Süleyman Keskin

BİZ DERTLİ İNSANLARIZ

Süleyman Keskin

Önceki gün arkadaşlarla bir dost muhabbetinde bir araya geldik, gündemi değerlendirelim dedik.

Ama ne hikmetse bizim Mustafa abi gündemin konusunu pat diye ortaya koyuverdi.

Dedi ki, “Ümmetin hali ne olacak?” fikirlerini delikanlıca söyleyin…

Lafı devam ettirdi her gün Müslüman ülkelerde kardeşlerimiz ölüyor, yanıyor, sürülüyor topraklarından, dün yine şehitlerimiz vardı.

O sıra gözlerinde yaşlar damlıyordu…

Ben hiç Mustafa abimi bu halde görmedim.

Şehit kelimesini ifade ederken ki hali şimdi bu satırları yazarken gözlerimin önünde film şeridi gibi gidip geliyor.

Boğazına düğümlenen derdin nedir senin Mustafa? Neyin sancısını çekersin? Gece, gündüz düşündüğün, ne yana baksan karşına çıkan, gözünde yaş, yüzünde hüzün olan derdin nedir? diye soru dahi sormaya cesaret edemedim.

Çünkü Mustafa’nın derdi belliydi, benim tek aşkım, tek davam Türkiye’m diyordu, ümmetin halini düşünüyordu…

Ben o gün anladım ki İnsan olanın, vicdanı olanın derdi vardır.

Mustafa’nın derdi ise o kadar güzel ki…

Durup düşün, şuanda yüreğinde htiğin derdin adı nedir? Seninle beraber gelen, seninle beraber yaşayan, hatırladığında burnunu sızlatan, gözlerini ıslatan derdinin adı nedir? Seni insanileştiren, derinleştiren, diğer canlılardan ayıran bir derdin var mı, düşün?

Bak Mustafa abi biz de dertli insanlarız. Bizim yüreğimizde de Müslüman kardeşimizin acısı yaşar.

Biz bazen kardeş oluruz, MABEK’te konaklayan babasız Yusuf’un derdini yüreğimizde soluruz. Biz bazen abi oluruz, annesine ilaç almak için Kernek’teki cafelerde sakız satan Zeynep için yüreğimizle yanarız.

Biz bu ülkenin, biz Malatya’nın evlatlarıyız, dertliyiz, acılıyız. Velhasıl biz bu şehrin mazlumunun sesine, mağdurun nefesine, yolda kalmışın derdine yanarız.

Bakmayın işimiz gazetecilik havalı gibi gözükürüz fakat gelin görün ki bizde sizler kadar dertliyiz dedim Mustafa abi.

Ortam bir anda buz kesti. Mustafa abim ise hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

Meğer bizim ikimizin de derdi aynısıymış. Nerden bilirdim Mustafa’nın bu kadar dertli olduğunu.

Ortamda ilahiyat fakültesi mezunu Ömer ise, “Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeş oldunuz. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı...” (Al-i İmran Suresi 103) ayetini okudu.

Sonrasında ne mi oldu diye sorarsanız?

Hepimiz birbirimize baktık,  ‘Dert adamı söyletir. Bu ülkenin derdini sızını içimizde htiğimiz için konuşuyoruz. Meselesini ikbal olanlar bizi anlayamadı, meselesi koltuk olanlar bizi anlayamadı. Ucuz kahramanlık peşinde olanlar bizi anlayamadı’ diyerek muhabbetimizi sürdürdük. Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları