Süveyda Keskin

Filler tepişir çimenler hep ezilir

Süveyda Keskin

Her sıkıştıklarında, her daraldıklarında, her gelecek kaygısı yaşadıklarında açılırlar, yayılırlar; 

Hoyratça, vahşice, barbarca…

Saldırma eğilimine girerler…

Çok önceden hazırlık yaparlar…

Aniden oldu, birden oldu sanırsın.

Neredeyse hiçbir yeraltı/ yer üstü kaynağına sahip olmayan batı / ABD, bugünkü konforlu 
yaşamını, uygarlığını (!) da mazlum ama zengin toprakların işgaline katline, zulmüne borçludur.

‘Bunu unutma evlat; Batı hiçbir zaman uygar olamamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.’ Dediği gibi Aliya İzzet Begoviç’in.

Yeryüzünde çıkardığı fitne / fesat, kargaşa/anarşi zemini üzerinden silah pazarlamak olan bu barbar zihniyet uzun zamandır Rusya’yı arenaya çekme hazırlığını Karadeniz ve çevresini silahlandırmaya başladığı zaman yapmıştır.

Haçlı seferleri, dünya savaşları, endüstri devrimiyle sınırların ve kaynakların talan edildiği paylaşımlara şimdi üçüncü paylaşım startı verilmiş görünüyor. Ezeli hasım ve güç savaşçıları ABD/Batı ve Rusya. Batı ve ABD’nin doğunun kaynaklarının ve Karadeniz hakimiyeti için hedef meydanına çektiği Rusya’ya hem refleks hem realitede hareket ve operasyondan başka bir şık bırakmadı. 

Dört bir tarafı askeri üs ve füze kalkanlarıyla çevrilmiş olan Rusya’nın güvenlik kaygısıyla operasyona kalkışması, Rusya’ya Batı/ABD ittifakından daha çok haklılık payı verirken; sonuç olarak fillerin kendi menfaatleri doğrultusunda tepiştiklerinin de açıkça bir ifadesidir.

Karadeniz/Kafkasya benim diyen ve coğrafya olarak sınırları içinde olan Rusya, Ukrayna’nın da NATO’ya çekilmek istenmesini yerinde bir tehdit olarak algılarken, Ukrayna’nın NATO’nun oyununa gelmesi ve halka son donanım askeri teçhizatlar karşısında ‘Savaş Ruhu’nun’ verilmesi trajikomik bir durum ve aslında ‘fillerin dövüşürken, çimenlerin ezilmesinden’ başka bir şey değildir. Çünkü filler tepişirken son raddede tarihsel, kültürel, akrabalık ilişki ve ortaklıklar bile ekarte edilebilir. 

Çünkü filler tepişirken, ‘mavi gözlü, sarı saçlılar’ diye ayırt etmeyebilir.

Doğu/Batı’nın dev filleri; tasarlanan yüzyılın üçüncü paylaşımını yaparken, bu kutsal (!) paylaşımda; insanların, malların, canlı/cansız her şeyin tarumar olması, yakılıp, yıkılmasının çokta önemi olmayabilir.

‘Hükümdarlar bir ülkeye girdiklerinde, oranın altını üstüne getirirler. Azizlerini zelil yaparlar. Bunlar da öyle yapacaklardır. ’ Neml/34

Gelelim ülkemize; Her iki blok içinde hayati önem taşıyan doğu unsurunda Türkiye oldukca önemli. Nitekim diyebiliriz ki dünya kaynaklarının dörtte üçü Türkiye ile Çin arasında… 

Dolayısıyla bu gerçek Türkiye’yi ve çevresini de hareket alanının merkez üssü yapıyor ve dört tarafında hareketlilik mevcut. Jeostratejik, jeopolitik öneminin yanı sıra, petrolden çok daha önemli bir yerde olan bor yataklarıyla planın gizemli, çekici ve cazip toprak parçasını oluşturuyor.

Küresel hegomonların küresel egolarıyla üçüncü paylaşımda da talan, yıkım, kan ve gözyaşının arefesini yaşıyor gibi. 

İnsanoğlunun selameti için İslam alemine; Hz. Süleyman’ın izzetli, güçlü iktidarı, siyaseti, güçlü teknokrat ordusu, çağın güçlü teknolojisinden lazım. Süleyman misali, küffar, zalim topluluklara bir ültimatomla boyun eğdiren, tahtları itibarsızlaştıran güçlü siyaset erleri lazım.

‘(Ey elçi!) Onlara dön; İyi bilsinler ki asla karşı koyamayacakları ordularla üzerlerine gelir, muhakkak surette onları yenilmiş ve küçük düşürülmüş olarak çıkarırız !’ 

Tevhid/vahdet/bilimle elbette ki mümkün…

Selametle

Yazarın Diğer Yazıları