Hakan Ertürk

Dost mektupları 6

Hakan Ertürk

“Rasulullah(sav)’ı örnek almak mı?” dedin… 

Hani şu, kendisine bir şey soranı can kulağıyla dinleyen, soru soran yanından ayrılmadıkça onu terk etmeyen, önüne oturan kimseye doğru hiçbir zaman ayaklarını uzatmayan, misafirlerine altındaki minderi verip kendisi açıkta oturan peygamberi mi?

Hani şu, sefere çıktığında mola yerlerinde herkes bir işin ucundan tutarken kendisi devlet başkanı olmasına rağmen “Ben de odun toplayayım” diyerek odun toplamaya çıkan; “Ben çobanlık yaparken …” diye başlayan cümleler kurarken geçmişinden hiç rahatsız olmayan, çobanlıktan utanmayan tevazu sahibi peygamberi mi?

Zeyd bin Sabit’in: “Biz, onun yanında dünyadan konuştuğumuzda o da dünyadan; ahiretten konuştuğumuzda o da ahiretten; yemekten konuştuğumuzda o da yemekten konuşurdu. Demek istiyorum ki bize uymakta ve bizim seviyemize inmekteydi.” şeklinde bize anlattığı rasulün mü yolunu takip edecektik?

Bir namaz sonrası arkadaşlarıyla oturuyorlardı. Sohbetin ilerleyen vakitleriydi. Bir müddet sonra da ezan okunacak ve vakti gelen diğer namaz eda edilecekti. O esnada ağır bir koku yayıldı etrafa. Birazdan namaza durduklarında bu ağır kokunun kimden kaynaklandığı da ortaya çıkacaktı. Zira abdesti bozulan, namaza duramazdı. Nezaket şahikası Rasulullah(sav) talimat verir. Herkes abdest tazeleyecektir... İzinden gitmemiz emredilen o zarif elçi buydu değil mi?

Hani mescide girdiğinde bir grup fakirin bir köşede birlikte oturduklarını görünce evvela onların yanına gidip hâllerini soran ve bu davranışıyla onlara değerli olduklarını hissettiren, hatta bu tavrıyla hâli vakti yerinde olan bir sahabiyi “Keşke ben de o fakirlerden biri olaydım.” diyecek kadar imrendiren bir peygamber vardı. O muydu Allah’ın bize bildirdiği en güzel örnek?

Arkadaşlarıyla koyu bir sohbete daldıkları bir sırada mescidin önünde bağrışarak oyun oynayan çocukların gürültüleri üzerine yanlarına giden ve çocuklara su serpip onlarla şakalaşan ve bu hareketiyle kendisini izleyen dostlarını hayrete düşüren; iki torunu da su istediğinde evvela Hasan’a veren ve kızı Fatıma: “Babacığım, Hasan’ı daha mı çok seviyorsun?” diye sorunca “Hayır, suyu önce o istemişti.” cevabını vererek adaletin her hususta uygulanması gerektiğini cümle cihana öğreten; babası şehid düşmüş bir yetimin ağladığına şahit olunca yanına gidip: “Ben baban, Aişe annen, Fatıma da kardeşin olsun istemez misin?” diyen, bu teklifiyle çocuğa dünyaları veren ve vefat ettiğini duyunca gözyaşları içinde “İşte şimdi yetim kaldım.” sözleri dilinden dökülen bu çocuğun örnek aldığı peygamberi mi rehber edinecektik?

Çarşı esnafını dolaşıp ürünleri kontrol eden ve aslında her esnafın yüreğinin derinliklerine işlemesi gereken “Bizi aldatan bizden değildir.”  vecizesini dile getiren elçiyi örnek almamız gerekiyordu değil mi?

Komşunun komşu üzerindeki haklarından soran bir arkadaşına: “Hastalanınca geçmiş olsun ziyareti yap, cenazesi olunca taziyesine git, borç isterse ver, ihtiyaç içindeyse sıkıntısını gider, bir hayra kavuşursa tebrik et, musibete uğrarsa teselli ver, izni olmadan evini onunkinden fazla yükseltme, onu rahatsız etme, bir meyve aldığında onu da ihmal etme, vermiyorsan onu gizli al ve çocuklarına açıkta yememelerini tembihle.” buyuran letafet timsali bir peygamber geçmişti bu dünyadan. Bahsedilen üsve-i hasene o muydu?

Hayvana, bitkiye hatta belki abartılı bulabilirsin ama eşyaya dahi merhametle yaklaşan, “Kâinatla barışık yaşa, ona kardeş ol.” diyecek kadar zarif düşünen ve “Şefkat bir şeye girdi mi onu mutlaka güzelleştirir. Bir şeyden de çıktı mı onu mutlaka çirkinleştirir.”  sözüyle beldelerden evvel gönüller fetheden peygamber mi yol göstericimizdi?

Sevgili dost, “Rasulullah(sav)’ı örnek almak”  mı dedin? Sahi biz düğünümüzde, taziyemizde, işimizde, evimizde hülasa hayatımızın her deminde onu örnek alacaktık öyle değil mi? Onun bu zarafetini, nezaketini, letafetini kendine örnek almanın mücadelesini veren kaç yiğit vardır aramızda? O sâdık erlere selam olsun. Rabb’im bizleri de onlardan yazsın, onlarla kılsın.

Vesselam…
 

Yazarın Diğer Yazıları