Altan Murat Ünal

Gönül sevgi dilinden anlar

Altan Murat Ünal

 “Güneşi, ayı ve yıldızları yerleştiremezsin, İçinde gökyüzü olmayan kalplere.”

Yakında olanların giderek uzaklaştığı, uzakta olanların görünemez olduğu, büyük dostlukların dahi kâğıt misali bir anda yırtılıp atıldığı, kin ve nefretin kol gezdiği, insanın insanı adeta kemirmeye çalıştığı bir zamanı soluyoruz. Nedense yürekler sığlaşmış; bakışlar soluk, ürkek ya da anlamsız… Ruhların çekildiği görülüyor, durulan yerden uzaklaştıkça…

Güzel olan ne varsa tamamının yağmalanmaya çalışıldığı, gülen suratların arkasında başka niyetlerin yatıp yatmadığından kuşku duyulduğu, herkesin kafasının karışık olduğu; adamlığın, efendiliğin, dürüstlüğün beş para etmediği bir zamanın talihsiz yolcuları olmanın hüznünü yaşıyoruz. İnsani değerlerin alt üst edildiği, insanlar arası ilişkilerin çıkara ve beklentilere dayalı olarak yürütüldüğü bir zamanda eğilip bükülmeden dosdoğru bir insan olmak, yaratılanları Allah için sevmek ve bu sevginin hakkını vermek gerekmez mi? Çünkü yıkılmayan bir saltanat varsa o da gönüllere kurulan sevgi saltanatıdır.

Her şey insanın sevgi süsüyle bezenmesine bağlı. Bazen bir telefon konuşması, bir çift söz, bir tebessüm, küçücük bir iyilik ya da bir dua sevgi bağlarının kurulması için yeterli olabiliyor. Dostluğa,  kardeşliğe doğru yelkenlerin açılmasını kolaylaştıran bu bağları kim küçümseyebilir? Çünkü sevginin gücü hiçbir şeyde yoktur. Dostluklar sevgiyle yeşerir, dallanır, tomurcuklanır. İçinde sevginin bulunmadığı hiçbir birliktelik sonsuzluğa kucak açamaz. Sevgi pınarından kana kana içmeden ruhların olgunluğa, insanların mutluluğa, toplumların huzura kavuşması mümkün mü?

İnsan önce kendi gönlünü kazanmalı, kendisiyle barışık olmalıdır her zaman. Yani, herkes önce kendi gönlünü gündemine almalı, onu kötü arzulardan arındırıp Allah sevgisiyle güzelleştirmelidir. Kendi gönlünün arınma işiyle uğraşmayanların başkalarını yönlendirmeye, arındırmaya kalkışması hiç de inandırıcı olmaz. Hele de dünya sevgisiyle dolup taşanların, dünyalık ne varsa kapılarını sonuna kadar zorlayanların insan sevgisine kapıları kapalıdır.

Sevgi çiçekleriyle bezelidir yollar. Sevgi çiçeklerinden yoksun olanlar yol alamaz, halden anlamaz,  kalpleri onaramazlar. Sert, kaba insanların başkalarını sevmesi ya da başkaları tarafından sevilmesi hiç görülmemiştir. Gönül sevgi dilinden anlar; bu dilden konuşmayana kulağını tıkar, onu umursamaz. Çünkü gönül yalnızca sevgiyi önemser, diğerlerine iltifat etmez. Sevgiyi yaratan Allah’tır. Sevgiler korkutularak veya satın alınarak elde edilemez.

İçinde Allah sevgisi bulunan her gönül saygıya layıktır, değerlidir. İnancımız kimi ve neyi sevmemizi gerektiriyorsa onları sevmek zorundayız. Birbirinden nefret eden insanların bir amaç etrafında toplanmaları, birlikte iş başarmaları mümkün mü? İnsan, sevilmese bile asla nefret edilen kimse olmamalıdır. Huzur bulmayan iç dünyalarda zaman zaman kaybolmanın, yabancılaşmanın, fırtınaların önünde kah o yana kah bu yana savrulmanın nedenlerinden belki de en önemlisi sevgi nimetinden yoksun kalmaktır.

Herkes sevgiden söz etmektedir. Oysa hiç bir zaman sevgiden bu kadar yoksun kalınmamıştır. Sevgi, bir okyanus gibidir. Oradan herkes hak ettiği kadar yararlanır. Asıl hüner sevgi hazinesini genişletmektir. Sevgi hazinesini genişletmek ise emek ister. Sevgi hazinesi genişledikçe varlıklarla olan ilişkileri sevgi yönlendirir. Varlıklara olan sevginin temeli Allah sevgisidir çünkü. Allah sevgisi olmayan kimsenin varlıklara karşı beslediği sevgi gerçek sevgi olmaktan uzaktır.

Sevgi bağı sürekli canlı tutulmalı, kalplere sevgi damlamalıdır. O damlalar giderek kalplerde gökkuşakları oluşturacaktır. Sevgiyi, merhameti bir yana bırakıp nefreti, kabalığı, asık suratlılığı öne çıkaranlar bu gökkuşaklarından mahrum kalırlar. Çünkü nefret düşmanlığı, sevgi ise dostluğu ve kardeşliği güçlendirir. Amaç düşman kazanmak değil, dost kazanmak ve kardeşlik bağlarını pekiştirmek olmalı. Sevgi pınarları kurumuş olanların dost kazanmaları, kardeşlik bağını güçlendirmeleri mümkün olmadığı gibi başkalarına yapabilecekleri bir iyilik de yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları