Dini Meselelerden Medikal Kavramlara Organ Nakli
İnönü Üniversitesi Düşünde Akademi Topluluğu tarafından Turgut Özal Kongre Merkezinde 'Dini Meselelerden Medikal Kavramlara Organ Nakli' paneli düzenlendi.
Moderatörlüğünü İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı, Turgut Özal Tıp Merkezi Karaciğer Nakli ekibinden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Sami Akbulut'un yaptığı panelde, İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Prof. Dr. Mehmet Birsin, İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Kazım Yusufoğlu ve İl Müftü Yardımcısı Abdullah Bekiroğlu, İslam dininin organ bağışına ve organ nakline yaklaşımı ile ilgili birer konuşma yaptı.
Turgut Özal Tıp Merkezi karaciğer nakli ekibinden Prof. Dr. Ahmet Sami Akbulut, hasta bir insanı sağlığına kavuşturmak için büyük çaba sarf ettiklerini ancak işgalci siyonistlerin, Gazze'ye uçaklardan bomba yağdırarak on binlerce sağlıklı mazlum insanı katlettiğine dikkat çekerek, zalimlerin zulmünün önünün alınması için Müslümanların Allah'u Teala'nın verdiği aklı ilimde, bilimde ve fende kullanması gerektiğini söyledi.
İlahiyat Fakültesi öğrencilerinden Ömer Can Özenci'nin Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program, Prof. Dr. Ahmet Sami Akbulut'un açılış konuşmasıyla devam etti.
"Biz bir hastanın sağlığına kavuşması için büyük uğraşlar verirken israil, uçaklardan bomba yağdırarak on binlerce sağlıklı mazlum insanı katlediyor!"
İslam'ın organ nakline yaklaşımının kendisi için hassas bir konu olduğunu belirten Prof. Dr. Ahmet Sami Akbulut, "Hocamızın okuduğu Maide suresini organ bağışının önünü açan bir sure olarak görüyorum. Ayrıca bu sure israiloğullarının insanlığa yaptığı ve yapacağı zulme de işaret ediyor. Allah'u Teala hicretin 6'ıncı yılında yani yaklaşık 1400 yıl önce israiloğulların yaptığı zulümleri bu süreyle bize bildiriyor. Biz bir hastanın sağlığına kavuşması için büyük uğraşlar verirken, israil (Gazze'de) uçaklardan bomba yağdırarak on binlerce sağlıklı mazlum insanı katlediyor! Onları ve diğer tüm zalimleri Allah'ın bu mübarek ayetlerine havale ediyorum. Ama Allah'u Teala: 'Size akıl verdim siz de aklınızı kullanın' diyor. Müslümanların akıllarını ilimde, bilimde ve fende kullanması gerekir. Dünyanın en iyi organ nakil merkezlerini, hastanelerini, üniversitelerini, elektronik ve haberleşme sistemlerini yapmalıyız ki zalimlerin zulüm yapmalarının önünü alabilelim" ifadelerini kullandı.
"Sağlıklı gencecik insanların organlarını kullanmak yerine merhumlardan elde edilen kadaverik organların kullanımını arttırmak için organ bağışının önünü açmak istiyoruz"
Prof. Dr. Akbulut, "Hayatını kaybettiği bilimsel olarak ispatlanmış merhum insanlardan elde edilen organların kullanılması suretiyle yapılan organ nakillerine 'kadeverik organ nakli' diyoruz. Gelişmiş batılı ülkelerde organ nakillerinin büyük kısmını kadaverik organ nakilleri oluşturmaktadır. Aralarında Türkiye'nin de olduğu çoğu Asya ülkesinde ve diğer İslam ülkelerinde çoğunlukla canlılardan elde edilen organlar kullanılması suretiyle yapılan organ nakillerine 'canlı vericili organ nakli' diyoruz. Canlı vericilerin 18 yaşın üstünde olması, istekli olması, akli melekelerinin yerinde olması ve organını verdiği hastayla arasında maddi bir ilişki olmaması gerekir. Bizim merkezimiz yani İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsünde de yapılan nakillerin çoğunluğunu canlı verici organ nakli oluşturmaktadır. Sağlıklı gencecik insanların organlarını kullanmak yerine merhumlardan elde edilen kadaverik organların kullanımını arttırmak için organ bağışının önünü açmak istiyoruz" dedi.
"Bitkisel hayat ve beyin ölümü denen iki önemli husus var! Allah için bunları karıştırmayın"
Bitkisel hayat ve beyin ölümünün iki önemli husus olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Akbulut, "Allah için bunları karıştırmayın. Vay efendim hasta 10 yıl sonra uyandı vay efendim organları alındığı sırada hasta kendine geldi. Hayır böyle bir şey yok. Beyin ölümü akciğer ve kalp gibi hayati organların işlevini sağlayan, beynin arka bölümünde yer alan ve beyin ile omuriliği birbirine bağlayan 'beyin sapı' bölümünün işlevini tamamen kaybettiğinin bilimsel yöntemlerle ispatlanması anlamına gelmektedir. Beyin ölümünde hastayı solunum cihazından ayırdığınızda çok kısa bir süre içerisinde hayatını kaybeder. Bitkisel hayat dediğimiz tabloda ise beyin sapı sağlamdır yani beyin tümüyle faaliyetlerini durdurmadığından hasta hareketsiz ve bakıma muhtaç bir şekilde yıllarca yaşamını devam ettirebilmektedir. Bitkisel hayat durumundaki kişiler genellikle kimseyi tanımaz ve başkasının yardımı olmadan ihtiyaçlarını gideremezler. Dolayısıyla biz bitkisel hayat yaşayan kişilerin organlarını asla almıyoruz. Organlarını aldığımız insanlar solunum aparatı olmadan bir dakika dahi hayatta kalmayacak olan beyin ölümü gelişmiş insanlardır. Ülkemizde beyin ölümü olduğu düşünülen hastalar için Sağlık Bakanlığının önerdiği kriterler ışığında önce anestezistlerden ve nörologlardan oluşan bir beyin ölümü kurulu toplanıyor. Beyin ölümü var mı, yok mu diye inceliyorlar. Süreç bu şekilde ilerliyor" diyerek süreci aktardı.
"Türkiye'de 15 yıl içinde bir milyon nüfus başına düşen organ bağışı oranı yüzde 3.5 civarında!"
Türkiye'de 15 yıl içinde bir milyon nüfus başına düşen organ bağışı oranının yüzde 3.5 civarında olduğunu belirten Prof. Dr. Akbulut, "2016-2017'de bunu artırdık. En iyi olduğumuz dönem yüzde 6-7'lerdeydi. Ama Covid-19 enfeksiyonu sürecinde yine 3.5'lara indi. Amerika'da bu oran yüzde 26 ile 40 arasında değişirken İspanya'da yüzde 40 ile 49 arası değişmektedir" dedi.
"Beyin ölümü tanısı alanların ailelerinin verdiği kullanım izinde yüzde 20'lerdeyiz"
Türkiye'de 2008-2024 yılı arasında beyin ölümü tanısı alanların ailelerinin verdiği kullanım izinde yüzde 20'lerde olunduğunu kaydeden Prof. Dr. Akbulut, İspanya'da ise bizden birkaç kat daha yüksek olduğunu söyledi.
"Türkiye'de 32 bin 791 kişi nakil beklemektedir! Her gün 6-10 organ bağışı olursa, organ nakli bekleme listesi sıfıra iner "
Türkiye'deki 2023 yılı Kasım ayı itibariyle güncel organ nakli listesine de değinen Prof. Dr. Akbulut, "24 bin 449 hasta böbrek, 2 bin 600 hasta karaciğer, 1.442 hasta kalp, 4 bin 119 hasta kornea, 204 akciğer ve 277 pankreas olmak üzere toplam 32 bin 791 kişi nakil beklemektedir. Her yıl bunlara 3 bin 500 ile 4 bin kişi ekleniyor. Karaciğer bazında da yaklaşık her yıl bu listeye 200-300 kişi ekliyor. Türkiye'de her gün 6-10 organ bağışı olursa, organ nakli bekleme listesi sıfıra iner" dedi.
"İslam'da organ nakli inanç, ahlak ve hukuk boyutuyla ele alınır"
Organ naklinin İslam'da inanç, ahlak ve hukuk boyutuyla ele alındığını ifade eden İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Kazım Yusufoğlu, "Organ naklinin fıkhi boyutunu, hukuki boyutunu anlayabilmemiz için özet olarak üç şeyi bilmemiz gerekiyor. Bir; İslam'ın genel olarak insana verdiği değer, ikincisi İslam'ın yaşayan kişilere özel olarak verdiği değer, üçüncüsü ise İslam'ın ölen kişilere özel olarak verdiği değer. Bunlar anlaşılırsa organ naklinin temelindeki hassasiyetler de anlaşılmış olur" diye konuştu.
"Bizim için en önemli olan organ nakli caizdir diyenlerin delilleridir"
Organ naklinin caiz olduğu fetvasını veren Türkiye ve diğer İslam ülkelerindeki kurulları sıralayan Yusufoğlu, "Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, Kuveyt Din İşleri Bakanlığı'na bağlı Fetva Kurulu, Merkezi Cidde'de bulunan İslam Fıkıh Kurumu, Merkezi Suudi Arabistan'da bulunan Büyük Bilginler Konseyi, Ezher'in Fetva Kurumu, İslam Teşkilatına bağlı İslami Fıkıh Akademisi bu ve bunun yanında aynı zamanda bireysel olarak epeyce İslam bilginleri bu konuda bunun caiz olduğunu söylemişler. Ama kadavradan organ naklinin şartlarını da sıralamışlar. Şartlar; zaruret halinin bulunması ve bu halin tespit edilmesi, hastanın kesin veya kesine yakın bir kısıda bulunması ölünün veya ölümünden sonra mirasçının onayının alınması, tıbbi ve hukuki ölümün kesinleşmiş olması ve beyin ölümü ve en önemli yeri de burasıdır. Alıcının açıkça istekte bulunması ve buna razı olması. Bu hususların ilgili uzmanlarca tespit edilmesi. Yani bu organ nakli caizdir diyenler hangi delillere dayanıyorlar? Bizim için en önemli olan yer delilleridir. Organ naklinin caiz olduğunu savunanlar derler ki: 'Haramı helal kılan zaruret ayetleri vardır.' Örneğin Bakara, Enam ve Hac süresinde vardır. Necis ve haramla tedavi olmaya izin veren hadisler vardır. Bu naslardan çıkarılan fıkhi kurallar vardır" diye aktardı.
"Organ nakline cevaz verenler yüzde 60-70 seviyesinde ve daha yukarıda olduğunu söyleyebiliriz"
"Cenabı Allah, Mülk Suresinin 2'inci Ayeti Kerimesinde şöyle buyuruyor: 'Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.' Ayetini okuyarak konuşmasına başlayan İl Müftü Yardımcısı Abdullah Bekiroğlu, "Yüce Rabbimiz; hangimiz ona karşı daha güzel işler yapacağız, daha güzel ameller işleyeceğiz. Bunu belirlemek ve ortaya koymak için hayatı ve ölümü yaratmış. Bu hayat bizim için bir sınanma. Diyanet İşleri Başkanlığımızın Din İşleri Yüksek Kurulunun organ bağışı ile ilgili verdiği fetvada, organ alacak kişinin buna zaruri derecede ihtiyaç duyması, bunun para karşılığı yapılmıyor olması gibi şartlar sayılıyor ama burada en önemli şart organı alınan kişinin organ alındığı esnada ölmüş olması. Şunun altını çizerek söyleyeyim ilim kesinlikle duygusallığı kabul etmez. Onun bilimsel ilmi birtakım temellere dayanması gerekiyor. Gerek Kuveyt'teki, Suudi Arabistan'daki birtakım cemiyetler buna fetva vermişler. Hatta sayı olarak mukayese ettiğimiz zaman oransal olarak buna verenlerle, vermeyenleri mukayese ettiğimiz zaman organ nakline cevaz verenlerin yüzde 60-70 seviyesinde ve daha yukarıda olduğunu söyleyebiliriz" ifadelerine yer verdi.
"Bireysel ve özel firmalar tarafından yapılması spekülasyona ve farklı birtakım sıkıntılara sebebiyet verebilir"
İl Müftü Yardımcısı Bekiroğlu, "Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 2016 tarihli mütalaasında, beynin kesin olarak bütün fonksiyonlarını yitirdiğine dair bir kanıt oluşursa bu durumdan geriye dönüşün artık imkânsız olduğuna uzman tabiplerce karar verilmesi şartıyla kişinin yaşam destek ünitesinden çıkarılabileceği kararını kabul etmiştir. Demin ifade ettiğim gibi organ veya dokusu alınan kişinin bu işlemin yapıldığı esnada ölmüş olması gerekir. Bir ücret alınmaması gerekir ve bunun diyanetin özellikle savunduğu şey devlet eliyle yapılması lazım. Çünkü bireysel ve özel firmalar tarafından yapılması spekülasyona ve farklı birtakım sıkıntılara sebebiyet verebilir" diye dikkat çekti.
"Gerekli şartlar yerine getirildiğinde caiz olabileceği kanaatini taşıyorum"
Beyin ölümüne değinen İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Prof. Dr. Mehmet Birsin, "Ruhun insan bedeni ilişkisi bedene ruha hizmet edebilme, emirlerini uygulama yeteneğine bağlıdır. Artık beyni ölmüş bir kimsenin bedeni üzerine kontrolü kalmadığına göre bu aslında bir tür ruhun ayrılmasıdır. Çünkü ruh aslında o kontrolü sağlayandır. Beyin ölümüyle bu kontrol bitmişse demek ki ruh ayrılmıştır. Bu deliller mukayese edildiğinde her çağda ölümün sübutuna sahip olunan imkanlar, tıbbi bilgiler ve araçlar çerçevesinde karar verilmiştir. Klasik dönemde solunum ve dolaşım sistemine ait belirtiler ölüm kararına varmayı sağlamıştır. Beyin ölümü modern çağda solunum ve dolaşım sistemi dışında ölümü tespit için kullanılan yeni bir veridir. Beynin, vücudun bütün fonksiyonlarını kumanda eden merkez olduğu kabul edildiğinde o merkezin ölümü bedende temsil edilen kişiliğin çözülmesi ve dolaşım ve solunum sistemi dahi sürmeyeceği anlamına gelir. Beyin ölümüyle vücudun hayati faaliyetleri artık insan dahilinde idare edilmekten çıkmakta. Harici etkilerle bir miktar sürdürülebilmektedir. Klasik fıkıhta ruha verilen idare fonksiyonunun beyin ölümüyle sona ermesi bu durumda ruhun da ayrıldığına hükmetmeyi gerektirmektedir. Beyin ölümü herhangi sosyal, ekonomik ve başka bir baskının altına girmeden bilimsel tespit usullerine göre uzman kişiler tarafından gerekli süreçler tamamlanarak alınmışsa bunu ölüm kabul etmek hastanın yaşatılması için verilen tedaviyi kabul etmenin gerektirdiği mantıksal bir zorunluluktur. Yaşam destek üniteleri altında, yaşamsal faaliyetlerin tanısını uzman kurulunun kanalına bırakmak kaçınılmazdır. Beyin ölümünün güvenilir teşhir edilmesi ve toplumsal vicdana güven oluşturması sağlık kurumlarının sorumluluk alanındadır. Yani bu mesele sağlıkçıların kendi iç meselesidir. Dolayısıyla beyin ölümü teşhisinin konulmasıyla birlikte organ nakli için diğer hususlara bakılması gerekir. Burada zaruret ve hacet meselesi iyileşeceğine dair nakil yapılan kişinin güçlü bir kanaatin olması, mirasçılarının veya ölümden önce kendisinin yasal izninin olması organın bir ücret ve menfaat karşılığında verilmemiş olması, bu organların insan onuruna aykırı bir işleme konu edilmeyeceğinin garantisinin verilmesi, organ nakledileceği alıcının nakil operasyonuna razı olması gibi şartlarla caiz olabileceği kanaatini taşıyorum" dedi.