Kerem Yıldırım

Biz tekbirle dirilir, salavatla yaşarız

Kerem Yıldırım

Tekbir; en büyük olan, her şeye gücü yeten, O'nun yanında her şeyin küçük kaldığı, yaratan yaşatan ve yöneten Rabbimizin azametinin simgesidir.  

Tekbir; istediğini aziz eden, düşmanlarını rezil eden, izni olmadan bir yaprağın bile düşmeyeceği sonsuz Kudret sahibi Allah’ın büyüklüğünü gönülden haykırmaktır. 

Biz, doğduğumuzda kulağımıza Tekbir okunarak diriliriz ve hayatımıza tekbir ile başlarız.

Salavat ise;  Rabbimizin Emir ve yasaklarını insanlığa tebliğ eden, yaşayan Kur'an olarak tavsif edilen, başöğretmenimiz, önderimiz ve rehberimiz  Hz Muhammed Mustafa  (sav) e ve Onun risaletine olan imanımızı ikrarımızın ifadesidir.

Hayatımızın her anında salavatla yaşar salavatla yürürüz.

Biz Hz Muhammed (sav)'in  adı anıldığında salavat yarışına gireriz.

Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina muhammed.

Allah'a ve onun ilkelerine inanmayanlar, Tekbir ve Salavatın değerini tabii ki anlayamazlar. Bizim için tekbir ve salavat tanıtıcı, yüceltici ve çok kıymetli kavramlardır.

Tekbir ve salavat bizim hayatımızın her anını kavrar, kuşatır ve değer kazandırır. 

Bu günlerde tüm dünyayı adeta esir alan Koronavirüs ile mücadele eden ülkemiz, çok iyi bir performans gösteriyor. 

Alması gereken tüm tedbirler alıyor, Devletimiz çok güzel bir kurumlararası koordinasyonla mücadeleyi devam ettiriyor.

Bizim inancımızda, bir iş yaparken, bir afetle veya salgın hastalıkla mücadele ederken tedbir almak çok ama çok önemlidir. Tüm tedbirleri aldıktan sonrada,  sabır ve dua ile Allah'a tevekkül etmek ederiz.

Toplumu her hal ve şartta olumsuz olaylara ve afetlere karşı dinamik bir yapıda tutmak önemlidir. Mücadele sürecinde en az maddi ve teknik tedbirler kadar manevi tedbir de imanımızın gereğidir.

Ruhen dayanıklı ve dirençli olmak için sağlam bir imana sahip olmak, manevi değerlerle donanmak biz Müslümanların en önemli hasletlerindedir.

Bu süreçte milletimizi hem bilgilendirmek hem de maneviyatlarını diri tutmak adına her gün yatsı namazı öncesi, Sala ve Ezan okunduktan sonra tüm camilerden dua ediliyor.  Duanın akabinde de Salavat ve Tekbir getiriliyor. 

Bir vatandaş olarak bu güzel uygulama nedeniyle Diyanet İşleri başkanlığımıza şükranlarımı sunuyorum.

Bazı insanlar Tekbir Ve Salavat’tan niçin rahatsız oluyor?

Camilerimizde okunan salavat ve tekbirlerden rahatsız olanların bazı şehirlerde ıslık ve alkışlarla salavatı ve tekbiri protesto ettiklerini görmek insanı gerçekten üzüyor.

Ne yazık ki İslami simgelere bu ahlaksız tepkiyi gösterenler başka hiçbir ülkede yok herhalde.

İslam’ın simgelerine bu kadar tahammülsüzlük gösteren güruh, lafa gelince de, insana saygıdan, özgürlüklerden ve İnsan haklarından bahsetmiyor mu?  Tam bir ikiyüzlülük.

Bunların anladığı özgürlük, sadece kendileri gibi inanmayanları kapsıyor galiba!

Oysa biz inananlar; herkesin inanma ya da inanmama hakkına saygı gösteririz. Yeter ki onlar da bizim inancımıza saygılı olsunlar. 

Fakat sen, benim için son derece değerli olan salavatımı, tekbirimi protesto edeceksin, sonra da benden saygı bekleyeceksin.

 Yok öyle şey.

Dileğimiz şudur ki; İslam’a ve onun ilkelerine düşman olanlara Allah hidayet versin. Onlar şunu iyi bilmelidir ki,  hiç kimse Allah'ın nurunu (dinini) söndüremez.

Nitekim Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:  "Allah'ın nurunu ağızlarıyla (üfleyerek) söndürmek isterler. Kafirler istemese de Allah nurunu (dinini) mutlaka tamamlayacaktır."

 Biz, tekbirle dirilir, salavatla yaşarız. 

Allah'ın selamı inananların üzerine olsun. 
 

Yazarın Diğer Yazıları