Bir Gecede Binlerce Okuyucu Nereye Gitti!?
BİK Genel Müdürü Erkılınç, mevzuat ihlali nedeniyle alınan idari kararların özünde hak edene hakkının teslim edilmesi ilkesinin yattığını belirterek, 'Bu gerçeği görmezden gelen paydaşlarımız en büyük zararı yine kendilerine vermektedir. Başkalarının hakkını savunması gereken basınımız, en azından hayati meselelerinde kendi hakkını dahi savunamaz duruma gelmemeli' dedi.
“Yüzümüzü ağartacak yayınlara ihtiyaç var”
Tüm girişim ve çabalara rağmen resmî ilan adetlerinde her geçen yıl hissedilir azalma görüldüğünü kaydeden Erkılınç, bu düşüşte, resmî ilan fiyat tarifesinin yüksekliği ile kurumların gazeteler aracılığıyla ilan yayımına sıcak bakmaması kadar mesleki anlamda kronik sorunlarını çözmemekte ısrar eden gazetelerin de etkili olduğunu ifade etti.
Gazetelerde yayımlatılmak istenmeyen ilanların kazanılması amacıyla yürüttüğü temaslar sırasında, bir kamu görevlisinin farklı il ve ilçelerde yayımlanan bazı gazete örneklerini toplantıya getirerek, “Bu yayınlara mı 40-50 bin liralık ilan vermemizi istiyorsunuz?” sorusuyla görüşmeye başladığını aktaran Erkılınç, “Gazetelerin desteklenmesinin bir devlet politikası olduğunu vurgulayarak ‘şu kadar gazeteci istihdam ediliyor, yerelde demokrasiyi işletiyorlar, şehirlerin silinmeyen hafızası, yaşanan olayların arşivini tutuyorlar’ şeklindeki sözlerimiz artık pek de karşılık bulmuyor. ‘Yüzümüzü ağartacak yayınlara ihtiyacımız var’ lafını boşuna kurduğumu kimse sanmasın” uyarısında bulundu.
Gazetelerin resmî ilanlar yoluyla sübvanse edilmesi modelinin bilinenin aksine gazetelerin tüm masraflarının karşılanması anlamına gelmediğinin altını çizen Erkılınç, yine de giderlerin önemli bir bölümünü karşılayan resmî ilanların, adet olarak azalması nedeniyle “yaraya merhem” olma özelliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya bulunduğunu vurguladı.
Mevcut ilan kapasitesinin korunmasının yanı sıra yeni gelir modellerinin oluşturulmasına yönelik birçok çalışma yürütüldüğünü belirten Erkılınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Son bir yıldır gazetelerimizin güç birliği yapmasının üzerinde ısrarla duruyoruz. Bunu iki sebeple istiyoruz. Birincisi; ilan pastasının gazetelerin giderlerini karşılamada yeniden güçlü hale gelmesi. İkincisi; sektördeki rekabetin artması, kaybolan mesleki reflekslerin tekrar kazanılması ve dolayısıyla nitelikli yayınlara kavuşmak. Biz kimseye zorla ‘internete geçin’ demediğimiz gibi ‘birleşin’ de demeyiz. Zamanında internete müracaat etmeyenler şimdi dizlerini döverek ‘yeniden müracaat hakkı tanıyın’ diye baskı kurmaya çalışıyorlar. Bu güç birliği meselesi de tam anlamıyla böyle bir durum. Bakın asla Kurumun demiyorum; doğanın kendi kuralları vardır ve bu kurallar, adapte olamayanlara karşı çok acımasızdır. Hep zarar ettiğinizi söylüyorsunuz ama ne hikmetse zarar eden işletmenin kurtuluşuna vesile olacak çözümlere soğuk bakıyorsunuz. Bu meselede hem doğru hem yanlış bir arada olmaz.”