28 Şubat'ta Malatya pilot ildi
28 Şubat Postmodern Askeri Darbenin üzerinden 28 yıl geçti. BİLSAM (Bilgi Yolu Eğitim, Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) 28 Şubat postmodern darbesinin yıl dönümü nedeniyle '28 Yıl Sonra 28 Şubat' Paneli düzenledi. Panelin moderatörü olan Prof. Dr. İlhan İçen, 28 Şubat darbesinde Malatya'nın pilot il olduğunu söyledi.
Üzerinden 28 yıla yakın süre geçen 28 Şubat Postmodern Askeri Darbesinin etkileri ve darbede pilot bölge seçilen Malatya'da yaşananların aktarılması amacıyla BİLSAM tarafından, İstanbulluoğlu Konağında “28 Yıl Sonra 28 Şubat” paneli düzenlendi. Moderatörlüğünü Prof. Dr. İlhan İçen’in yaptığı panelde; Araştırmacı-Yazar Hasan Dündar, Eğitimci Mehmet Koç ve İş İnsanı Osman Marasalı konuşmacı olarak katılırken AK Parti Yeşilyurt Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. İlhan Geçit'te programı takip etti.
Panelin moderatörü olan Prof. Dr. İlhan İçen, panel açılışında yaptığı konuşmada; "28 Şubat Malatya için önemli. Darbeciler tarafından Malatya pilot il yani uygulama sahası olarak Malatyalılar diğer illere nazaran bu süreci daha çok etkilendi. Milletimizin sosyal hayatları, sosyal bir deprem ile altüst edildi. 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz darbeleri her dönemde farklı kesimlerce yapılsa bile asıl hedefleri milletimizdir" dedi.
Malatya'da ve Türkiye'de iki kutuplu yapı oluşturulmaya çalışıldığını ve o dönem Necmettin Erbakan'ın anlaşılmadığını belirten İş Adamı Osman Marasalı, "Erbakan Hoca hep anlaşılmak istedi. Hatta şu sözleri var; "Ne olur beni bir kere siyonistlerden önce anlayın. Hans'ın anladığını Hasan anlamadı" diyordu. Malesef bu süreçte büyük bir değer yitirdik. 28 Şubat'ta toplum üzerinde kara bir leke olarak kaldı. O gün demokrasi insan hakları, özgürlükler, ayaklar altına alındı. Hala söylediklerini yaparsanız demokrasi var. Söylediklerini yapmazsanız demokrasi yok. Bu bütün demokrat dünya için de böyle yani Amerika'sı, Almanya'sı, İngiltere'si için de maalesef hala geçerli. Filistin'in hakkını savunacaksan, susacaksın, konuşma hakkın yok. Ressamdır, boykot edilir. Şarkıcıdır, konseri iptal edilir. Ama boş konuşacaksan istediğin mitingi düzenleyebilirsen, istediğin kadar bağırıp çağırabilirsin. Maalesef durum böyle" açıklamasını yaptı.
Askeri darbenin doğurduğu sonuçların üzerinde durulduğu panelde söz alan ve baş örtüsü taktığı için gözaltına alınan , darbe mağduru öğrencilerden biri yaşadıklarını şöyle ifade etti;
"Üniversite öğrencisiydim. Böyle bir toplumda ben ancak bir hayal kırıklığını anlatabilirim. Şu anda geldiğimiz süreci anlatabilirim. 18 yaşındaki kız çocukları böyle muamelelere maruz bırakıldı. Ben her 28 Şubat'ta bunu yaşıyorum. Ellerim titrer. Kalbim gerçekten çarpar. Tekrar da aynı duyguları yaşıyorum şu anda. Çünkü sadece kendi adıma üzülmem. Orada yaşanan bu süreçten dolayı kendi balkondan atmak zorunda kalan bir Emine hanıma üzülürüm. O sırada bir trafik kazası geçirip aylarca yatmak zorunda kalan arkadaşım Fatma'ya üzülürüm. Dışarıdayken ailesi tarafından zorla gelip başörtüsü başından açılan Hacer Hanım'a üzülürüm kendi adıma üzülmem. Çünkü ben bu konuda en şanslılardan biriydim. Ailem bana bu konuda gerçekten destek verdi. Bir an bile okulu bırakmak noktasında tereddüt etmedim. Bizi ilk başta okulda kınadılar. Sonra okula daha sonra kampüse almadılar. Tekrar döndüğümüzde Akpınar'da bekliyorlardı. Hepimizi içeri aldılar bir şekilde. Malatya'nın sağlam duruşuyla gece çıktık."
28 Şubat’ta Malatya’da yaşananlar
Eğitimci Mehmet Koç ise 28 Şubat sürecinin Malatya'ya yansımaları anlattı. Koç, “28 Şubat’ın etkileri çok uzun bir süre devam etti. Başörtüsü eylemleri, İmam hatiplerin kapatılması. O süreçte ne yapabiliriz ne yapamayız diye ayda iki sefer toplantı yapıyorduk. Bu toplantılar bir sonuç getirmeyince bu sefer en başta yapacağımız şey işte duadır. Dua etmek için de bir cami seçildi. Bir bildiri gerekiyordu. Bunu da İmam Hatip Yaşatma Derneği Başkanı İsmet isimli bir muhterem vardı. Dedik böyle bir bildiri hazırlayacağız ve milleti duaya davet edeceğiz. Sen imzalar mısın dedik, imzalarım dedi. O gün geldi İsmet abi yok. Bir şekilde biz başlattık. Bayağı devam etti bu süreç bununla da yetinmediler. Sabah namazında polisler geliyor ama bir şey yapmıyorlardı. Üniversite öğrencileri üzerine baskı kurmaya başladılar. İçeri almadılar orada jandarma engel oldu. Şehre gelince polis engel oldu. Yani Akpınar'da otobüs durağına inecekler, evlerine gidecekler. Ama bir şekilde önlerini kapatıyorlar. Bir seferinde bayağı başörtülü kızlarımızı merkez karakoluna aldılar” ifadelerini kullandı.
“28 Şubat'ın hikayesi 1995’te başlıyor”
Daha sonra söz alan Araştırmacı-Yazar Hasan Dündar ise 28 Şubat sürecini şu sözlerle anlattı; “1997’de Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan karardan itibaren 28 Şubat serencamını konuşuyoruz ama aslında bizim 28 Şubat'ın hikayesi 1995’te başlıyor. 1995, 24 Aralık'ta yapılan milletvekili seçimlerinde Refah Partisi o zaman yüzde 21’le iktidara yakın bir oy oranı alıyor ama bir parti olmazsa iktidar olmayacak. Tabii ertesi günü gazeteler diyor ki seçmen ana sol hükümetin işaret etti. Yani ana vatan ve demokratik sol partiden bahsediyorlar. Tabii kimse Refah Partisi'yle koalisyon kurmak istemiyor. O esnada Sayın Çiller ile Sayın Mesut Yılmaz'ın bir hükümet kurma teşebbüsleri var. Hükümeti kuruyorlar. Refah Partisi de bu hükümetin kuruluşunda yapılan bir takım eksiklikleri anayasa mahkemesine götürüyor anayasa mahkemesi de Refah Partisi'nin haklı bulunca hükümet istifa etmek mecburiyetinde kalıyor.”