Aile ve gençlik kan kaybediyor
Türkiye Aile Meclisi Genel Koordinatörü Adem Çevik, İstanbul Sözleşmesinin TBMM'de kabulünün 9. yılında yaptığı açıklamada 'Reklamlar, diziler, moda bu yönde şekillendiriliyor. Biz, giderek artan bir sabırsızlıkla, sorunun verilen sözler doğrultusunda bir an önce çözümlenmesini bekliyoruz. Aile, gençlik her saniye kan kaybetmektedir. Ve her geçen saat çözümsüzlüğün maliyeti artmaktadır' dedi.
24 Kasım 2011'de TBMM’de tüm partilerin şerh koymadan oy birliğiyle kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi ve uygulamalarının ardından 9 yıl geçti. Toplumun inanç, değer ve kültürüyle bağdaşmayan söz konusu sözleşme birçok Avrupa ülkesi tarafından kabul edilmezken veya bazı maddelere şerh konulurken Türkiye’de ise 9 yıldır uygulanmaya devam ediliyor.
Yürürlükte olmasından rahatsızız
İstanbul Sözleşmesinin kabul edilişinin 9'uncu yılı dolayısıyla Türkiye Aile Meclisi Genel Koordinatörü Adem Çevik, yazılı basın açıklamasında, aile değerlerini olumsuz etkileyen sözleşmenin acilen iptal edilmesi çağrısında bulunarak, "Bugün, Utanma! diye yola çıkan ahlaksızlığı onur sayan, İngilizce kelimelerle LGBTP +Q olarak tanımlanan, Türkçe telaffuzunun edepsizlik olarak tanımlandığı halde, ağuyu altın tas içre bal ile birlikte sunan İstanbul sözleşmesinin kadına şiddeti göze çok yaklaştırılan bir kibrit çöpünün arkasında yanan bir ormanı görmeyi engellemesi gibi, yıkılan aile ve genç nesillerin ahlaksızlık ve fuhşiyat bataklığına çeken bir sözleşmenin TBMM’de kabulünün yıl dönümü. Hâlâ bu, Kur’an-ı Kerim, İncil ve Tevrat’ta lanetlenen bir ahlaksızlığa kapı aralayan toplumsal cinsiyet kavramının arkasına gizlenen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği maskesiyle eşcinselliği teşvik eden cinsel yönelim ve cinsel tercih günahını işleyenleri pozitif ayırımcılığa tabi tutan bir yasanın hâlâ yürürlükte olmasından rahatsızız" diye konuştu.
Aileyi hedef almakta
Ülkemizde, insanların cinsel kimliklerinin, kimlik kartı ve pasaportlarda gender (cinsiyet) olarak tanımlandığını vurgulayan Çevik, "Kişi, şahıs ve fert yerine, din mezhep ahlak ve gelenekten bağımsız bireyler olarak tanımlanıyor, ahlakı kökünden kazımak için yola çıkanların komplosuna alet olanlar ve göz yuman siyaset, bürokrasi, STK, Media ve akademisyenler tarafından. Reklamlar, diziler, moda bu yönde şekillendiriliyor. Biz Türkiye Aile Meclisi ve Bileşenleri olarak giderek artan bir sabırsızlıkla, sorunun verilen sözler doğrultusunda bir an önce çözümlenmesini bekliyoruz. Aile, gençlik her saniye kan kaybetmektedir. Ve her geçen saat çözümsüzlüğün maliyeti artmaktadır. Konu, tek başına; “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” değildir. Eş zamanlı olarak tartışmamız gereken, bazılarına ülkemizin de taraf olduğu şu sözleşmelere karşı, İslam ülkeleri, Türk Dünyası, D8 ülkeleri olarak harekete geçmemiz gerekmektedir. Aile ve gençlik önünde engel teşkil eden, İstanbul Sözleşmesi dışındaki aileyi hedef almaktadır" şeklinde konuştu.
Dine ve Ahlaka karşı meydan okuyorlar
Çevik, cinsel yönelim, tercih ve deneyim konusunda ahlak dışı teşviklerin söz konusu olduğunu ifade ederek, İstanbul Sözleşmesinin uygulama, izleme, değerlendirme, yaptırım yetkisine sahip GRAVIO’nun faaliyetlerinin askıya alınmasını talep etti. Kadıncılık ya da erkekçilik de ırkçılıktır diyen Çevik, "Eşitlik bir aldatmacadır. Kadın Kadına eşit değil ki, erkek erkeğe eşit değil ki, kadın erkeğe eşit olsun. Asıl olan adalet, barış, özgürlük, şefkat, merhamet ve saygıdır. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana, zalime karşı olmak esastır. Bu sözleşmeler, sureti haktan gözükerek, var olan bir takım cahilce işlenen haksız fiilleri bahane ederek, çözüm adına, adeta çözüm diye bir cinayeti örgütlüyor. Bu fitne aileyi yıkmakla kalmıyor, aile fertlerini birbirine karşı kışkırtıyor. Bu büyük bir fitne’dir. Bu sözleşmeler, Dine ve Ahlak’a karşı meydan okuyorlar. Fuhşiyatı destekliyor" dedi.
Kadına şiddeti önlememiş, artırmış
İstanbul sözleşmesinden bazı Hıristiyan batılı ülkelerin çekilme kararları alması rağmen, hükümetin bu konuda oyalanmasını anlamakta güçlük çektiklerini söyleyen Çevik, "Bu sözleşme kadına şiddeti önlememiş, artırmış, adeta kaş yapayım derken, göz çıkartmıştır. Bu konu, nafaka, şahitlik, arabuluculuk, genç evlilik mağdurları, zina gibi birkaç düzüne soruna sebep olmaktadır. Artık gençler evlenmekten korkuyor Evliliğin yerini birlikte yaşam aldı. Evliler çocuk yapmakta isteksiz, boşanmalar çığ gibi artarken, devam eden evliliklerde mutluluk katsayısı giderek düşüyor. Ve bu uygulamalar, kutsal metinlerdeki yüzlerce ayetle çelişiyor. Bu arada bu tarihin en büyük komplosuna karşı çıkan kişi ve kuruluşlara karşı media linçini not ediyoruz. Bir kişiye yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir. Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır. Biz susmayacağız. TBMM’nin milletin sesine kulak vererek bu yanlıştan döneceğini ümit ediyoruz. 24 Kasım 2011'de TBMM’de, gece 23.00 de ve 23 dakikada bütün partilerin oy birliği ile onaylayan ilk ülke olarak bu talihsizliği bir kambur gibi daha fazla sırtımızda taşımak istemiyoruz" açıklamalarına yer verdi.