Darbeye açık kapı bırakıldı
İhvan Strateji ve Araştırma Derneği (İSAM) Başkanı Av. Zeki Taşkıran, 28 Şubat, post modern darbesinin üzerinden 25 yıl geçmesine ve imkan olmasına rağmen mağduriyetlerin giderilmediğini belirterek, 'Mağdurların tazminatları ödenmemiştir. Hala darbe heveslisi generallerin bugün hapiste olması gerekirken dışardan yargılanmaları milletimizi derinden üzmekte ve darbe heveslilerine açık kapı bırakmaktadır' dedi.
Türkiye’nin karanlık ve lekeli dönemlerinden biri olan 28 Şubat sürecinde 25 yıl geride kaldı. İSAM Başkanı Av. Zeki Taşkıran, Türk Demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 28 Şubat Post modern darbesiyle ilgili açıklamada bulundu. Taşkıran, 28 Şubat’ta, darbe yapmaya çalışanların farklı cenahlardan olsalar da Ergenekon ve Balyozu yapan cunta ile 15 Temmuzu yapmaya çalışan cuntalar olduğunu savundu. Taşkıran, 28 Şubat’ın, seçilmişlerin dışındaki askerî ve diğer vesayetçi bürokrasinin başını çektiği güçler tarafından ülke yönetiminin yeniden biçimlendirilmesini ifade ettiğini vurgulayarak, “28 Şubat; Bütün Siyonist oyunlara, baskı ve yasaklamalara rağmen destansı bir mücadele veren, D-8 gibi üst düzey oluşumlara imza atan, şahsiyetli dış politika öngören, faizsiz ekonomi modeli ile yüksek kalkınma hamlelerini başlatan, Ahlaki eğitimi getiren ve milli üretimi hızlandıran Rahmetli Necmettin Erbakan’ın ülkenin bekası ve milletin geleceği için çekilmesi ile post modern olarak kalmış ve başarılamamış bir darbedir. Bu darbeyi yapmaya çalışanlar; farklı cenahlardan olsalar da Ergenekon ve Balyozu yapan cunta ile 15 Temmuzu yapmaya çalışan cuntalardır” dedi.
Milletin iradesi yok sayıldı
28 Şubat cuntasının, sözde irticayla mücadele adı altında kendi meşruiyetini oluşturduğuna dikkat çeken Taşkıran, “Kesintisiz 8 yıl eğitim oyunuyla Kur'an kursları ve imam hatipler kapatılmıştır. Katsayı uygulaması ile üniversite sınavlarında ayrımcılık yapılmış, üniversitelere ikna odaları kurularak başörtülü öğrencilere fiziki ve psikolojik baskılar uygulanmıştır. İş adamlarının çökertilmesi için "yeşil sermaye" yaftası asılmış, "batı çalışma grubu" tarafından kamu kuruluşları, askeri kurumlar, okullar, vakıf ve dernekler kıskaca alınarak, dindar insanlar tasfiye edilmiş ve binlerce insan hukuksuzca fişlenmiş, subaylara ve hakimlere brifingler verilerek bağımsız yargı baskı altına alınmıştır. Başörtülü kızların eğitim, öğrenim ve çalışma hakları anayasal ve uluslararası sözleşmeler hiçe sayılarak ucube yönetmeliklerle engellenmiştir. Bugün hâlâ kesin sayısı bilinemese de çok sayıda erkek de, eşi başörtülü olduğu için veya sözde “irticai fikirleri ya da faaliyetleri” nedeniyle işten atılıp cezalandırılmıştır. Milletin iradesi yok sayılarak, Meclis İç Tüzüğü bahane edilerek, başörtülü milletvekili şahsında millete had bildirilmeye çalışılmıştır” diye konuştu.
Mağduriyetler giderilmedi
Taşkıran, Siyonist oyunlarla üst bürokraside bulunan tüm vesayetçi ve yasakçı beyinlerin, oyuncu olarak bir araya gelerek, eş zamanlı saldırdığını aktararak, “Özellikle de üniversitelerde 12 Eylül 1980 sonrası yaşanan tasfiyeye benzer biçimde, hatta ondan daha sistematik ve daha programlı biçimde, araştırma görevlisi, yardımcı doçent ve doktora öğrencisi, üniversitelerinden atılmış, yüksek lisans için gidenler yurt dışından geri çağrıldı ve akademik hayatları sona erdirilmiştir. Hukuk normları geriye yürütülerek birçoğunun kazanılmış hakları yok sayılmıştır. Refah-Yol iktidarından sonra ülke genelinde 33 bin 271 öğretmen, kılık-kıyafet/fişlemeler nedeniyle disiplin soruşturması geçirmiş, 3 bin 527 öğretmenin görevine son verilmiş, 11 bin 890 öğretmene kılık-kıyafet/fişlemeler nedeniyle disiplin cezası verilmiş, 4 bin 625 Milli Eğitim Bakanlığı çalışanı istihbarat birimleri tarafından sözde irticayla ilişkilendirilerek fişlenmiş, yaklaşık 11 bin öğretmen ise istifa etmek zorunda bırakılmıştır. Aradan yıllar geçmesine rağmen bu mağduriyetlerin çoğu imkan olmasına rağmen giderilmemiş ve tazminatları ödenmemiştir. Ve hala darbe heveslisi generallerin bugün hapiste olması gerekirken dışardan yargılanmaları milletimizi derinden üzmekte ve darbe heveslilerine açık kapı bırakmaktadır” açıklamasında bulundu.
Siyonizm’in oyunlarına mahkum edildik
Taşkıran, 2002’den sonra ülkemizin, normale dönmüş gibi sanıldığını kaydederek, “2007’ye kadar normalleşmeye doğru gitmiş, lakin vesayetçi sistem sona erdirilirken bu kez de dış güçlerin kuklası olan terör örgütlerinin ülkeye çöreklenmesine neden olunmuştur. Ilımlı İslam ve diyalog tarzı yumuşak Siyonist yaklaşımlarla Müslüman milletimiz dejenere edilmeye, maneviyat yok edilmeye, gençlerimiz ahlaksızlığa itilmeye çalışılmıştır. Maalesef bugün Siyonist oyunun başarıya ulaştığını görüyoruz. Ülkemiz 15 Temmuz darbesine maruz bırakılmış, ahlak ve maneviyat ortadan kaldırılmış, Suç oranı kat be kat artmış çocuklarımız tacizden, kadınlarımız şiddetten kurtulamaz hale gelmiştir. Milletin yaşamına, inancına, kültürüne uyan anayasal ve yasal düzenlemeler yapamadığımız şu zamanda bile ülkemiz Siyonizm’in planlarına oyunlarına mahkum edilmiştir” şeklinde konuştu.