Asiye Türkan Aile Danışmanı / İlahiyatçı

Korkularımızı konuşalım mı?

Asiye Türkan Aile Danışmanı / İlahiyatçı

Kader; kaçınılmaz kötü talih, acı son değildir. Takdir, ölçme, plan, programdır. Gideceğimiz yolun kuralları, ölçüleridir. Oyunu kuralına göre oynar, ölçülere dikkat eder ve haddimizi aşmazsak kazananlardan olacağımız bilinen bir gerçektir. Şura suresi 30. Ayeti başımıza gelen musibetlerin kendi yaptıklarımız üzerine olduğudur.  

Kuralına uyarak oynadığımız oyunun sonucu her zaman kazanç gibi görünmese de, şer gibi görünenin ardından binler hayırlar olduğunu bildiren, bütün güzellikleri bize sunan Rahmandır.

Trafikteki kural; kırmızı ışıkta dur, sarı ışıkta hazır ol, yeşil ışıkta geçmek üzerinedir. Bu kurala uymak ortak aklın ürünüdür. Kurala uymazsak olası cezaya ve kazaya hazır olmalıyız. Kurala uymuşken kaza yapmamız da, kaza akabinde duruşumuzla sabreden ya da isyan eden bir kul mu olduğumuzun denenmesidir.

Bu bilgi ışığında kendini devamlı yenilemelisin. Hata yapabilirsin. Önemli olan hatanı anlayıp özür dilemek, daha iyisini yapma gayretinde olmandır. Bu hal dik duruşlu olmanla, kınayanın kınamasına bakmamanla, doğru bildiğin yolda yürümenle elde edilir. “El gün ne der” düşüncesi ile doğru bildiklerini terk etmemenle, Allah’ın sevgisini kaybetmeyi göze almamanla olur. 

İmtihanlarımız genellikle korkularımızladır. Aslında bütün gayretlerimiz korkularımızdan emin olmak adınadır. Kaybetme korkusu da korkuların en dehşetlisidir. Yapılan yanlışlıklar genelde eşi, aşı yani sağlık, işi yani meslek, evladı, toprağı yani vatan, makamı, statüyü, cemaati kaybetmeme korkusu üzerinedir. 

Doğru olan ise içten gelen sesimize rağmen kaybetme korkusu ile yapılması gerekenleri ötelere ertelememektedir. Her ne kadar doğrular kalbimizde yer etmiş olsa da, her yerde söylenmemeli düşüncesi kaybetme korkumuzu pekiştirir. Eğer korkularımız bizi esir alırsa bedenimize canımız yüktür. 

Bilmelisin ki, yük olan asla yük alamaz. Sorumluluğunun farkında olamaz. Etrafındakilere bilmeyerek zarar verir.  Bundan dolayı sözün bittiği noktaları görmelisin. 

Her insan olayları ve hayatı kendi penceresinden görür. Öncelikle kendi algılarımızla, toplumumuzun bize yüklediği ön görülerimizle, bilgi ve alışkanlıklarımızla, örf ve adetlerimizle olaylara bakarız. 

Gelecekte hayal kırıklığına uğramaman için yaşanan hayat tecrübelerinden faydalanmalı, sözleri dikkate almalısın. Sözün dinlenildiği yerde cehalet, karanlık yoktur. Karanlığın şerri vardır. Şerrinden sığındığın Alemlerin tek sahibi olan Rahman seni işaretlerle, örneklerle, kurallarla aydınlatmaktadır. Bunu görmek için de uyanık olmalısın.

Aklını iyi kullanır, kabul ettiğin doğrular üzerine hareket edersen, sözü olana kulak verenlerden olursun. Zamanla kulağı olana da sözün olacaktır. İşte o an öğrenmeye başlamışsındır. Zira asıl öğrenme kendi ağzından çıkanların sana söyledikleriyledir. 

Söz dinlemek yapabileceğimiz en büyük erdemliliktir. Sözümüz varsa sorumluluğumuzun farkındayızdır. Sorumluluğumuzun farkında olmamız da sorumluluklarımız doğrultusunda gayret etmemizi gerekli kılar.

Celalettin Rumi’nin güzel bir sözü vardır. “Siz ne söylerseniz söyleyin, sizin söyledikleriniz muhatabınızın anladığı kadardır.” 

Anladığını ve tasdik ettiğini, önemli olduğunu söyledikten sonra birçok mazeretler sunman sence neyi ifade etmektedir?

Acaba yaşanan bu kadar acılara gözlerinle ve kulaklarınla şahitken, ateş yüreğine düşüp kavurmuş evinin içine kadar girmişken, hatta sana dokunmayan yılan kalmamışken korkunun ecele de faydası olmadığını da biliyorken daha neyi beklemektesin?

Yazarın Diğer Yazıları