Enes Tarım

SAĞCILAŞMA SORUNU

Enes Tarım

Nasyonal Sosyalizm, faşizmin Al­manya’daki uygulaması idi. Hem İtalyan hem de Alman faşizmi, tek bir ad altında toplanarak, ikisine birden “faşizm” denmekte ise de; İtalyan faşizminde devlet en yüksek amaç, en yüksek değerdir ve kutsaldır. Alman faşizminde ise en yüksek değer ırktır ve devlet araçtır.

Faşizm kaba güce dayalı devlet düşüncesinin en belirgin örneğidir ve bireysel özgürlükleri bir yana iterek doğrudan doğruya gücü kutsar. Devlet güçlü olmalıdır. Bunun birinci yolu, devletin önünde onu engelleyecek hiçbir şey bulunmamasıdır. Hitler’in deyimiyle: “Vaktini ahmak parlamenterleri ikna etmekle harcayan bir bakan iş göremez.”

Faşizmde lider, halk iradesinin temsilcisidir. O, kendi kişisel iradesini açıkladığında, toplumun iradesini de açıklamış olur. Her olayda ve hukukla ilgili konuda son söz onundur. Yasalar ona göre yorumlanır, mahkemeler liderin buyruklarına göre karar verir. Hiçbir iktidar ya da organ onu sınırlayamaz, kararlarına itiraz edemez…

***

Aslında Cumhuriyet tarihi 1930’ların sonlarından itibaren Türkiye’nin sağcılaşma tarihidir ve etnik milliyetçiliğin, muhafazakârlığın komünizm bahanesi ile ülkeye dayatılması sürecidir.

2.Dünya Savaşı sonunda, tek parti rejimince ülkenin bekası adına anti-komünist bir teyakkuz hali oluşturularak ülke genelinde milliyetçi muhafazakâr kitleler teşvik edilmeye, yayınlar yapılmaya başlandı. Durum gayet açıktı: Batı bloğuna eklemlenmek ülkede toplumun sağcılaştırılmasını gerektiriyordu. İşte Türk sağı, böyle bir konjonktür içerisinde kendini inşa etti.

Bugün 1940’lardan itibaren başlayan ve devlet eli ile organize edilerek güçlendirilen sağcılık; özellikle dinin sosyal yaşamda daha fazla görünür olduğu ve dindarların siyasi/ekonomik sürece katılımıyla daha da güçlendirilerek ılımlı İslamcılık/ muhafazakâr dindarlık modunda devam ediyor.

Oysa her ırkçı/milliyetçi hareket ufuksuzluk, dar görüşlülük ve bencillik demektir. Ve her milliyetçilik, doğası gereği aynı toplumda yaşayan insanları birleştirici değil parçalara ayırıcı bir işlev görür. Çünkü her milliyetçi kendi çıkarlarının herkesin çıkarından daha önemli olduğunu düşünür. Milliyetçilik demek asimilasyon demektir ve birilerini/ biri birini yok edişin başlangıcıdır.

Sağcılaştırma, muhafazakar bir statüko oluşturmaktır. Mevcut çarpık düzenlerin devamını muhafaza etmek isteyen, arzulayan ve bir kesimin diğer kesimler üzerinde tahakkümüne göz yuman bir siyasetin adıdır sağcılık. Ve hâkim grupların güçsüzler üzerindeki tahakkümünü yansıtır.

***

Sağcılık “reel siyaset”tir ve nebilerin insanları çağırdığı tevhid modeli değildir. Nebilerin karşında durduğu Firavunların, Nemrutların siyaset planıdır. Nebilerin sünneti değil, firavunların geleneğidir.

İslam’da Allah’ın hükmedici olmadığı hiçbir devlet kutsal değildir. Bugün sorun, İslami mücadele vermesi gereken insanların muhafazakârlaşması, sağcılaşması ve İslami ideallerden uzaklaşmasıdır. Gücün büyülü, pırıltılı dünyasının cazibesine kapılarak dünya ile hemhal olması, güce tapınmasıdır.

Oysa tüm dünyevi güçlerin kaynağı, sembolü Firavundur, Nemruttur! İbrahim, Musa, İsa ya da Muhammed değil!

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları