Uluslararası topluma yardım çağrısı
Sosyal medya kullanıyorsanız bu sıralar sokak köpekleri düzenlemesi ile ilgili uluslararası topluma yapılan yardım çağrılarına denk gelecekseniz...
Mehmet Zeki Dinçarslan Yazdı...
Sosyal medya kullanıyorsanız bu sıralar sokak köpekleri düzenlemesi ile ilgili uluslararası topluma yapılan yardım çağrılarına denk gelecekseniz. Kullanmıyorsanız da ben söylüyorum. Bazı akıl yoksunları Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız meclisinde tartışılan bir konunun, bir yasa tasarısının engellenmesi için 'dış güçler'den yardım istiyorlar. Konudan bağımsız olarak konuşuyorum bu bir suçtur. Konu ne olursa olsun, senin ülkenin meclisinin, bağımsız yasama meclisinin aleyhine dış güçleri yardıma çağırıyorsan şeksiz şüphesiz vatan hainisindir. Bunu yapanların vatan hainliği ile yargılanmaları gerekiyor.
Tekrara düşmekle birlikte öncelikli olarak sokak hayvanları konusundaki fikrimi size aktarmak istiyorum. Öncelikli olarak, bu konuda aksiyon alması gereken kim sorusunun cevabını arayacağım. Sokak hayvanları konusu bir sınıf sorunudur. Başıboş köpekler, ülkemiz insanı için bir tehdit haline gelmiştir ve önlem alınması için geç bile kalınmıştır. Sokak hayvanlarının tehdidiyle karşılaşanlar ise genellikle yoksul kesimdir. Öyle ya, özel aracıyla işine giden insanlar ya da servisle okula giden çocuklar için sokak hayvanı sorunu en az seviyelerdedir. Sabahın erken saatlerinde işine gitmek için toplu taşımaya kadar yürümek ya da belki tüm yolu yürüyerek gitmek zorunda olan işçi, okuluna yürüyerek gitmek zorunda kalan çocuk, özel otomobil ya da servis kullanma fırsatı olamayanlar bu sorunun en büyük mağdurlarıdır. Dolayısıyla sokak hayvanları sorunu bir sınıf sorunudur. Sınıf mücadelesi de sol düşüncenin temel taşıdır. Bu da demek oluyor ki, sokak hayvanlarıyla ilgili önlem alınmasını talep etmesi gereken, bu konuda sesini en fazla duymamız gerekenler solculardır. Ne tuhaftır ki köpeklerin özgürce dolaşmasını ve insanların -bilhassa çocukların- hayatlarını tehdit etmesini savunanlar da kendilerini ‘solcu' olarak görenler. Türkiye'de artık düşünceler birbirine karışmış durumda. Helal-haram kavramı dindar için, vatan-millet kavramı milliyetçi için, sınıf mücadelesi kavramı da solcu için bir şey ifade etmiyor artık.
Bugün bu yazıyı yazmamın sebebi sokak hayvanları konusu değil. Birilerinin sosyal medya üzerinden yardım çağrısında bulunması. Bu çağrıyı yapanların aslında ne demek istedikleri üzerine düşündüm. Bizim bağımsız bir devletimiz var ve benim gibi, kendini aidiyet hissiyle bu devlete, bu cumhuriyete bağlı hissedenler için bu çağrı çok çok anlamsız. Uluslararası toplumu yardıma çağırıyorsan kendini buraya ait hissetmiyorsun manasına gelir bu. Burada kendini bir mahpus gibi, bir azınlık gibi, kökleri dışarıda bir ağacın dalları gibi görüyorsan eğer böyle bir çağrı yapabilirsin, aksi halde yaptığın anlamsız.
Resim: İlgili çağrılardan bir örnek.
Konu sokak köpekleri olmayıp bütçe tasarısı ya da başka bir kanun görüşmesi de olabilirdi. Bu durum bu ülkenin içinde yaşayanları ilgilendirir, başkasının buna müdahale hakkı olmadığı gibi başkalarını müdahaleye çağırmak da hainliktir. Bu millet benzeri bir durumu Kurtuluş Savaşı sırasında yaşadı. Kökleri dışarıda olanlar, başkalarından medet umanlar, kendilerini buraya ait hissetmeyenler gidip çeşitli cemiyetler kurarak İngiliz'den, Fransız'da, Rus'tan yardım beklediler. Gelsinler kendilerini kurtarsınlar diye kurdukları Pontus Rum, Etnik-i Eterya, Mavri Mivra, İngiliz Muhipleri, Hınçak, Taşnak gibi cemiyetlerin isimlerini hafızalarımızdan silmiş değiliz. Bunlara karşı mücadele eden ve bizlere bu bağımsız ülkeyi miras bırakan atalarımızı saygıyla yâd ediyorum. Bu ülkenin bir meselesi için, ki bu mesele kedi köpek meselesi de olabilir ulusal güvenlik meselesi de, başkalarını yardıma çağıranlarla vaktiyle bu cemiyetleri kuranlar arasında bir fark göremiyorum.
Kim Bu Uluslararası Toplum?
Uluslararası toplum diye yardıma çağırdıklarının kim olduğunu kendileri de bilmiyor. Bir kere, sizin uluslararası toplum diye medet umduklarınız caddesini köpeklerden temizleyeli çok oldu. Sokaklardan hayvanları toplayıp barınaklara aktardılar, barınakta üç gün beş gün bakıp sahip çıkan olmayınca da uyuttular. Köpek temalı çocuk filmlerinde geçer. Sahipli bir köpeği toplayıcılar yakalar ve sahibi olan çocuk da hayvan uyutulmadan önce ona kavuşmak için maceraya atılır. Siz bir Avrupalıya, bir Amerikalıya yardım çağrısı yaparsanız öncelikli olarak size gülecektir. “Ne yani, 21. yüzyılda köpekten kaçan insanlarınız, kuduz yüzünden karantinaya alınmış bölgeleriniz mi olsun?” diye size sorarlar.
Uluslararası toplum diye medet beklenenlerin vicdani açıdan durumları da hadisenin başka bir boyutu. Köpekleri bırakın, insanları vahşice katlederek kurmuş oldukları medeniyetlerinin sizi umursayacağını düşünüyor musunuz gerçekten? Bugün Gazze'de milyonlarca insan göz göre göre katlediliyorken sizin uluslararası toplum ne yapıyor? Doğu Türkistan'da yıllardır süren soykırımın karşısında uluslararası toplum ne gibi bir tepki vermiş? Her gün günahsız çocuklar öldürülüyor bu dünyada ve bırakın uluslararası toplumu, sizler ne gibi tepkiler veriyorsunuz? Hiçbir tepki yok. Günahsız Filistinli çocuk öldürülünce sesiniz çıkmıyor, günahsız Doğu Türkistanlı çocuk işkencelere maruz kalırken sesiniz çıkmıyor ve fakat sokak hayvanları toplatılıp sokaklar güvenli hale gelsin denilince kıyametleri koparıyorsunuz. Kusura bakmayın da, samimiyetinize inanmıyorum. Hele medet beklediğiniz uluslararası toplumun samimiyetine hiç inanmıyorum. Uluslararası herhangi bir kurumdan bir müdahale gelirse arkasında kötü niyet olur ancak, merhamet değil.
Sokak hayvanları uyutulur ya da uyutulmaz. Bu benim işim değil, devletin işi. Fikrimi beyan eder, kenara çekilirim. Amerika gelsin fikir beyan etsin, İngiliz gelsin müdahale etsin, Rus gelsin yasaya karışsın derseniz işin rengi değişir. Aziz Nesin'in 1984 yılında kendisine açılmış bir dava hakkındaki savunmasını okumuştum. Kendisine ‘uluslararası toplum'dan gelen yardım tekliflerinin hepsine aynı cevabı verdiğini söylüyor. Hepsine de bir şeye ihtiyacının olmadığını, durumunun gayet iyi olduğu cevabını veriyor. Vatanını gerçekten seven insanın kendisine dışarıdan yardım talebi geldiğinde vereceği cevap tam olarak budur. Vatanını sevmeyense ayağı taşa değse uluslararası toplum diye ağlamaya başlar.
Her fikrin özgürce beyan edilebilmesini savunuyorum. İnsanlar düşüncelerini korkmadan ifade edebilmeliler. Fakat düşünce beyanının da bir edebi, bir erkanı olur. Hayvan haklarını savunacağım diye ülkenizi satmayın. Bugün yardım beklediğiniz uluslararası toplum Gazze'de çocukların keskin nişancı ile vurulmasına sizin sokak köpekleri için verdiğiniz tepkiyi vermiyor, haberiniz olsun.