Enes Tarım

ATEŞ ÖNCÜLERİ

Enes Tarım

Yapılan araştırmalar tüm dünyada İslamofobinin yani İslam düşmanlığının her geçen gün yükseldiğini ve tavan yaptığını gösteriyor.

“Terörist İslam” algısının pekişmesi İslami yükselişi önlerken; İslam topraklarında da gayri İslami iktidarları güçlendirerek İslami hareketlerin beyaz teslim bayrakları ile çöküşüne zemin hazırladı.

Bu aslında beklenmedik bir şey değildi ve uzunca bir süredir “İslamcılık bitti mi?” sorusu zaten dünya Müslümanlarının ana gündemi idi.

***

Kısa bir süre öncesine kadar tüm dünyada hürriyet ve adalet rüzgârları estirerek mazlum milletlere özgürlük vadeden İslamcılık, sıradan herhangi bir ideoloji gibi mukavvadan köşkler benzeri çöktü.  

Tağuti sistemlerin kucağında korku ile büyümek seküler sistemlere meylimizi artırdı.

Düne kadar gayri İslami olmakla itham ettiğimiz sistemlerle yakınlaşarak bir parçası olmak, gücün kanatları altında gölgelenmek ve derin devletle tanışarak yeni projeler üretebilmek sanırım bunda etken oldu.

***

Önce burada, yaşadığımız topraklarda teslim olduk.

İslam’ın bir alternatif ve iktidar olma taleplerinden vazgeçerek küresel sömürgeci güçlere boyun eğdik.

Gayri İslami sistemlerin yıpranan parçalarını onararak onlara duacı olmaktan başka bir şey yapmıyoruz artık.

Ve görülmekte ki sistem bir taşla iki kuş vurdu.

Siyasal İslami hareketleri iktidar ortağı yaparak onları sistem içerisine kanalize ederek kendisinin bir parçası haline getirdi ve hem de eski hasmını evcilleştirerek tüm tehlikesini bertaraf edip aynı zamanda arkasına alarak gücüne güç kattı.

İktidardan pay almak, sisteme ortak olmak, beraberinde itaatkâr olmayı, güce tapmayı, sistemden nemalanmayı ve İslami taleplerden vazgeçmeyi öğretti.

İlke ve hedeflerden uzaklaşarak tüm gelişmeleri faydacı yorumlamayı ve dinamizmini iktidarın gücünden almayı getirdi.

Ve maalesef artık tüm camialar etnik milliyetçi / muhafazakâr/ seküler birer sağcı partiye dönüştü.

***

Aslında tüm olan biteni başkalarının üzerine atarak işin içinden çıkamayız sanırım.

Geldiğimiz noktada en büyük sorun tevhidi önceleyen nesiller yetiştiremeyerek düşük profilli liderleri alabildiğine abartıp, vehimlerle dolu beyinlerini kutsamamız olsa gerek.

Yıllarca tevhidden ve tavizsiz İslami duruştan bahsederek edilgen halk yığınlarını etrafında toplayanların geldiğimiz noktada seküler putlara tapınışını izlemekteyiz ibretle...

Artık munis yığınlar İslam etiketi altında seküler sistemlere pazarlamakta.

Rabbimiz Kitabında ezelden ebede kadar yeryüzünde hayat sürenlere çağlar ötesinden seslenerek uyarıyor ve liderleri ateşe ya da tevhide çağıran önderler olarak zikrediyor.

Her çağın ateşe çağıran önderleri aynı firavuni vehimlerle kendini doğru yolda ve mustağni görenlerden oluşuyor.

Ve çoğu farkında da olmuyor cehennemin kızgın alevlerine çağırdığından itaat edenlerini…

Ve bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek etrafındaki yığınları Allah ın dini ve nizamı dışında kalan gayrı İslami sistemlere ve düşüncelere çağıran, onlara şeytani sistemleri öneren her önder bu kapsamdadır.

Adı ister firavun, ister hoca, ister üstat ya da abi olsun…

***

Günümüz pratiğinde ateşe çağıran öncülerin liderlerinden birisi Gülen hareketi idi.

Elli yıla yakın bir zaman sırtını ABD ye yaslayıp bu topraklarda “Protestan İslam”ın öncülüğüne soyunarak sessiz ve edilgen yığınları kendi vehimleri ile dolu hezeyanlara çağırdı durdu.

Geldiğimiz süreçte tüm yaşananlara ve ortaya çıkan bunca kirli çamaşıra rağmen hala bağlılarının ölümüne itaati ateşe çağıran öncülerin şeytani haykırışlarının ne kadar güçlü olduğunun göstergesi olsa gerek.

Yalnızca Gülen hareketinde mi?

Yaşanan algı operasyonları ve süreç, tüm İslam coğrafyasında birer birer teslim aldı önderlerimizi.

Bu teslimiyeti en çok FETÖ askeri darbe kalkışmasında meydanlara inen İslamcı kesimlerin demokrasi talep ve savunusu yüklü sloganlarında gördük ve yaşadık.

Sokaklarda demokrasi taleplerimiz yankılandı uzun saatler takkeli erkekler ve çarşaflı bacılar tarafından gür sedalarla, heyecan ve iştiyakla…

Görmekteyiz ki, yaşadığımız günler büyük bir oyuna tanıklık etmekte ve Müslümanlar ılımlı ve uslu birer “Yeni İslamcı” ya da “Selefi Küresel Hareketler” e tabi olma arasında iki seçeneğe mahkûm bırakılmakta.

Ve her iki seçenek de aslında ateşe çağıran öncülerin vehimlerinden başkaca bir şey değil…

Selam ve dua ile…

 

Yazarın Diğer Yazıları