Hamza Atlı

BİZ ÇOK MU İYİYİZ?

Hamza Atlı

Hastalıklı ruhlar...

İslamsız bedenler, bastonu islam olmayan eller ve ayaklar, ruhsuz bir binaya benzerler. Tutunacak dalları, sığınacak limanları olmaz...

Asrın ve modern çağın, modernsizliğinde kaybolan bir nesli ve o neslin ıslahı adına kılı kıpırdamayan anne babaları yazmak istedim.

Ama şimdiden söyleyeyim.

Konu hassas... Konumum daha hassas...

Haliyle yazımı dağıtacağım, duygularım gibi...

Konudan sapacağım istemeden...

Şimdiden affınıza sığınıyorum...

Düşündükçe daraldığım, daraldıkça dağlandığımı htiğim hassas bir konu gençlik...

Fe eyne tezhebun...

Nereye bu gidiş?

Mutlak sonu, ilahi sınav olan bu zorlu hayatı daha da zorlaştırıyoruz. Yaradılış gayemizi unutup sürekli birilerini suçlayarak sorumluluktan kurtulacağımızı sanıyoruz.

Halbuki sürekli kendisiyle avunup durduğumuz mazi elimizden uçmuş, geriye döndüremeyiz. İstikbale hükmedemez, ömrümüzü nihayetsizliğe bağlayamayız. Dünya sonsuzluk yurdu değil, bir gölge misali...

Kısala kısala tükenip gider...

Ölçülü bir zamana, hüküm sahibi "dur" deyinceye kadar sahibiz hepimiz...

Öyleyse yaşadığımız hayatın imtihan olduğunu  düşünmeliyiz. İçinde bulunduğumuz zamanı "islama" uydurmaya bakmalıyız. Karanlıkta bir mum ışığı olmalıyız.

Dünyayı saran zifiri karanlıkların arasında loş ve samimi bir ışık ol kâfi der Şems...

O ışığı göze almalıyız.

Vallahi tükettiğimiz nefesin sahibine borcumuz yüce.

Bizi yaratmayan, fedakâr anne ve babalarımız bile bizden birşeyler beklerken, Allah cc. bizleri başıboş mu bıraktı sanıyoruz?

Bunca nimeti bizlere borç olarak vermedi mi?

Ömür sermayemiz tükendiğınde Rabbimizden  bir daha borç isteyebilecek miyiz?

Onun için, sözü de sulandırmadan konuma döneyim.

Bizler evvela bir insan olarak, sonra da uhrevi hayata "inanıyorsak" gençlik ve geleceğe dair sorumluluğumuzu bir kez daha hatırlamalıyız!

Bu gençlik bizim damadımız, gelinimiz, geleceğimiz.

Bu çocuklar, bizden türeyecek bir neslin ıslah edicileri, yol göstericileri mi olacak?

Bu şekilde mi?

Hep eleştiriyoruz...

Çuvaldızı artık gözümüze sokma zamanı gelmedi mi?

Üzerimize düşen irşad vazifemizi yapıyor muyuz?

Yaratan, ben sizin Rabbiniz değil miyim, dediğinde hepimiz "bela" demedik mi?

Ya sonra...

O'ndan gayrısını Rab bilmeyeceğimizi haykırıp O'ndan öte ne varsa Rab edinmedik mi?

Biz çok mu iyiyiz?

Bakın dememe gerek yok! Gelecek adeta bir bataklıkta bizleri karşılıyor...

Binamız yıkılıyor ve ömür sermayemiz tükeniyor.

Ne olur...

Gün geçmeden, keşke demeden hepimiz elimizi taşın altına koyalım...

Gerekeni, Rabbimizin istediği şekilde yapalım...

Yazarın Diğer Yazıları