Kışla'daki Yıkıma Yargı Freni!
Malatya 2. İdare Mahkemesi, rezerv alan içinde kaldığı için tahliye edilmesi için tebligat gönderilen Kışla Caddesindeki bina hakkında, 'Riskli Yapı Tespiti Yapmadan ve Yıkım Kararı Almadan Tahliye Edemezsin' kararını verdi ve işlemi iptal etti.
Malatya 2. İdare Mahkemesi, Kışla Caddesinde bulunan bir binanın tahliyesi ve yıkılmasına ilişkin 14 Mayıs 2024 tarihli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının tebligatına ilişkin olarak “yürütmenin durdurulması” kararını verdi. Karar gerekçesinde, “riskli yapı tespiti yapılmadan ve yıkım kararının bulunmadan” binanın tahliye edilemeyeceği hükmü yer aldı.
Kışla Caddesinde bulanan bir binaya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 14 Mayıs 2024 tarihte gönderilen tebligat ile alanın rezerv bölge ilan edildiği ve bu nedenle binanın tahliye edilmesi belirtildi. Bina sahipleri ise avukatları Halis Önal aracılığı ile Malatya 2. İdare Mahkemesine dava açılarak, “yapının az hasarlı olarak tespit edildiği, yapının risk arz etmediği, hukuka aykırı olduğu iddia edilerek yürütmesinin durdurulması ve iptali istenildi.”
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ise mahkemeye gönderdiği savunmada, “Dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgenin rezerv yapı alanı içerisinde kaldığı, deprem sonrası kentsel dönüşüm uygulamalarının hayata geçirilmesinin hedeflendiği, yapıya ilişkin riskli yapı tespiti ve yıkım kararı bulunmadığı, işlemin hukuka uygun olduğundan bahisle yürütmenin durdurulması isteminin ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.” İfadelerine yer verdi.
Malatya Valiliği tarafından mahkemeye gönderilen savunmada da, “Taşınmazın rezerv yapı alanı içerisinde yer aldığı, riskli yapı tespiti ve yıkım kararı bulunmadığı, kapıya asılan tebligatın tahliye ve rezev alana ilişkin olduğu, işlemin hukuka ve mevzuata uygun olduğundan bahisle yürütmenin durdurulması isteminin ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.” denildi.
Malatya 2. İdare Mahkemesi ise, söz konusu bina hakkında riskli yapı ve yıkım kararı bulunmadığı gerekçesiyle tahliye edilmesine ilişkin bakanlık tebligat işlemini iptal ederek, yürütmeyi durdurdu.
Malatya 2. İdare Mahkemesi’nin Yürütmenin durdurulmasına verdiği kararın gerekçesini şu şekilde kararında yer verdi, “Yıkılacak derecede riskli olan yapıların bulunduğu alanlar ile ağır hasar gören veya ağır hasar görme riski bulunan yapıların bulunduğu bölgelerde 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'nun 6/A maddesi kapsamında maliklerin ve ilgililerin muvafakati aranmaksızın rezerv yapı alanı uygulamasının Bakanlık'ça res'en yapılabileceği, rezerv yapı alanına ilişkin uygulamalarda ise 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'nun 6/A maddesinin 2.fıkrası uyarınca öncelikle riskli yapı tespitinin mülki idare amiri tarafından verilecek yazılı izine istinaden kolluk kuvveti marifetiyle kapalı kapıları/alanları açmak veya açtırmak suretiyle Başkanlıkça yapılacağı, ilgili taşınmazın riskli yapı olarak tespit edilmesi akabinde yapının tahliye ve yıkım aşamasına geçileceği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, davalı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile davalı Malatya Valiliğini savunmalarında dava konusu taşınmaz hakkında riskli yapı tespiti ve yıkım kararının bulunmadığı, yapıların tahliyesi ve riskli yapı tespitlerinin yapılması zorunluluk gerektirdiğinden işlem tesis edildiğinin bildirildiği görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu taşınmaza ilişkin herhangi bir riskli yapı tespitinin bulunmadığı, rezerv yapı alanı ilan edilen bölgelerde yer alan taşınmazların tahliye edilmeksizin gerektiğinde kolluk kuvveti desteğiyle birlikte riskli yapı tespitinin gerçekleştirilebileceği açık olup rezerv yapı alanına ilan edilmesinin bölgedeki tüm taşınmazların doğrudan tahliye edilmesi gerektiği sonucunu doğurmayacağı anlaşıldığından dava konusu taşınmazın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6/A maddesi uyarınca re'sen tahliye edilmesine ilanen tebligat işleminde hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, 2577 sayılı Kanunun 27. Maddesine göre, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi mümkün olup; olayda dava konusu işlemin taşınmazın tahliyesine ilişkin olması nedeniyle uygulanması halinde davacının telafisi zararlara uğrayacağı tabii ve açıktır.”