Malatya ve çevresi 20 yıl önce uyarılmış! '7 büyüklüğünde deprem bekleniyordu'
Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Okan Tüysüz, Jeoloji Mühendisleri Odası'nın 2004'teki bildirisinde Malatya için 7 büyüklüğünde deprem uyarısı yaptığını ancak uyarıların dikkate alınmadığı için Malatya ve çevresi büyük bir yıkım yaşadığını söyledi.
Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Okan Tüysüz, sosyal medya hesabında, 2004 yılında TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından Malatya'da düzenlenen sempozyumun sonuç bildirgesinin bir kısmını paylaştı. Malatya ve çevre illerin büyük deprem riski altında olduğu bilgisinin yıllar önce verildiğini kaydeden Tüysüz, “2004 yılında Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından Malatya'da düzenlenen sempozyumun sonuç bildirgesi. Dikkate alınsa felaket yine aynısı ile yaşanır mıydı?” dedi.
Tüysüz’ün, paylaştığı bildirgede şu ifadeler yer aldı:
“TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, Malatya Belediyesi ve MTA Genel Müdürlüğü tarafından 30 Kasım-1 Aralık 2004 tarihleri arasında Malatya Belediyesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen sempozyumda, ülkemizin en önemli aktif fay sistemlerinden Doğu Anadolu Fayının (DAF) deprem üretme riski ile bu fayın üzerinde yer alan Malatya ve çevresinin depremselliği tartışılmış, olası bir depremde genelde bu fay üzerinde yer alan özelde Malatya ve çevresinin karşılaşacağı tehlikeler masaya yatırılarak çözüm önerileri geliştirilmiştir. Ayrıca Malatya'nın maden potansiyeli ve çevre sorunlarının da tartışıldığı sempozyumda dile getirilen konulan kamuoyuna saygıyla duyururuz.
1- %93'ü aktif deprem kuşağı üzerinde bulunan ve nüfusunun yaklaşık % 98'i deprem riski altında olan ülkemizde, uyanlar dikkate alınmadığı için doğa olayları hala afete dönüş(türül)meye devam ediyor. Depremlerde on binlerce insanımızı yitiriyor, önemli maddi kayıplara uğruyoruz. Jeolojik, morfolojik ve meteorolojik özellikleriyle doğal afet olaylanmn çok sık yaşandığı bir ülkeyiz. Türü ne olursa olsun doğal afet olayları her yıl ortalama GSMH' nın % 3'ü oranında doğrudan zarara neden olmaktadır. Dolaylı zararlar (üretim kaybı, çevresel etkiler vb ) göz önüne alındığında ise zarar toplamının GSMH'nın % 5-7' sine yükseldiği tahmin edilmektedir.
2- Ülkemizin en önemli 2 fay sisteminden biri olan Doğu Anadolu Fay Zonu (DAF), Doğu Anadolu'daki Karlıova dan başlayan ve 580 km uzunluğu boyunca Antakya'ya doğru uzanan 4-25 km genişlikte olan bir deformasyon kuşağıdır. Son 2 milyon yıldır hareket etmekte olup, bu güne kadar 15 km' İlk yanal öteleme yapmıştır. Kayma hızı yılda yaklaşık 8mm olup, Karlıova-Bingöl, Palu-Hazar, Hazar-Slnclk, Çelikhan-Gölbaşı, Gölbaşı-Türkoğlu, Türkoğlu-Antakya bu zonun üzerinde oluşabilecek bir depremde kınlması beklenen olası bölümlerdir.
3- Tarihsel kayıtlara göre DAF boyunca yukanda belirtilen bölümlerde 6.7 ile 7.8 büyüklüğü arasında değişen bir çok deprem gelişmiş ve ağır hasarlara neden olmuştur. Ancak, son 100 yıldır büyük yıkıcı depremler oluşmamıştır. Dolayısıyla bu fay zonu gelecekte yıkıcı depremlerin riski altındadır.
4- Bu fay üzerinde yer alan Malatya ve yakın çevresi (Maraş, Elazığ), Hazar-Slnclk, Çelikhan-Gölbaşı ve Sürgü Faylarının özellikleri gereği üretebileceği 7 ve üzerindeki büyüklüklerde depremlerin riski altındadır. Malatya'nın bugünkü yerleşim alanının bu faylara uzaklığı ise en az 36 km' dir.. Özellikle Sürgü fayının belirgin yüzey kırığı oluşturmamasının nedeni oluşturduğu orta büyüklükteki depremler olarak değerlendirilmiş, ancak Malatya ili'nin zemin faktörü göz önüne alındığında bu orta ölçekli depremlerinde hasar oluşturması kaçınılmazdır. Bu anlamda Malatya'da ovalar ve vadi tabanları yerleşime açılmamalıdır.
5- Bir doğa olayı olan depremlerin afete dönüşmemesi için alınacak önlemlerin başında günü kurtaran rantçı, spekülatif ve faydacı anlayışların terk edilerek akla, bilime ve plana dayanan yerleşim politikalarının hayata geçirilmesi ve mühendislik ilke ve normlarına dayanan güvenli yapılaşmanın sağlanması gelmektedir. "Her yurttaş için daha güvenli, daha sağlıklı bir çevrede yaşamak temel bir İnsan hakkıdır" İfadesi anayasamızda belirtilmiştir. Bu hakkın korunması, geliştirilmesi ve uygulamaya konulması, başta anayasa olmak üzere yasal düzenlemelerin, siyasi iktidarların uygulayacağı politikaların ve kurumsal düzenlemelerin temel amacı ve zemini olmak zorundadır. Bu zeminden kayıldığı oranda yurttaşların ve yaşam alanlarının afete karşı güvenliği sağlanamayacaktır.”