Malatya'ya özel ırk üretti
Malatya'nın Arguvan ilçesi İsaköy Mahallesi Eşitge mezrasında ikamet eden Gülnaz Alp, 18 yıllık çalışma sonucunda devlet üretme çiftlikleri gibi çalışarak bölgeye ait özel bir koyun ırkı geliştirdi.
Gülnaz Alp, 18 yıllık çalışma sonucunda devlet üretme çiftlikleri gibi çalışarak bölgeye ait özel bir koyun ırkı geliştirdi. ‘Eşitge’ adını verdikleri yeni cinsten yılda ortalama 4 yavru alınabiliyor. Üretilen yeni ırkın bölge şartlarına dayanıklı, et, süt ve yavrulama verimi yüksek bir koyun cinsi olduğu belirtildi. 2000’li yıllıların başında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları(SYDV) tarafından düşük kredi ile verilen damızlık koyunları alarak işe başladı. Daha sonra koyunlar yaşamının ayrılmaz parçası haline geldi. Gülnaz Alp koyunlarından elde ettiği gelirle evini arabasını aldığını, çocuklarını okuttuğunu ve kimseye muhtaç olmadığını söyleyerek kadın girişimcileri kendiişlerini kurmaya davet ediyor. Yaklaşık 20 yıllık yaptığı çalışma ile bir devlet üretme çiftliği gibi çalışan Gülnaz Alp, Malatya’da 3 defa yılın çiftçisi ödülüne layık görülürken, 2007 yılında Gaziantep’te yapılan bölge yarışmasında ikincilik ödülünü alarak Türkiye finalinde Antalya’da Malatya temsil etti.
Nethaber: Kendinizi tanıtır mısınız?
Gülnaz Alp: Ben Gülnaz Alp. Arguvan ilçesi İsaköy’de ikamet etmekteyim. Eşitge mezrasında çiftçilik yapıyorum. Evliyim. Bir kız bir erkek olmak üzere 2 çocuk annesiyim. Üreticiyim. Aynı zamanda küçükbaş hayvan yetiştiriyorum.
Nethaber: Bu işe nasıl başladınız?
Gülnaz Alp: 2 bin yılı başında Arguvan Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakıfları aracılığıyla dar gelirli vatandaşlar teşvik amacıyla dağıttığı 10 adet koyun 1 adet koç alarak bu işe başladım. Önceleri çok önemsemedim. Alanlar alın işte, iki üç yıl sonra satın gitsin diye konuşuyorlardı. 2 yıl yada 3 yıl sonra beklersiniz sonra satabiliyorsunuz dediler. Bizde aldık. Aldık başladık baktık güzel bir iş verimli de bir iş. Satmaktan vazgeçtik. Bakıp beslemeye başladık.
Nethaber: Satmakta vazgeçme nedeniniz neydi?
Gülnaz Alp: Daha önce ineğim ardı. Küçükbaş hayvanı alınca bunların bakımlarının daha kolay olduğunu gördüm. Öyle çok yemleme istemiyor. Çok emek istemiyor. Büyükbaşa göre bunlar hem ahırda hem de merada daha az tüketim yapıyor. Baktık bu iş büyükbaş yetiştirmekten daha iyi ve hayvanları çoğaltmaya başladık. Büyükbaş hayvanları satarak küçükbaşla devam etmeye başladık. Bu şekilde yaklaşık 20 yıla yakındır devam ettiriyoruz.
YEMDEN DAHA ÇOK FAYDALANMIŞ OLUYORUZ
Nethaber: Büyükbaş hayvandan küçükbaş hayvana geçmenizde süre ne kadar sürdü?
Gülnaz Alp: Küçükbaş hayvanların daha verimli ve bakımının daha kolay olduğunu görünce 1 yıl içerisinde büyükbaş hayvanları satarak küçükbaş hayvanları yetiştirmeye devam ettik. Bir yıl içerisinde küçükbaşın daha verimli olduğuna karar verdik. Hem iş gücü az hem yem tüketimi az tükettiği yem oranı düşük olduğu için baktık ki daha verimli oluyor. Örneğin bir ahırda 20 büyükbaş hayvana verdiğiniz yemi aynı oranda 200 küçükbaş hayvan yedirmiş oluyorsunuz. Yemden daha çok faydalanmış oluyoruz. Yazın meradan aynı şekilde faydalanıyorsunuz. Ama büyük baş öyle değil. Büyükbaş devamlı ekstradan yem istiyor.
Nethaber: Hangi tür hayvanları aldınız ve bunların verimleri nasıl?
Gülnaz Alp: İlk olarak Şafak cinsi ile başladık. Şafak cinsinin hem süt verimi hem et verimi iyiydi. Hem de öğrenme durumu güzeldi. Bizim burada merada da faydalandıkları için yavru oranı da iyi oluyordu. Hayvancılığa devam ederken televizyondan ve baktık çevreden soruşturduk Merinos cinsi hayvanın daha verimli olduğunu öğrendik. Yılda 2 defa yavrulama yapıyormuş. O zaman bu aldığımız koyunları Merinos ile değiştirdik. İzmir'den Merinos koyun getirdik. Yaklaşık 3 yıl sonra Merinos’tan da döndük. Merinos’ta da durmadık sonra koçları değiştirdik.
BÖLGEYE UYUMLU KOYUNLAR ÜRETİYORUZ
Nethaber: Koçları değiştirmedeki amacınız neydi?
Gülnaz Alp: Koçları değiştirmedeki amacımız daha verimli ve bölgeye uyumlu koyunlar üretmekti. Bunu da deneme yanılma yoluyla yani üreterek aldığımız verime bakarak yapmayı planladık. Böyle de yaptık. İlk koçumuz Charolais (Şarole) idi. Şarole getirdik. Merinos koçların dışında. İle De France koyunu koçu getirdik. En son Romanov getirdik. Romanov’unda verim oranı güzeldi. Daha erken büyüme meraya daha iyi uyum sağlıyordu daha iyi faydalanıyordu.
Nethaber: Hayvanların yavrulama sayıları nasıldı?
Gülnaz Alp: Bunların bir kısmı yılda 2 defa yavruluyordu. Bir kısmı da ikiz doğuruyordu. Her halükarda yılda 2 tane kuzumuz oluyordu. Tek doğurma şansı hemen hemen hiç yoktu. İlk senenin Kuzuların da tek bazen tek doğuruyordu o da çok az. 100 koyundan 20 tanesi filan üçüz hatta dördüz doğuranlar vardı.
Nethaber: Bu deneme yanılma yöntemi ile yeni bir cins mi oluşturdunuz?
Gülnaz Alp: Koyunlarımız içinde sonradan Romanov kırılmasından dönüştürdüğümüz melez bir hayvan ürettik bunun da döl verimi daha yüksek olduğu için daha fazla ürün almaya başladık. Romanov dişi koyunlarının karın bölgesi daha geniş oluyor karın bölgesi geniş olduğu için daha fazla yavru karnında besleyebiliyor. Bu hayvanlar babadan da bir özellik alıyor. Kendisi de çift doğurmuş oluyor. Koç ve diğer etkenler derken doğurma ve fazla yavrulama oranı daha yüksek oluyor.
AYNI YERDE DAHA ÇABUK GELİŞİYORLAR
Nethaber: Yeni bir ırk mı ürettiniz?
Gülnaz Alp: Bir anlamda öyle de diyebiliriz. Melez olarak yetiştirdiğimiz ve şu an benim elimdeki melezler devlet üretim çiftliklerinde Belki bu yapılmamıştır. Kendimiz yeni bir ırk üretmiş gibi olduk. Geçen yıl dorper cinsi koyun getirdik, koç getirdik bunun döl verimi daha iyi, hem ikiz oranı yüksek hem de çok hızlı büyüyorlar. Normal bir kuzu ile aynı zamanda doğan başka bir kuzu diğeri 25 kiloya gelirken onlar 30-35 kiloya çıkıyor. Aynı merada, aynı yerde aynı yerde daha çabuk gelişiyorlar.
Nethaber: Ürettiğiniz bu ırka bir isim verdiniz mi?
Gülnaz Alp: Evet bu ürettiğimiz ırka mezramızın ismi olan ‘EŞİTGE’ ismini vermeyi düşünüyoruz.
Nethaber: Doğaya uyumları nasıl?
Gülnaz Alp: Texen dediğimiz koyun cinsi de tek renk oluyor. Hem doğaya uyumları güzel hem iklim olarak bulunduğumuz yer hem soğuk, hem sıcak, kışın sert geçiyor, yazın sıcak geçiyor. Dorper Hindistan’dan üretildiği için sıcağa uyumu daha iyiydi. Çok yürüyemiyorlar. Çok uzağa gitmezler dolaşmayı çok sevmiyorlar. Romanov’da merada çok az gezen bir hayvan. Şuandaki elimdeki kuzular melez.
Nethaber: Elinizde ne kadar hayvanınız var?
Gülnaz Alp: Şuanda 140 tane koyunum var. Biz bu hayvanlar ile başladığımızda 100 koyundan tamamen geçimimizi sağlıyorduk. Şuanda tamamen geçimimizi koyundan sağlıyoruz herhangi bir yan gelirimiz yoktur. Bununla çocuklarımız okutuyoruz. Oğlumuzu da okuttuk oğlumuz şimdi öğretmen oldu. Kızımda şimdi üniversitede okuyor.
HERKES BU İŞİ YAPABİLİR
Nethaber: Koyunların pazarlamasını nasıl yapıyorsunuz?
Gülnaz Alp: Elimizde sadece 100 koyun ile yapıyoruz. 80 tanesi çift doğuruyor, bu yılda 160 kuzu ediyor. Ortalama 160 kuzuyu 600 ile çarpınca kazancımız ortaya çıkıyor. Bununla da geçimimizi sağlıyoruz. Nerede çalışsan çalışsanız bu kadar para alabilirsiniz. Bu mümkün değil.
Nethaber: Bu işi herkes yapabilir mi?
Gülnaz Alp: Bir kadın erkek veya bir genç kim olursa olsun herkes bu işi yapabilir. Eşim bile bu işte bana yardımcı olmazsa tek başıma da olsan yapacağım en kolay iş budur. Aldığın yıl sana ürün veren katkı sağlayan bir hayvan geçimini sağlayabileceğini verimi veriyor. 100 tane koyun aldığını düşün.
Nethaber: Pazarlamasını ne şekilde yapıyorsunuz?
Gülnaz Alp: Pazarlama sorunu yoktur. Elinizde hayvan olunca ha sıcak para olmuş, ha hayvan olmuş. Fark etmiyor. Her şeyi anında paraya dönüyor. Onun derisi oluyor. Ayağı kırık olan oluyor. Herhangi bir hastalık sorun olduğu zaman en hızlı paraya dönüşen bir ürün. Çünkü kestiğiniz zaman para ediyor sıcak para ediyor. Bunların satımında pazara her an her zaman pazarı satışı olan bir şey. Bu sene bunun pazarı olmadı pazarı yoktu çürüdü diye bir şey yok.
Nethaber: Başka bir iş yapmayı denediniz mi?
Gülnaz Alp: Evet. Vasip Şahin Valimizin yanına gidip iş istedim. Beni İŞKUR’a gönderdiler. Oradan bir sürü prosedür. Başka bir kuruma gönderdiler. İşbaşı yaptım. Köşede oturuyorum. Evrak lazım olursa götürüyorum. Yoksa oturuyorum. Baktım o iş bana göre değil. Geri dönüp kendi kendimin patronu olmaya karara verdim.
Nethaber: Devletten bir beklentiniz var mı?
Gülnaz Alp: Koyun Keçi yetiştiricileri birliği yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyorum. Bu vesile ile de şehirde yaşayan insanların sıkıntılarını yaşamlarını görüyorum. Bizim yaşamımız zor ama doğayla iç içe yaşıyoruz. Sonra kendi işimizin patronuyuz. Pazarlama sıkıntımız yok. Devletimiz her konuda bize destek çıkıyor. Yollarımız asfalt olmasa da yapılı. Mezramızda su şebekemiz var. Telefonumuz elektriğimiz var. Allah razı olsun. Devletimizden tek beklediğimiz, çobanlık sigortası yapılıyor. Bu fondan sadece erkekler yararlanıyor. Parasını ben ödüyorum. Eşim sigortalı oluyor. Peki, eşim beni bırakıp başka bir kadınla evlenirse ne olacak. Benim verdiğim para ile başkasına bakacak. Dolayısıyla Kadınlara da çobanlık konusunda pozitif ayrım yapılmalı ve kadın girişimciler desteklenmeli diyorum. O anlamda bayan yetiştiricilere pozitif ayrımcılık yapılıp bir evde çobanın kız kardeşi çobanın annesi çobanın eşi olmak üzere, en azından bir kişiye bu konuda destek sağlanmalı çobanlık verilmeli. Sosyal güvencede hayvancılıkta adam kendisini çoban olarak gösteriyor kadınlar için en önemli şey sosyal güvence. Bir üniversite okumuşsun gibi oluyor sonuçta birkaç sene sonra maaş alacağız. Birlikte çalıştık sonuçta. Nasıl olsa evin erkeği ondan faydalanırız diye düşündük. Ama boşandığımız zaman sigorta onda kalıyor. Sonuçta birlikte çalışarak bu kadar şeyi bir araya getirdik.
Nethaber: Üreticilere özellikle kadınlara bir tavsiyeniz var mı?
Gülnaz Alp: Köyde boş gezeceklerine en azından 10 koyun alarak besleyip işlerinin patronları olsunlar. Böylece sıkıntı çekmeden maddi sorun olmadan yaşayabilirler. Röportaj: A.Vahap Kaygusuz