Evde ekonomik yangın var

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Dönem Sözcüsü Hasan Akdemir, milyonlarca insanın sokakta, pazarda, mutfakta karşılaştığı hayat pahalılığı ile TÜİK enflasyon verileri arasında uçurum olduğunu gördüğünü belirterek, 'TÜİK verilerine artık itibar eden kalmamıştır. Maaşlarımız TÜİK Enflasyonunu temel alan mutabakatlarla eritilmektedir. Vatandaşın evinde ekonomik yangın var' dedi.

Evde ekonomik yangın var

KESK üyeleri, Malatya Merkez Postane önünde toplanarak enflasyon ve hayat pahalılığına yönelik basın açıklamasında bulundular. Üyeler, adına açıklama yapan KESK dönem sözcüsü ve Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) Şube Başkanı Hasan Akdemir, vatandaşın artık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine itibar etmediğini söyledi. 

TÜİK verilerine itibar eden kalmadı

TÜİK tarafından açıklanan haziran ayı enflasyon rakamlarıyla ilgili konuşan Akdemir, "Haziran ayı enflasyon verilerine göre enflasyonda aylık yüzde 1,13,  altı aylık yüzde 5,75, yıllık yüzde 12,62 artış gerçekleşmiştir. TÜİK pandemi sürecinde başta gıda fiyatlarında olmak üzere yaşanan astronomik artışları yine görmezden gelmiştir. Üstelik TÜİK’e göre Haziran ayında gıda enflasyonu yüzde 1,60 düşmüştür! Buna rağmen bu ay açıklanan TÜİK verileri dikkate alınarak milyonlarca kamu emekçisinin yüzde 4 maaş zammına ek olarak yüzde 1,75‘lik enflasyon farkı ile yetinmesi beklenmektedir. Dolar kuru ve altın fiyatları ile kıyaslandığında toplu sözleşmelerle sefalet oranında artırılan maaşlarımızın yaşanan hayat pahalılığı karşısında ne kadar eridiği çok daha net olarak ortaya çıkmaktadır.  Bu koşullarda maaşlarında yüzde 4 “toplu sözleşme” artışı ve buna ek olarak yüzde 1,75 enflasyon farkı yansıtılan kamu emekçilerine “sefalete devam” denilmektedir. TÜİK’in enflasyon rakamlarının açıklanmasının hemen ardından iktidara yakın medya her zaman olduğu gibi yine “Memura üç zam birden”, “en düşük memur maaşı… TL” oldu türünden kamuoyunu yanıltıcı “müjde” manşetleri atmaya başlamıştır. Oysa milyonlarca insan sokakta, pazarda, mutfakta karşılaştığı hayat pahalılığı ile TÜİK enflasyon verileri arasında uçurum olduğunu, TÜİK’in pandemi sürecinde yaşanan işsizliği bile hesap oyunları ile nasıl düşük gösterdiğini görmektedir. Kısacası siyasal iktidarın siparişine göre rakam açıklar hale gelen TÜİK verilerine artık itibar eden kalmamıştır" diye konuştu.

Gelir vergisi adaletsizliğine son verilsin

KESK olarak taleplerini dile getiren Akdemir,  "Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına ve özelleştirmeye son verilmesini, ücretli kesimler olarak bizlerin omuzlarına yıkılan vergi adaletsizliği yükünün hafifletilmesi için; gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesini -tüketimden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesini -asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını, geçsek de geçmesek de, hizmet alsak da almasak da otoyolların, köprülerin, şehir hastanelerinin müteahhitlerine parası bizim cebimizden çıkan hazine garantilerine son verilmesini, temel tüketim maddelerine son bir yıl içinde yapılan zamların geri alınmasını, söz konusu maddelerden alınan KDV’nin sıfırlanmasını, yoksulluk sınırı altında geliri olan hanelerin elektrik, doğalgaz, su, internet giderlerinin pandemi tehdidi ortadan kalkıncaya kadar hazineden karşılanmasını, yaşanan hayat pahalılığı karşısında çoktan hükmünü yitirmiş olan 2020-2021 yıllarını kapsayan ‘toplu sözleşme’nin iptal edilmesini, yaşamaya devam ettiğimiz mali kayıpların maaşlarımıza yapılacak ek artışlarla telafi edilmesini, maaşlarımızda yapılacak artışlarda yaşanan gerçek hayat pahalılığının-yoksulluk sınırında yaşanan artış oranının temel alınmasını, İş güvencemizi ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini, herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını, Kıdem tazminatı fonu, zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ve Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) dayatmalarından vazgeçilmesini, yıllardır tahrip edilen kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sistemimizin güçlendirilmesini istiyoruz" açıklamasında bulundu.