'28 Şubat kimlik savaşıydı'
Malatya'nın Arapgir ilçesinde 28 Şubat sürecinde öğretmenliği bırakmak zorunda kalan Emine Özdemir, sürecin başörtü savaşı olmadığını dikkat çekerek, 'Bir başörtü savaşı değildi, açık mı kapalı mı üzerinden değil bir kimlik savaşıydı. Zor bir süreçti. Bu süreçten bazılarımız yıkılarak bazılarımız da daha güçlenerek kalktık. Ümit ediyorum toplumun büyük bir kısımı güçlenerek kalkmıştır' dedi.
28 Şubat sürecinde üniversite eğitimini yaşadığı tüm zorluklara rağmen tamamlayıp öğretmenliğe başlayan Emine öğretmen, hakkında yapılan ikaz, kınama ve baskılara dayanamayıp 1999'da gönül verdiği mesleğini bırakmak zorunda kaldı. Yaklaşık 10 yıl sonra Arapgir ilçesinde bulunan Mehmet Akif Ersoy İlkokulu'na sınıf öğretmeni olarak dönen Özdemir, yaptığı açıklamada, 28 Şubat'ın toplumun en zayıf kesimi çocuklar ve gençler üzerinden yürütülen bir savaş olduğunu belirtti. Mesleğine atandıktan sonra köy okulunda göreve başladığını anlatan Özdemir, bu süreçte kendisine uyarı, kınama gibi cezalar verildiğini söyledi.
Zor bir süreçti
Okulda 10 öğrencisinin olduğunu ve kendisinin müfettişler ve yöneticiler tarafından "toplumun huzur ve güvenini bozmakla" itham edildiğini dile getiren Özdemir, şöyle devam etti: "Kınamanın akabinde de ilçe dışına sürme olacaktı. Tabi evli olmam ve diğer şartlardan dolayı gidemedim. Sürgüne gitseydim ne olurdu farklı bir tabloyla karşılaşacağımı zannetmiyorum. Bu cezalar arasında sürekli gelindi, gidildi. 'Birileri başını açıyor sen neden açmıyorsun' diye söylemler oldu, bulunduğum ilçede de sadece başını açmayan ben olduğum için. Bu sefer herkes açtı sadece benim açmamam baş belası gibi oldu. Yıkıcı ve üzücü bir süreçti çünkü kendinizi ifade edemiyorsunuz." Özdemir, başörtüsünü kendi isteğiyle inancı gereği taktığını ama karşılaştığı suçlamaların neredeyse terörist ilan edecek kadar farklı olduğunu aktararak, yapılan ithamlardan çok etkilendiğini kaydetti. Sürecin başörtü savaşı olmadığını dile getiren Özdemir, "Bir başörtü savaşı değildi, açık mı kapalı mı üzerinden değil bir kimlik savaşıydı. Zor bir süreçti. Bu süreçten bazılarımız yıkılarak bazılarımız da daha güçlenerek kalktık. Ümit ediyorum toplumun büyük bir kısmı güçlenerek kalkmıştır" diye konuştu.
Biz Türki'yeyiz onlar başkalarıydı
28 Şubat sürecinde hakkının gasbedildiğini belirten Özdemir, şöyle konuştu: "İnsanlar sağlık sorunuyla da işinden ayrılabilir. İş her şey demek değildir ama birileri geliyor ve 'sen burada çalışamazsın' diyor çünkü sen benden değilsin, 'sende benim istediğim yok' diyor. Bence 28 Şubat buydu. 'Onlar' diyorum çünkü asla ve asla bizler değiller. Biz Türkiyeyiz onlar başkalarıydı. Türkiye gerçeğinde, Osmanlı geçmişi olan bir insan gelip de sizden başörtünüzü çıkarmanızı istemez. Onun için ben o süreçte sadece kendim için değil yurdumun her köşesinde her bir birey için de başörtümü başımda tutmaya çalıştığımı düşünüyorum. Bu sadece benim şahsi öğretmenlik davam değildi. Bir baş açma kapama davam değildi. Bu bir kimlik savaşıydı. Bir Osmanlı, Türk ve Müslüman kültürünü yok etme savaşıydı. Böyle bir savaşın içinde kendimi buldum." Emine öğretmen, yaşadığı 28 Şubat dönemiyle şu anki değişimin farkını "geceyle gündüz" diye tanımlayarak, "Her ortamda öğretmen kimliğimin dışında da bir Müslüman kadın kimliği olarak değer gördüğümü hissediyorum ve bu beni gerçekten çok mutlu ediyor. Fevkalade bir şey." diye konuştu.
Saltanatları başlarına yıkıldı
Emine Özdemir, 28 Şubat'ta yaşadıklarının Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) karına dönüştüğüne dikkati çekti. Yaşanılan acılardan FETÖ'cülerin kar ettiğini dile getiren Özdemir, konuşmasını şöyle tamamladı: "Ne yaptılar bize? Her yerde varken tıpta, öğretmenlikte, hukukta bir anda yok ettiler. Yok olan bir şeyin yerine ne gelecek tabi ki kendileri. Adeta saltanatlarını kurdular ama yükselen saltanatları da başlarına yıkıldı. Yani hamdediyorum, başka hiçbir şey söylemek istemiyorum çünkü bir insanın acısından, gözyaşından, ahından asla bir iktidar kurulmaz. Kurulanın da sonunun ne olduğunu görüyoruz. Ben yıllarca öğretmenliğe başlamayabilirdim, hatta ölebilirdim. Nasip de olmayabilirdi ama bu benim haklı olduğum gerçeğini asla değiştirmez. Ben haklıydım isterse Türkiye'de bir kişi inansın isterse tüm dünya bana inansın ben haklıyım. Biz haklıyız Türkiye olarak, onlar haklı değildi."