Altan Murat Ünal

Yöneliş

Altan Murat Ünal

Yöneliş…

Yalnızca O’nun için… O’na doğru… Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin sahibine… Fani olana değil, baki olana…  Varlığı, varlığın sahibine bağlayarak… Dosdoğru olarak…  Vahyin belirlediği istikamette…  Aklederek, düşünerek, ibret alarak, şükrederek…  Tortulardan arınarak… Önceden konup göçen kervanların akıbetine bakarak… O’na yaklaşmak için vesile arayarak…  Mücadele ederek…  Yüzü O’na dönerek… Kalbi de… Etrafta olup bitenlerin farkına vararak… Gökyüzünün, kuşların, çiçeklerin, dağların, yağmurun…  Bazen tüm gözlerden uzak olarak…  Gecelerde saklı secdelerle, kıyamlarla…   Aynı nehirde çırpınıp da boğulmak üzere olanlara el uzatarak; onları da aynı yola, aynı yöne katarak… İhlâsla…

Yöneliş…

Her şeyin özü O’na yönelmek, O’nun hoşnutluğunu kazanmak için değil mi? O’ndan istemek, O’na dayanmak… Yalnızca O’na arz etmek halleri… Hasretle… Tıpkı hasretle akan sular, hasretle esen rüzgâr, hasretle doğan güneş gibi… Hz. İbrahim’in yönelişi gibi… Hepsinin yönelişi O'na değil mi? Ya, dünyanın dönüşü?

Yöneliş O’na olsun yeter ki. Bir adım atılsın… Savrulmadan o yana, bu yana… Tükenmeden, tüketmeden zamanı…  Boz bulanık sulara kapılmadan…  Bazı yüzlerin ak, bazı yüzlerin kara olacağı gün gelmeden…  Yolcu olunduğu, yolda gidildiği unutulmadan…

Yol kimin için? Yolcu nereye gider? Gözü kapalı geçilen yollar ne söyler? Yolda olmanın ne olduğunu bilerek yolda olmak, o yolda sonuna kadar sapmadan kalmak... Umutlar saklıdır yolların derununda… Menzil değişmiyor; değişse de yollar, yolcular…  Yol almaktır yolcuya düşen… Yol eri olmak, yol bilir olmak gerek. O zaman açılır ancak kapılar sonuna kadar. Vesiledir her şey; bulutlar, damlalar, güneş…  Neler olmaz ki, açmaya durduğunda sevgi çiçekleri…  İnanmak ve sevmek gerek önce. İnanmayan sevemez. Sevmeyen yolda kalır. Sevgiyle başlayan yolun sabırla devam etmesi gerek. Usulünce gitmeyenler hedefe varamaz ki. Hedefe varamayanlar O'nunla birlikte olamaz ki.

Kim istemez O’nun sevgisini, her dem O’nunla birlikte olmayı? Kalbin yönelişidir asıl olan. Beden başka, kalp başka bir yana yöneliyorsa, "Bu gidiş nereye?" diye sormak gerekmez mi? Başka yönler uçurum, karanlık… Davranıştaki samimiyet, bedendeki ruh gibidir. Ruhsuz beden bir anlam ifade etmez ki? Herkes O’na yönelirken O’ndan uzaklaşmak ne demek? O’na yönelmemek ayrılıktır. Ayrılık hüzün verir, bir şeyleri koparıp götürür. Ayrılık titretir insanın içini. Başa gelecek en kötü şeydir O’ndan ayrı kalmak, O'na uzak düşmek. O’ndan uzak kaldıkça kararır kalpler. Başka yönlere sapıp asıl yönden uzaklaşmak, ebedi güzelliği kaybetmek ne acı. Nedendir bu kopuş, bu kaçış? Nedir bu telaş?

O varken kime açılır eller, kimden yardım istenir ki? Veren O’ dur; "ol"  der ve oluverir ne isteniyorsa. O yardım ederse buna hiçbir güç engel olamaz. O yardım etmezse hiç kimse bir şey yapamaz. O izin verirse açmaz denen çiçekler açar, akmaz denen kaynaklar nehre dönüşür. O dilerse duyulan tek bir cümle gaflet perdesinin kalkmasına neden olur. Belki de o tek cümlede saklıdır hayatın anahtarı.

Yöneliş…

Sevgiye, merhamete, şefkate doğru… Ezelden beri yakın olana… Sevginin kucaklayıcı sıcaklığına ulaşmak için... Gelinen yöne doğru… Hem zaten dönüş de O’na değil mi? Mademki sonunda dönüşler O’nadır; o halde neden gönüllü yönelişler olmasın? Hiç teslim olanla teslim alınan bir olur mu?

Yazarın Diğer Yazıları