Enes Tarım

Her yerde kar

Enes Tarım

“Her şey kar yağar gibi oldu. 

Şeffaf ve hafif bir örtü usulca ve sessizce örttü benliğimizi. 

Yakın uçurumlar kayboldu, uzak acılar kapandı. 

Kar karara dönüştü. Beyaz düşler, kar’a düşüşler sardı yolumuzu. 

Uyuyamayız artık kulağımıza kar huyu kaçtı. 

Suçluyuz çünkü gözümüzün üstünde kışımız var…”    Senai Demirci

Dışarıda müthiş bir kar yağışı var ve yavaş adımlarla yarım saattir yürüyorum.

Hızlı yürüyemeye kaygan zemin engel. 

Herkes bugünlerdeki karın eski günlere götürdüğü eski günleri anımsattığı kanaatinde. Gerçekten eskiden o kadar çok kar yağar mıydı? 

Galiba yağardı… 

Küçüklüğümde yani 70'li yıllarda her taraf kar olurdu ve o karın içerisine bata çıka yürürdük.

Öyle hatırlıyorum. 

Belki de küçüktük kar boyu o yüzden çok geliyordu ya da gerçekten çok kar yağıyordu…  Hatırlıyorum da ana arterler hariç yollar bugünkü gibi asfalt olmadığı için hep çamur birikintileri olurdu ve o çamurla boğuşarak yürürdük sokaklarda.

Eve geldiğimizde annemizin bağırıp çağırarak: “Yine her tarafınızı çamur etmişsiniz biraz dikkatli yürüyün…” diyerek kızdığını hatırlıyorum.

Çünkü tüm yollar çamurla kaplanırdı ve ayakkabılarımız çamurda kaybolur, paçalarımız her gün mutlaka fırçalanırdı.

Haa bir de kış aylarında sabah kalktığımızda her yerin ağaçların dahi beyaz kırağılarla dolu olduğu o günler...

Sabahları gece soğuğundan yollar buz tutar etraftaki küçük su birikintilerinin üzerinde kristal birer cam parçasını andıran şeffaf ince buzlar oluşurdu. 

O kristalimsi parçalar bazen çok kalın olur ne kadar zıplasak ta kırılmaz bazen de o kadar ince olurdu ki yürürken kırılır katır kutur sesler çıkarırdı.

Onların üzerinde yürümek ne kadar da eğlenceliydi.

Nedendir bilinmez hep eski yaşanmışlıklar daha güzel gelir insana…

Belki özlemeyi seviyoruz… 

Hepimizin eskiye dair özlemleri var…

***

Bugüne dönersek; her taraf kar dolu; yine aynı eskiden olduğu gibi…

Ana arterler dışında ara sokaklara girmek imkansız.

Ve bir ortamda çingene sobası başında konuşuyoruz birkaç arkadaşla.

Tartışmayı biri başlatıyor: “ Yav arkadaş önceki belediyeler ne kadar çalışırdı. Böyle miydi kar yağdığında sokaklar caddeler. Yahu nasıl hemen her caddeyi her sokağı temizlerlerdi her yer tertemiz olurdu…” diyor.

Bir diğeri mevcut belediyeyi savunarak: “ Ya ne gereği var zaten kendiliğinden eriyecek bu kar. O kadar insanın çabasına yazık değil mi...” şeklinde savunmada bulunuyor.

Bir diğeri: “ Ya bak işte temizlenmeyince kazalar oluyor. Bu yüzden dün Çöşnük'te bir kadın ayağı kayarak kamyonun altına girmiş ve ölmüş. Bunun sorumlusu kim?” deyiveriyor.

Tartışma uzadıkça uzuyor bu minvalde.

Aslında bu konuşmaların tartışmaların hepsinin altında biraz bir gerçeklik payı olsa da iyi olmayan şey şu ki hepimiz algılarımızla düşünüyoruz.

Her konuda tarafız ve algılarımıza göre düşünüyoruz elimizde olmadan belki.

Muhalifsek ya da taraftarsak düşüncelerimiz ona göre yol alıyor.

İktidardaki parti ya da yereldeki yönetici taraf olarak durduğumuz yere göre iyi ya da kötü oluyor.

Bu her konuda böyle aslında.

Cumhurbaşkanını seviyorsak iktidarın kusurlarını göz ardı edici bahaneler üretiyor hep olumlu düşünüyor ona muhalif olanlarla tartışıyor ve kurulu düzeni savunuyoruz.

Yok eğer iktidardaki parti bizim partimiz değilse ve mevcut yöneticileri sevmiyorsak sürekli eleştiriyor, iyi olan hiçbir şey görmüyor, sıkı muhalefet yapıyor, her şeye bahaneler üretiyoruz.

Neden böyleyiz acaba?

Tüm dünya insanları da böyle mi acaba?

Ne bileyim Avrupalılar ya da Amerikalılar, Ruslar…

Bir şeyin aslının ne olduğunu taraf olmadan onlar da çözemiyor mu?

Normalde doğru ne ise ya da yanlışa yanlış diyerek konuşmamız gerekirken…

Bu algı eksikliği midir ya da algıda farklılaşma mıdır insanlar neden böyle taraflı düşünür bilmiyorum.

 Aynı yerde yaşıyorsun aynı hizmeti alıyorsun başta aynı yöneticiler var ama birimiz yapılan hizmetleri yere göğe sığdıramıyorken diğerimiz eleştirerek yanlışlıkları sıralıyoruz… 

Her neyse bunun üzerinde düşünmeyi sosyologlara toplum bilimcilere bırakarak biz yine bu güzel karın tadını eski günleri yad ederek çıkarmayı tercih edelim.

Ve özellikle sıkıntı içerisinde olan, yakacak bulamayan ya da muhacir olup çadırlarda yaşayan kardeşlerimizi de unutmayarak…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları