Hakan Ertürk

Dost Mektupları 12

Hakan Ertürk

Sevgili Dost,

Fırsatların da bir ömrü olduğunu daha evvelki mektubumda ifade etmiştim. Şimdi biraz daha somutlaştırarak sana bir hikâye anlatmak istiyorum. Bu kıssadan, gereken hisseyi alacağını ümit ediyorum. 

“Kırlangıcın biri, bir adama âşık olmuş. Penceresinin önüne konmuş, bütün cesaretini toplamış, röfleli tüylerini kabartmış, güzel durduğuna ikna olduktan sonra küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş. Adam içeride kendi işleriyle uğraşıyormuş. Çok meşgulmüş. Dönüp cama bakmış. Kimmiş onu işinden alıkoyan? Minik bir kırlangıç.

Heyecanlı kırlangıç, telaşını bastırmaya çalışarak derin bir nefes almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:

-Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma. Uzun zamandır seni izliyorum. Bugün cesaret buldum konuşmaya. Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.

Adam birden parlamış:

-Yok daha neler? Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz, alamam.

Gerekçesi de pek sersemceymiş:

-Sen bir kuşsun. Hiç kuş, insana âşık olur mu?

Kırlangıç mahcup olmuş. Başını önüne eğmiş ama pes etmemiş. Bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha şansını denemiş:

-Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni. Al beni içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.

Adam kararlı, adam ısrarlı:

-Yok, yok ben seni içeri alamam, demiş. Biraz da kaba mıymış, neymiş lafı kısa kesmiş.

-İşim gücüm var, git başımdan.

Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç son kez adamın penceresine gelmiş:

-Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi, al beni içeri. Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın. Yalnızlığını paylaşırım, demiş.

Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam bu yalnızlık meselesine içerlemiş. Pek sinirlenmiş:

-Ben yalnızlığımdan memnunum, demiş.

Kuştan onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinde de başarısız olunca başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.

Yine aradan zaman geçmiş. Son göçmen kuş kafilesi de çekip gitmiş sıcak diyarlara. Adam önce düşünmüş, sonra kendi kendine itiraf etmiş:

-Hay benim akılsız başım, demiş. Ne kadar aptallık ettim. Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki? Şimdi böyle kös kös oturacağıma, keyifli bir vakit geçirirdik birlikte. 

Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendi kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş.

-Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Beni seviyor nasılsa. Ben de onu içeri alır, mutlu bir hayat sürerim.

Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş ama onunki hiç görünmemiş. Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna. Kırlangıç yokmuş. Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş. Olanları anlatmış. Bilge kişi gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:

-KIRLANGIÇLARIN ÖMRÜ ALTI AYDIR EVLAT...”

Bu kıssanın üzerine daha ben ne diyeyim?

Vesselam…
 

Yazarın Diğer Yazıları