Ülkenin kalbine saplanmış bir hançer

İhvan Strateji ve Araştırma Derneği (İSAM) Başkanı Av. Zeki Taşkıran, 28 Şubat'ın, post modern bir darbe olduğunu belirterek, Türkiye'nin kalbine ve beynine saplanmış bir hançer olduğunu söyledi.

TAKİP ET

İhvan Strateji ve Araştırma Derneği (İSAM) Başkanı Av. Zeki Taşkıran, 28 Şubat'ın, post modern bir darbe olduğunu belirterek, Türkiye'nin kalbine ve beynine saplanmış bir hançer olduğunu söyledi. 23 yıldır, sürecin etkilerinin devam ettiğine dikkat çeken Taşkıran, o dönemde ki, brifingli yargıçlarca yapılan yargılamalarda verilen kararlar sonucu hapse atılmış ve hala hapislerde ceza çektirilen birçok Müslüman mazlumun bulunduğunu ifade etti.

Türkiye'nin karanlık ve lekeli dönemlerinden biri olan 28 Şubat sürecinde 23 yıl geride kaldı. İSAM Başkanı Av. Zeki Taşkıran, Türk Demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 28 Şubat Post modern darbesiyle ilgili gazetemizin sorularını yanıtladı. Taşkıran, "60 yada 82 ihtilalı gibi “Askerin yönetime doğrudan el koyması” şeklinde tezahür etmeyip; Medya, basın ve idari kadrolar yoluyla soğuk bir toplumsal savaş başlatılarak yapıldığı için post-modern darbe olarak tarihe geçmiş ve Türkiye'nin adalet, kalkınma ve gelişmişliğini belki de yarım asır geriye atmış vatana ihanet girişimidir" dedi.

28 Şubat post modern bir darbedir

NETHABER: Bir hukukçu gözüyle 28 Şubat'ı nasıl değerlendirirsiniz?

Av. Zeki Taşkıran: Hukuk dilinde aslında bir karşılığı olmayan tamamıyla illegal ve post modern olarak nitelendirilebilecek ve kalkışmanın ötesinde bir darbedir. İllegaldir çünkü demokratik bir ülkede askeri bir dayatma legal olamaz, illegaldir çünkü o dönemde Başbakanlığa bağlı olan askerin ve sadece tavsiye kararı verebilen bir kurum olan MGK'nın 18 maddelik 28 Şubat kararlarını dayatması hukuki olamaz. 28 Şubat post modern bir darbedir. 60 yada 82 ihtilalı gibi “Askerin yönetime doğrudan el koyması” şeklinde tezahür etmeyip; Medya, basın ve idari kadrolar yoluyla soğuk bir toplumsal savaş başlatılarak yapıldığı için post-modern darbe olarak tarihe geçmiş ve Türkiye'nin adalet, kalkınma ve gelişmişliğini belki de yarım asır geriye atmış vatana ihanet girişimidir. Temel hak ve hürriyetlerin yerle bir edildiği, mütedeyyin insanların fişlendiği ve aşağılandığı, türlü hile ve desiselerle insanların suçlanarak ve işkencelerle suç ikrarı yaptırılarak mazlum binlerce insanın çok ağır şekilde haksız olarak fişlenip yargısız infaza tabi tutuldukları çok hunharca ve aşağılıkça topyekun post modern bir darbedir.

23 yıldır etkileri devam ediyor

Siyonizm ülkemizde her dönem çok etkili olmuştur. O dönemde de çok etkili bir şekilde Askeri kışkırtmış ve “irtica” paranoyası ile laiklik, Atatürk ilke ve inkılapları elden gidecekmiş gibi göstererek zaten tek kalıp kafaya sahip o dönemin askeri zihniyetini faaliyete geçirmiş ve ülkemizin belki de gelmiş geçmiş en mükemmel beyni ve projeleri ile Türkiye'yi şaha kaldıracak o muhteşem ve eşsiz lider olan rahmetli Erbakan Hoca'nın, Türkiye'yi şaha kaldırmasını bu laiklik ve cumhuriyet dışında başka bir düşünceye kafası basmayan, yenilik ve düşünmekten, değerlendirmekten uzak, kokuşmuş o zamanın askeri zihniyetini kullanarak engellemiştir. 28 Şubat Türkiye'nin kalbine ve beynine saplanmış büyük bir hançerdir. Düşünün ki, 23 yıldır hala etkileri devam ediyor. Hala bu post modernliği resmi olarak belgelendiği halde bu dönemde ki brifingli yargıçlarca yapılan yargılamalarda verilen kararlar sonucu hapse atılmış ve hala hapislerde ceza çektirilen birçok Müslüman mazlum var. Düşünün ki 28 Şubat sonrasında ki 5 yıl boyunca yaşanan ve 2002 yılında Erdoğan'ın bile ne çilelerle ve ne aşamalarla, Gülen Cemaati ile ne pazarlıklarla şartlı olarak başa geldiği bir süreç var. Bu pazarlıklı ve şartlı süreç nedeni ile yaşanan bir 15 Temmuz hain darbe girişimi var.

Artıları eksileri

NETHABER: 28 Şubat sürecin artı ve eksileri nelerdir?

Av. Zeki Taşkıran: Öncelikle kısaca bahsetmenin yeterli olduğunu düşündüğüm için artı kısmını söyleyeyim. Bence, 28 Şubat'ın tek artısı “Milletin 70 yıllık vesayetçi sistemi çözmesine ve milli uyanışa vesile olmasıdır.” Bu darbe sonrası bizim milletimiz gördü ki 20 yılda bir askeri darbeler, aralarda 20 yılda bir soğuk darbeler (muhtıra ve dayatmalar) güzel ülkemizin başına bela oluyor ve ülkenin sürekli geriye gitmesine ve küçük bir azınlığın boyunduruğunda ve emrinde insanımızı mahvediyor. Bu durum açıkça ortaya çıkmış ve millet şahlanışa geçmiş, ölümüne demokrasiye sahip çıkmaya ve hakkı için canını vermeye karar vermiştir. Bu darbelerin millet istikbal ve istiklaline kastettiğini görmüştür.

28 Şubat mağduruyum

Eksilerini saymakla bitiremeyiz 28 Şubatın! Kısa başlıklar halinde bahsedeyim. Evvela adalet yerle bir edilmiş ve Askerden brifing ve emir alan yargı mensupları ile parti kapatılmış, Medya ve basın yoluyla uydurulan gerçek dışı iğrenç haberlerle insanlara suç isnat edilmiş ve insanlar irtica bahanesi ile işkenceler ve toplama, uydurma delillerle yargısız infazlara tabi tutulmuş. İslami bir gazetenin dağıtıcısı bile hapse atılmıştır. Bir gazete dağıtıcısı gariban bile irticai faaliyet yolu ile ‘Anayasal Düzeni' bozmakla suçlanmış ve cezalandırılmıştır. Nice kızlarımız başörtüsü nedeni ile eğitim haklarından yoksun bırakılmış, nice genç kardeşlerimiz, Hizbullah gibi düzenin kurduğu örgütlerle ilişkilendirilip cezaevlerine atılmıştır. Bir kardeşiniz olarak ben de Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı tarafından iki dönem okuldan uzaklaştırılmış bir 28 Şubat mağduruyum. Ama Elhamdülillah, Erbakan Hocamızın bize aşıladığı Milli Görüş Ruhu ile hiç pes etmedik ve bugün dahi hiçbir şekilde susmadık. Hep zalime karşı mazlumun yanında olduk ve olmaya devam edeceğiz.

28 Şubat dışa bağımlılığımızın devamına yol açtı

28 Şubatın eksilerinden belki de en büyüğü, ülkemizin ekonomik kalkınması ve milli üretimi Erbakan Hocamızın yönetimi bırakmak zorunda kalması ile 50-100 yıl geriye atılmış oldu. Diyeceksiniz ki Erdoğan ile bu eksik bertaraf edildi. Kesinlikle hala yerli üretimimiz de yok milli bir kalkınma modelimiz de yok. 28 Şubat dışa bağımlılığımızın devamına yol açtı. Milliliğe tam geçilecekken ülkemizi şaha kaldıracak yerli projeleri alt üst etti. Diğer bir eksisi eğitim, ahlak ve maneviyat. Gözünüzün önüne 28 Şubat sürecinde ki gençliği, daha doğrusu kendinizi getirin bir de şimdiki gençliği getirin göreceksiniz ki Siyonizm 28 Şubat ile en ağır cezayı ahlak ve maneviyat olarak bize çektirmiştir. 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatması ile özellikle de Mesut Yılmaz hükümeti yüzünden imam hatiplerin önü kapatılmış ve eğitim sistemi ahlak ve maneviyattan uzaklaştırılmıştır. Bu düzenleme ve uygulamalar yüzünden bugünümüzde bile toparlanamayan bir nesil yetişmiştir. Şimdi gençlerimiz evlenecek eş bulamıyor. Koca, karısına of diyemiyor. Çocuk teknoloji bağımlısı olmuş aile içi iletişim kopmuş ve eğitim sistemi yerle bir olmuştur.

Müslüman insanların dinine göre yaşama hakları yok edilmiş

28 Şubat ile temel hak ve özgürlükler rafa kaldırılmış ve insanlar inançlarına ve düşüncelerine göre yargılanmış ve muamele görmüştür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de dini düşünce ve özgürlüklerinden dolayı o dönemde mütedeyyin insanları mahkum etmiştir. Müslüman insanların okuma, öğrenme, düşünme ve dinine göre yaşama hakları yok edilmiş, onurları rencide edilmiş ve toplumda aşağılanmaları için hiçbir şeyden geri kalınmamıştır. Dedim ya saymakla bitmez 28 Şubat'ın bizden ve ülkemizden götürdükleri.

Askerler, yargıçlara brifing ve talimatlar vermişlerdir

NETHABER: 28 Şubat dava dosyalarındaki garabetler?

Av. Zeki Taşkıran: En büyük garabet, Askerden brifing almış yargıçların muhakeme yapması idi. Askerler, yargıçlara brifing (daha doğrusu talimat) verirken mütedeyyin insanları süründürecek, onları sindirecek ne varsa yapmalarını, bir daha laiklik aleyhine, Atatürk ilke ve inkılapları aleyhine en ufak bir kelime etmeyecek ve teşebbüste bulunmayacak derecede insanları sindirmeleri ve Müslüman insanların hiçbir şekilde bir araya gelmemeleri ve birlik olmamaları için ne gerekiyorsa yapmaları için Yargıya büyük brifing ve talimatlar vermişlerdir. Keza deliller toplamada, fişlemede ne kadar alçakça ve iğrenç fiil ve işlemler yapıldığını Fadime Şahin gibi figüranlar, Başbakanlıkta şeyhlere yemek vermeler gibi tasarlanmış ve uydurulmuş bir çok delil ile toplum nezdinde meşrulaştırmaya çalışmalarına hepimiz şahit olmuştuk. Yine dosyalarda ki en alçak ve en iğrenç durumlardan biri de emniyet yoluyla işkence ile alınan ve ikrar ettirilen suç kabulü gibi eylemlerden geri durulmaması idi. Hakeza hakimler yıllar sürecek yargılamaları, mütedeyyin ve önder olan insanların dosyalarını alel acele sonuçlandırıp cezaevlerine göndermekten geri durmadılar. DGM'ler herhalde hiçbir dönemde bu kadar hızlı ve seri karar vermemiştir.

28 Şubat ruhu bitmemiş

NETHABER: 28 Şubat ruhu devam ediyor mu?

Av. Zeki Taşkıran: Biraz önce bahsettiğim üzere 28 Şubatın etkileri 50-100 yıl sürecek kadar büyük bir darbe idi. Bunun etkilerinin devamı, bu ruhun devamı ile paralel gitmektedir. Düşünün ki her haliyle illegal olduğu ortaya çıkmış bir darbe ve bu darbe ile okullardan atılan nice yavrular, işlerinden atılan nice babalar, hapislere atılmış nice masumlar var. Okullarına hala dönememiş, işine ne sebeple olursa olsun iade edilmemiş insanlar var. Kısacası 28 Şubat, Siyonizm'in korkulu rüyası Erbakan Hocayı devirmek için yaptırdığı bir darbe idi ve Siyonizm hiçbir zaman bu ruhu söndürmedi devam ettiriyor her yönüyle. 15 Temmuzda Fetullah Gülen gibi aşağılık, satılmış vatan hainlerini devreye koyarak yüzünü gösterdi. Şimdi ise maneviyatımızı, ahlakımızı yok ederek, ekonomik olarak sıkıştırarak ve AB üyeliği ile kızıştırarak yeni figüranlarla yeni gelişmelerle bu ruhu devam ettiriyor. Bugünlerde bir darbe muhabbeti konuşuluyorsa demektir 28 Şubat ruhu bitmemiş.

2019 yılında cezaevlerinde yaklaşık 400 kişi olduğunu biliyoruz

NETHABER: Halen tutuklu var mı?

Av. Zeki Taşkıran: Biraz önce söyledim ama bir daha tekrar edeyim, 28 Şubat Mahkemelerinde yargılanmış ve brifing alan yargıçların verdiği kararlarla mahkum olmuş ve cezaevinde bulunan 2019 yılında yaklaşık 400 kişi olduğunu biliyoruz. Bu yıl da hadi 300 kişi olsun. 28 Şubat mağduru bir Cumhurbaşkanımıza rağmen hala o illegal mahkemelerce verilen kararların yok sayılmamış olmasını anlayamıyorum. Ergenekon ve Balyoz gibi soruşturmalarda sanık olarak geçen isimlerin kesinlikle masum olmamalarına rağmen sırf 15 Temmuz darbesinden sonra tekrar yargılanarak FETÖ'cülerin uydurduğu delillerle FETÖ'cü hakimler cezalandırdı diye tamamıyla beraat verip, 23 yıl önce darbeci hakimlerin verdiği cezaların hala devam ettiriliyor olmasını hazmetmek imkansız. Son olarak diyorum ki, biz millet olarak birlik ve beraberlik içinde, ahlak ve maneviyatı yüksek bir nesil ile geleceğimizi kurar isek ve eğitim ile bilime yönelir ve milliliğimize her yönden önem verir isek darbelerden kurtuluruz. Aksi halde devir daim eder dururuz.

Bakmadan Geçme