Enes Tarım

Şahmaran

Enes Tarım

Şahmaran insan başlı yılan gövdeli bir canlı. 

Kimi anlatılarda erkek iken kimilerinde de kadın başlı olarak tasvir edilmekte. 

Ancak bu efsanede Şahmaran kadın mı erkek mi sorusunun yanıtı genel olarak acılı ve kin dolu bir anne şeklinde.

Farsça kökenli olan “maran” kelimesi yılan anlamına geliyor. 

İsim de “yılanların şahı” anlamına gelen “Şah-ı Maran’ın” halk arasında söylenegelişi sırasında birleşerek “şahmaran” olmuş halidir.

Anadolu’da çok daha derin öykülerden çıkabilecek bir çok efsane hikayeler var. Bunlardan sadece biri Şahmaran.

İlgimizi çekmesinin herhangi bir nedeni olmamakla birlikte yaygın anlatımı nedeni ile içeriğinin ne olduğu bir merak sadece.

***

Yoksul bir ailenin oğlu olan Camsab ile arkadaşları ormanda bal ile dolu bir kuyu bulurlar ve genç adam balı çıkarmak için kuyuya iner. 

Ama arkadaşları açgözlülüklerinden dolayı, balın tamamı çıktıktan sonra Camsab’ı kuyuda bırakır. 

Bir süre sonra toprakta gördüğü ışığın olduğu noktayı kazan Camsab, toprağın çökmesiyle birlikte kendini bir bahçede bulur. 

Bahçenin sahibi yılanların şahı Şahmarandır. 

Camsab’ın hikayesini dinleyen Şahmaran, insanoğlunun nankörlüğü üzerine konuştuktan sonra Camsab’ın yıllar boyu bahçede yaşamasına izin verir. 

Ama bir süre sonra genç adam ailesini özlediği için ayrılmak istediğini söyler. Şahmaran gitmesine izin verir ama iki şartı vardır. 

Camsab hiç kimseye Şahmaran’ın yerini söylemeyecek ve asla hamama girmeyecektir. 

Çünkü onunla karşılaşıp da hamama giren kişinin vücudu yılan pullarıyla kaplanmaktadır.

Şahmaran ile anlaşan genç evine döner ve ailesi ile yaşamaya devam eder. 

Fakat bir gün ülkenin hükümdarı hastalanır ve doktorlar hastalığın tek çaresinin Şahmaran eti yemek olduğunu söyler. 

Ardından da herkesin hamama getirilmesi emredilir. 

Camsab’ın sırrı burada açığa çıkar, vücudu pullarla kaplanır. 

Sonrasında yapılan işkencelere dayanamayan Camsab, Şahmaran’ın yerini söyler. 

Yakalandığı sırada Camsab’ı gören Şahmaran yıllar önce insanların nankörlüğü ile ilgili ettiği lafı bu kez genç adam için söyler. 

Ve ardından padişahın derdine deva olmak adına öldürülerek tabaklarda servis edilir…

***

Anadolu toprakları binlerce yıl dilden dile kulaktan kulağa anlatılan hikayelerle efsanelerle dolu. 

Bu mitlerin önemli anlatılarından biri Şahmaran... 

Güney Doğu Anadolu Bölgesi kaynaklı olduğu bilinmekte birlikte Şahmaran nerede yaşamış ya da nerede hikayeleştirilmiş sorusunun cevabı Tarsus’ta düğümleniyor. 

Peki Şahmaran efsanesi gerçekten yaşanmış mıdır? 

Tabi ki hayır! 

Sizi bilmem ama ben olağanüstü anlatılan her şeyin uydurma olduğu kanaatindeyim. 

Uydurma kelimesi biraz kaba bir tabir olsa da anlatmak istediğimi güzel tanımladığı için kullanmak istedim. 

Genelde efsane denilen şey bir yaşanmışlığın abartılı hali.

İnsanların çevrelerinde yaşanan ya da kendilerinin başına gelen olayların asırlar süren bir döngüde dilden dile abartılarak anlatımı…

Böyle bir süreç sonunda bugünkü şeklini yani abartılı hurafeler şeklini veriyor yaşanmışlıklara.
Birçoğu da masal zaten.

Yani bu anlatılan hikayelerin, abartılı efsanelerin yaşanmış olabileceği olasılığı bugünkü şekli ile yok.

Böyle şeyler Allah’ın sünnetullahına aykırı olduğu için reddedilmeli, uyduruk sayılmalı sağlam bir akideye sahip olabilmek adına. 

Velhasıl uçan kaçan şeyler zaten komik.

Bunların dini versiyonları olan ve sofilerin şeyhleri ya da geçmiş evliyalar hakkında anlattıkları menkıbeler de keza…

Burada aslında önemli olan hikaye, masal ya da menkıbe anlatımında önemli olan verilmek istenen mesaj.

Bu efsanede verilen mesaj da bize yıllar ötesinden insanoğlunun çok nankör olduğu ve yapılan iyilikleri çok çabuk unuttuğu şeklinde.

Bugünkü hali ile de tazeliğini koruyor ve biz de insanoğlu her yüzyılda belki elbise ev binek ya da insani ilişkiler noktasında birtakım değişiklikler yaşamış, tekamüller geçirilmiş olsak da öz itibari ile karakterimizin asla değişmediğini gösteriyor…

***

Bu anlamda belki Kur'an'da anlatılan olağanüstü kıssalar aklınıza gelebilir. Mucize tabi ki peygamberlere mahsus olağanüstülüklerdir. 

Bu yönü ile sembolik ve mecazi anlamlar içerse de bir kısmı sembolik olsa da çoğu yaşanmış olaylardır. Kuran kıssaları harici anlatılan her abartılı yaşanmışlık uydurudur hikayedir masaldır.  

Kıssa konusu aslında başlı başına bir yazı konusu iken köşemizim darlığı nedeni ile başka bir yazı konusu olsun inşallah. 

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları