Süveyda Keskin

Mahremiyetin dönüşümü

Süveyda Keskin

Dönüştü her şey…

Kadın, erkek, çocuk, arkadaş…

Ahlak, beden, ticaret, duygu, düşünce…

Doğasında ki asilliği, özü, erdemi kaybetti, dönüştü.

Onur, vakar, gurur; içtenliği, samimiyeti, anlam önemi kaybetti. Değişti, kirlendi, dönüştü, dönüştürüldü…

Güven, emniyet merciileri ve algıları değişti, dönüştü.

Madde, menfaat, statü aslında güven gibi görünse de kaygı mercileri oldu. Fakat algıda, güven diye oluşturuldu, dönüştürüldü.

Emniyetli diye sunulan mercii ve olgular, yüzyılın kendisiyle çelişen olgularıyla paradoksal bir endam arz etti, güvenliksiz oldu. 

Freud’un değişiyle ‘Uygarlık, bir parça özgürlük vaadiyle insanın güveninden çaldı.’ İnsan uygarlık adına özgürlük anlayışının ve anlamının değiştiğini ve dönüştüğünü kavrayamadı.
Suni kaygı ve korkularla ortak düşmanlıklar üretildi. Korkular bile orjininden koparıldı…

Ticaret metalaştı. Kâr menfaate, kalpazanlığa, tüketmeye dönüştü. Maddi tüketim insanı tüketti. Ticaret ve kar anlayışı; insanı tüketen anlayışa dönüştü.

Temel güven; topluluk, akrabalık bağları, arkadaş ve dostluklarda ki yerel, yöresel güven ilişkileri, kendi içine yerleşik haldeyken şimdi kaygan zeminlerde zoraki bekletilir oldu. 

Çünkü topluluk ve kişisel güven olguları değişti ve dönüştü…

Gündelik yaşamın insan ilişkilerinde ki doku ve yapısı zayıfladı, zayıflatıldı ve dönüştü.

Çünkü toplumsal, karakteristik, manevi olgular değişti.

Soyut, suni ve sanal sistemler tarafından yapılandırılan rutinler içeriksiz, ahlak dışı bir yapıya sahip olduğundan, ‘kişilik dışılık’ giderek artan bir biçimde kişiselliği ve bireyliği yuttu.

Bu kişilik dışılık; kişisel ve cinsel mahremiyet ilişki ve anlayışını zedeledi. 

Kişisel ve cinsel mahremiyet ilişkileri; gizemini kaybetti, alenileşti, bayağılaştı ve kıymetsizleşti.
Küreselleşmeyle beraber en mahrem türdeki kişisel yaşam öz ve orjin olanı yerinden etme düzenekleriyle dönüştürmüş oldu.

Dünya giderek güvenliği daha tehdit edici bir hale büründükçe yaşam ve içindeki insan, beşeri çözümlere, psikaytr’lara yönlendirildi ve sağlık anlayışı taa zirvede metaalaşan beden anlayışıyla teslimiyetten uzak bir duygu ve düşünceye dönüştü…

Bir şeyin altını önemle çizmek lazım. Dönüştürülen argümanlar zengin / fakir, yada bölgesel ayrım yapmayan, ayrıcalıklı olanlar / olmayanlar arasında ki sınırların sonu olduğu gibi, toplumsal ve ekonomik ayrımları da aşarak ilerlemeye devam ediyor.
 
Maddeyi ha bire tüketen insan, aslında her dönem devreye sokulan yeni dünya anlayışlarıyla birlikte, yaşamın her türlü mahrem forumunu tüketti. Bu pragmatik kabullenişte, kendinden olandan vermeye devam ederek tüketmenin ve tükenmenin belki de son kertesinde.

Bir şelale misali; hoyratça, durağı olmayan bir akarla…

Hal böyleyken, öyleyse nereye gidiyorsunuz. Tekvir / 26 Ayetinden pay biçip; bu hoyratça akışta bir an durup ‘nereye gidiyorum’ sorusunu kendine soran insanlardan olmak ümidiyle diyorum.

Selametle.

Yazarın Diğer Yazıları