Hamza Atlı

Padişahım çok yaşa diyen dalkavuklar!

Hamza Atlı

Kıymetli okurlarım.

Sizleri selamların en güzeli ile selamlıyorum.

Rabbimin rahmeti, bereketi, hidayeti ve mağfireti "derdi ilahi adalet" olan muvahhitlerin üzerine olsun.

Rabbim sizleri ve bizleri kutlu yolun yolcularından kılsın!

Dostlarım...

Uzun süredir toplumun ciddi bir kesimi İstanbul Sözleşmesi adlı ucube yasaya savaş açmış durumda. Allah'a hamd olsun bu ucube yasa yürürlükten kaldırıldı. 

Lakin eksik!

İnsanların gazı alındı, eyvAllah.

Evet, yapılan kötü değil ama eksik.

İnşallah burada kalmaz ve 6284 sayılı yasa da kaldırılır. 

Cezaevinde binlerce, "erken evlilik" mağduru insan "tecavüzcü" damgasıyla yatıyor.

Hem de "nikâhlı eşine tecavüz"!

Erken yaşta zina edersen sorun yok ama evlenirsen "tecavüzcü" damgasıyla "Yallah" kodese...

Umarım yetkililer bu ucube yasalardan milleti kurtarırlar. 

Bu arada, eski Yuva Yıkma Bakanı Sayın Fatma Betül Sayan Kaya hanım demiş ki;

-İstanbul sözleşmesi yerine "Ankara Mutabakatı" adlı bir başka ucube yasa üzerinde çalışıyoruz!

Ne diyelim, kolay gelsin!

Şunu da ifade etmek isterim. Bence meclis kanunlara yama yapmayı bırakmalı. İslam'a, kanunların özüne, kanunların en güzeline dönmeli!

Dostlarım. 

Milletimizin her konudaki dik duruşu (!) malum. (Buraya gülücük emojisi koymak isterdim.)

Sosyal mecralarda düne kadar sözleşme naraları atanlar, kanun yürürlükten kalkınca "kahrolsun" demeye başladılar.

Ucube yasa İstanbul sözleşmesi ile ilgili bir hikayeyi sizlerle paylaşmak isterim. Lütfen sonuna kadar dikkatlice okuyun. 

Ve bu dalkavuklarla ilgili yorumu siz yapın!

Padişahın biri, patlıcanı çok severmiş. Ne zaman;

-‘Şu patlıcan musakkaya bir türlü doyamıyorum’ dese, dalkavuğu da;

-‘Aman padişahım, siz söyleyince ağzımın suyu akıyor. Akşam olsa da yesek’ dermiş. 

Padişah imambayıldıdan söz edecek olsa;

‘Padişahım, şu imambayıldıyı icat edenin mekânı cennet olsun, nefis bir yemek. İnsan yemeye doyamıyor’ dermiş.

Padişah, karnıyarıktan, patlıcan dolmasından, kızartmasından, kebabından, patlıcan salatasından, turşusundan ve reçelinden söz ettikçe, dalkavuk da göklere çıkarırmış...

Gel zaman, git zaman, padişah patlıcandan nefret etmiş. Sofraya değil yemeği, salatası, turşusu, tatlısı, patlıcanın (P) harfinin gelmesini bile yasaklamış.

-‘Şu patlıcan musakkanın neresini beğenirler de yerler, bir türlü anlamıyorum’ dediğinde, dalkavuk da padişahın sözünü tamamlamış;

‘Aman padişahım, bu musakkanın yenilmesini yasaklamak lazım...’

Padişah, bir başka gün;

-‘Bu insanlara hayret ediyorum. O kadar güzel salata çeşidi varken akşam yemeğinde tutup patlıcan salatası yiyorlar... Anlamak mümkün değil!’ dediğinde, dalkavuk sözünü kesercesine atılarak eklemiş;

-‘Padişahım, bu insanlarda damak zevki diye bir şey yok. En iyisi, patlıcanın yetiştirilmesini yasaklamalı... Adını bile duymaktan nefret ediyorum...’

Bu konuşmaları duyan biri dayanamamış ve padişahın olmadığı ortamda, dalkavuğa sormuş;

-‘Yahu! Sen bir zamanlar patlıcanı metheder ve adeta göklere çıkartırdın. Şimdi ise patlıcanı ve yemeklerini kötülüyorsun. Nasıl olur da bu kadar değişebilirsin hayret!..’

Dalkavuk da hemen yanıtlamış;

-‘Bana bak arkadaş... Bana bak... Ben patlıcanın değil, padişahın dalkavuğuyum, anladın mı?'

Şimdi etrafa şöyle bir bakın. ‘Patlıcanın dalkavuğu’ fıkrasındaki insanlar ne kadar çok değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları