnettir. Ne yapmış oluyoruz hatimle? 

Hâkim olan Kur’an karşısında sanık sandalyesine oturuyoruz. Her ayeti okudukça, tefsir ve meallerden anlamını da okuyor; o ayete uyup uymadığımızı düşünüyoruz. Kendimizi sorguluyor ve yargılıyoruz. Yıllık bilanço cetvelimize artı veya eksiler koyuyoruz. Günahlarımıza pişman olup, tevbe diliyoruz. Eksilerimizi, hatalarımızı telafi etmeye çalışıyoruz.  

Ramazan, gelip gittikten sonra; bize günahlarımıza pişman olup arınma, aklanma gayreti vermemişse, Kur’an ile bizi değiştirmemişse; sadece gündüzleri aç kalmışsak; Ramazan’ı ihya ettiğimizi nasıl söyleyebiliriz? 

Ramazan’ın davetine kulak veren, bu şuurla Ramazan’da Kur’an ile tertemiz, yeni bir hayata başlayan Müslüman’a selam olsun.

Sevinmeyi ve bayram etmeyi, elbette onlar hak ediyor.  

Bütün ömrünü Ramazanlaştıranların bayramı; cennet olacaktır inşallah.

Sevinmez mi insan!

--------------------------------------

Bakara: 2/183–185
1. Duhan: 44/3
2. Kadir: 97/1–5
Mu’minun: 23/27
Bkz. Kamer: 54/13
Yusuf: 12/18
Terğib ve Terhib: 11/208
Beled: 90/10
Bkz. Şems: 91/8
Bkz. Mülk: 67/2
Bkz. Enam: 6/162, 163
Bkz. Casiye: 45/18; Yunus: 10/109
Zuhruf: 43/44
Bkz. Tarık: 86/13, 14; Mü’min: 40/44; Enam: 6/23; Sâd: 38/67; İsra: 17/9
Bkz. Enam: 6/51; Fussilet: 41/4; Ahkaf: 46/12
Bkz. A’raf: 7/203; Nahl: 16/64; Yunus: 10/57; Neml: 27/ 77; Al-i İmran: 3/138 
Bkz. Sâd: 38/29, 87; Ankebut: 29/46-51; Tekvir: 81/27, 28; Müzemmil: 73/19; Enam: 6/90; Abese: 80/11-16; Enam: 6/90; Yunus: 10/57 
Bkz. Bkz. 14/52
Bkz. Tâ-Hâ: 20/23
Bkz. Hicr: 15/9  
Bkz. Nisa: 4/87, 122; Zümer: 39/23   
Bkz. Yunus: 10/37; Nisa: 4/82; Yâ-sin: 36/5; Fussilet: 41/42; Tâ-Hâ: 20/5
Bkz. Zuhruf: 43/43, 44; Buruc: 85/21