Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

DUYGULARIN SIĞINAĞIDIR KELİMELER

Bugün biraz kelimelerle oynasak nasıl olur?

“GÖZLEMEK, ÖZLEMEKTİR.” sözüyle muhabbetimize  başlayalım.

Birinin yahut bir şeyin yolunu gözleyen insanlara denk gelmişsindir. Hatta uzağa gitmeye ne lüzum var. Sen de ben de bu insanlar grubuna giriyoruz çünkü ikimizin de beklediği biri yahut bir şeyi muhakkak vardır.Peki yolunu gözlediklerimiz, elde etmek istediklerimiz içimizde nasıl bir duygu oluşturur? Evet, ÖZLEM…

O vakit, bir şeyi gözlüyorsak aynı zamanda o şeyi özlüyoruzdur. Çünkü İNSAN, ÖZLEM DUYDUĞU ŞEYİ GÖZLER…

“GİTMEK, İTMEKTİR.”

Giden herkes yahut her şey bizi bir duygu havuzuna iter. Bu duygu gâh sevinç olur gâh hüzün. Giden, biz olsak bile değişen yine bir şey olmaz. Yani anlayacağın kıymetli dost; gitmek, itmektir. Gâh hüzne gâh sevince…

“BEKLEMEK, EKLEMEKTİR.”

İnsanoğlunun dünya serüveninde en çok yaptığı şeydir beklemek. İnsan, ömrü boyunca bekler ve beklemekle geçen ömrüne hep bir şeyler ekler. Beklediği şey anlamını yitirince bu defa da yeni bir şey bekler ama bekler işte... Tabii, bu bekleyişler sırasında kendisini dört koldan kuşatan duyguların onda meydana getirdiği tesiri de iliklerine kadar hisseder. Beklerken insan, ömrüne iki şey ekler: Acı ve sevinç. Vaziyet bu... Bekliyoruz ve beklediğimiz her an ekliyoruz. Gâh acıyı gâh sevinci…

“CESARETİ OLMAYAN, ESARETTEDİR.”

Esaret çok zor be dostum. Kurtulmak ise cesaret ister çoğu zaman. Hele görünmeyen kelepçelerle kelepçelenmişse ömrün, o vakit cesur adımlar atmadan esaretten kurtulunmuyor. Bazen de insan cesaret göstermeye hazır oluyor ama cesaret göstermeye sebep bulamıyor. Böyle durumlarda esaret yoldukça yoluyor insanı. Adeta tüyleri yolunmuş bir tavuğun kutuplardaki hâlini yaşıyor insan böyle bir durumda. Yine bu hâl, ciğerler oksijen dolu olduğu hâlde soluksuz kalmaya benziyor.

Her neyse ney… İnsan, kendi esaretinden kurtulmak istiyorsa cesaret göstermeli. Esaretten kurtulmanın ilk şartı ESİR OLDUĞUNUN FARKINA VARMAK, ikinci şartı da CESARET göstermektir diye düşünüyorum.

Tüm bu açıklamalardan sonra şunu ifade edeyim:

İzahını kendimce yaptığım bu kelimeler mânâ bakımından birbirlerine çok uzak olsalar da yazılış bakımından aralarındaki tek fark bir harf fazlalığıdır:

GÖZLEMEK-ÖZLEMEK,

GİTMEK-İTMEK,

BEKLEMEK-EKLEMEK,

CESARET-ESARET.

Şimdi diyeceksin ki bu da neydi böyle? Her şeyin bir sebebi olmak zorunda mı? Yahut her şeyin ifşa edilmesi mi gerek? Sen bu yazılanları dağınık bir zihinden kaleme dökülenler olarak kabul et.

Dağınığım işte... Ne hazindir ki toplayanım yok…

Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları