Süveyda Keskin

Dayılarla Torpili Kur'an Çoktan Ekarte Etti (1)

Süveyda Keskin

Ey insanlar sizden evvelkileri, şu halleri mahvetti. Toplumun ileri gelenleri bir haksızlık yapınca ona dokunmadılar, aynı suçu zayıflardan biri yapınca onu cezalandırdılar. Allah’a yemin ederim ki hırsızlığı yapan Muhammed’in kızı Fatıma olsa, elini mutlaka keserim. (Ebu Davud 5/196) diyen, benden ve bizden anlayışını külliyen ters yüz eden din ve resulünün ‘adalet’ anlayışı ile karşı karşıyayız.

Hiç şüphesiz adalet; toplum ve yurdun bekası, huzuru, iç barışı ve her forumda istikrar ve başarısı için olmazsa olmaz unsurudur. Adaletin ve hakkın gözetilmediği toplumlar güvenliksiz zeminlerde her an her türlü iç ve dış taarruzlarla karşı karşıyadır.
Kuran-ı Kerim’de, ‘İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmediniz’ (Nisa 58) ayetiyle yöneticilere adalet emredilir. Hükmetmenin, insanla arasında adilane karar vermenin zorunluluğunu dile getirir. Dine, etnik kökene, mezheplere, partiye, gruba, ideolojiye, yöreye, dile, kültüre, renge, cinsiyete değinmez. İnsan / adalet örüntüsü başlı başına köklü ve istisnasız çözümdür aslında.
Araya giren hiçbir mefhum yok. İnsansa adil olmak zorunda, insana ise yine adil olmak zorunda. Bu işin hiçbir istisna ve başka kriteri yok.
Ve toplumda adaleti sağlayacak olansa şüphesiz devletin kendisidir. Devlete ihtiyaçsa sosyolojik bir zaruret olan adaletin tesis edilmesi içindir. Ve aslolan devletin varlığından ziyade toplumda oluşabilecek hegemonyalara fırsat vermeden adilane ve özgürce bir ortam hazırlayabilmesidir.
Devletin ve yöneticilerin varlık gerekçesidir bu. 
Devleti meşru, güçlü, baki kılacak tek unsurdur adalet. ‘Adalet mülkün temeliyse’ ve her türlü mülkte (velayet, makam, statü, vazife, sorumluluk, yöneticilik, iş dağılımı, ehliyet, liyakat, meşveret) bu tasarrufun içindeyse adalet; amasız, nedensiz, zorunlu olan, elzem olan, gerekli olandır.

Sahip Olmak Mı, Layık Olmak Mı? 

Yöneticilikte adalet, aile, küçük bir topluluk, bir şehir veya bir ülke söz konusu olduğunda başlı başına ciddiyet arz ediyor. Ehliyet ve erdemi elzem kılıyor. ‘Allah size emanetlerinizi ehline vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emrediyor.’ Ayetini tekrar hatırlamak durumundayız. Sahip olunan şey her zaman hak edilen olmamıştır. Her zaman için emek, ciddiyet, ehliyet söz konusu değildir. Ehil değildir ama bir şekilde sahiptir.
Ehil olmak ustalaşmayı, uzmanlaşmayı, işin erbabı olmayı gerektirir. Buda emeğin, samimiyetin, hakkını vermenin, kıdemin sonucudur. Öyle hemen olmaz, dayılarla olmaz, parayla olmaz…

Hak edilmişlik söz konusudur. Rüşvetle, torpille, nüfus sahibi dayılarınızla sahip olduğunuz şeyi hak etmemiş, layık olamamışsınızdır. Bu ise ortamı oyalamaktan, zaman ve enerji kaybında yol açmaktan, işlerin ilerlemesine gem vurmaktan başka bir sonuç doğurmaz. ‘Bizdense olsun’ mantığı sadece makama değil direkt ve dolaylı tüm forumlara darbe vurmuştur. Emek, hak, hukuk ve liyakat hırsızlığı bağlantılı her mekanizmaya zarar vermiştir. 

Oysa Ebu Leheb’in Allah Resulüne ‘Senin amcanım, dinine girdiğimde bana ne var? ’ sorusuna karşılık Allah Resulü, ‘şu yanımda oturan siyah yüzlü Bilal’e ne varsa sana da o var’ der. Yeğeni amcaya imtiyaz tanımadı. ‘Herkese ne ise sana da o’ dedi. Adam kayırma ve ayırma yapmadan hakkı hak sahibine vermek… Ancak bu formül insanlar arasında güveni, barışı, uzlaşı ve kardeşliği sağlayabilir. Aksi taktirde toplumda kaos, kargaşa, ve huzursuzluğun önüne geçemezsiniz. 
Allah Resul’une kıyametin ne zaman kopacağı sorulunca ‘Emanet zayi edildiği zaman’ der. 
‘Emanet nasıl zayi olur?’ sorusuna, ‘Emanet ehil olmayan kimseye verildiği zaman kıyameti bekle’ diye cevap verir. (Buhari, İlim2;Rikak,35,İbn-i Hanbel, Müsned2, 361)

Önemli bir noktaya dikkat çekmek isterim; Mutlaka uzun tarih içerisinde kadim İslam medeniyeti erdemli şehirler kurdu. Erdemli yöneticiler yetiştirdi. Uzun zamandır erdemli topluluk ve yöneticilere hasret bir dönemin içerisindeysek de gerçekleşmesi olanaksız değil. Tüm egolardan uzak, toplumsal dayanışma, yardımlaşma ve kardeşlik dürtüsünün hakim olduğu erdemli bir toplum…
Yeryüzünde çoğunluğa cahil, fasık, fitne, erdemsiz, yeteneksiz, insan ve insanlığı bertaraf etme niyeti taşıyan güruh yönetici hakim konumundaysa da erdemi, erdemli toplumu, erdemli yönetici ve liderleri, adaleti ve hakkaniyeti barındıran ilahi öğretilerle hayatı hakim kılabiliriz. 

Vahiy sonuna dek bunun için var. 

Selametle

Yazarın Diğer Yazıları