Ali Yiğit

SİYASET FERASET İSTER...

Ali Yiğit

Bir seçimi daha geride bıraktık...

Erdoğan Türkiye'nin ilk seçilmiş başkanı artık..

Girdiği bütün seçimlerde seçmenine zafer turları attırmanın sırrı neydi?

Siyasetçi olmak ile lider olmanın farkı muhakkak  vardır..

Siyasette efsane kareleri oluşturmanız ise sizin elinizdedir...

Millet sizin siyasette önünüzü açmıştır ve belli bir makam tahsis etmiştir..

İşte önemli olan bu makamla birlikte isminiz makama değer katmalı..

Makamla isminizin anılması yerine makama değer katanlar listesinde yer almaktır..

Siyaset vefa ister..

Siyaset feraset ister..

Siyaset fedakarlık ister..

Siyaset incelik ister...

Bazen küçük bir hareketiniz dilden dile dolaşır ve efsane niteliğine kavuşur..

Çok uzaklara değil daha iki gün öncesinden örnek verelim..

Dünyanın gözü kulağı 24 Haziran seçimlerinde  sandıkların açılmasıyla birlikte Erdoğan'ın seçimi kazandığı netleşiyor..

On binlerce insan Hüber Köşkünde Erdoğan'ın konuşmasını dinliyor.. O sırada sekiz yaşlarında bir çocuk ayağını kapana kaptırıyor ve hastaneye kaldırılıyor.. Ankara'da ise yüz binlerce seçmen Erdoğan'ın balkon konuşmasını bekliyor.. Dünyanın gözü kulağı Türkiye'ye ve Erdoğan'ın konuşmasına kilitlenmiş bekliyor..

Erdoğan ne yapıyor?

Hüber köşkü önündeki konuşmasını kısa tutup ayağını kapana kaptıran sekiz yaşındaki kız çocuğunun yatırıldığı hastaneye gidiyor kız çocuğunun ameliyatı hakkında bilgiler alıyor ve sonra Ankara'ya dönüyor...

İşte bu?

O kadar yoğunluğun arasında o kız çocuğunu hatırlamak yakından ilgilenmenin adına incelik denir, feraset denir, vefa ve zarafet denir...

Hani hatırlarsanız Diyarbakır’da Erdoğan  kanaat önderlerine iftarda konuşma yaparken prompter arızalanınca Erdoğan konuşma yapamadı yaygaraları kopartılmıştı.. Ancak işin aslı hiçte öyle değildi..

İsterseniz işin aslını o kanaat önderi MEDAV Başkanı Tayyib Elçi'den dinleyelim..

 Sayın Cumhurbaşkanımızın protokol masasında yer almıştık. Beraber yemek yedik, sohbet ettik, ülkenin bazı sorunlarını dile getirdik, müzakere suretiyle hasbihal etme fırsatı bulduk. Kendileri de hüsnü teveccüh gösterdiler, ilgilendiler, dinlediler. Akşam namazı vakti gecikince Cumhurbaşkanımızdan izin isteyerek namaz kılmak için ayrıldım..

Elçi, korumaların arasından masasına geçmek istediğinde korumalar nezaketle, "Hocam konuşma başladı. Önden değil de arkadan dolanıp, gitseniz" denildiğini aktararak, diğer istikametten masasına doğru giderken Erdoğan'ın konuşmasını kestiğini fark ettiğini söyledi.

"Ben de o an için ne oldu anlamadım. Geldiğimde benim oturduğum sandalyede bir vatandaşın oturduğunu gördüm. Sadece Sayın Cumhurbaşkanımızın oturduğu sandalye boştu. Bir an tereddüt ettim. Sayın Cumhurbaşkanımız bana işaret ederek 'buyurun' dedi. Cumhurbaşkanımızın sandalyesine oturarak, konuşmalarını dinledik."

Elçi, bu sırada Erdoğan'ın kulağına eğilerek, "Hocam korumalar yanlış yaptı. Kusura bakmayın." dediğini belirterek, "Bir alicenaplık gösterdi. Kendisi misafirine yapılan bu muameleyi hoş görmedi ve o süre içerisinde konuşmasını kesti.

Düşünün bir topluluğa konuşma yapıyorsunuz.. Konuşmanın tam ortasındasınız.. Misafirinize nahoş bir hareket yapılıyor siz anında olaya müdahalede bulunuyorsunuz.. İşte buna zarafet denir...Alicenaplık denir..

Bir çay içer misiniz teklifini geri çevirmemek, bir çay bahçesinde oturup simit yemek, taksi duraklarında şoförlerle sohbet etmek.. Aslında ülkenin bütün yükünü sırtlanan bir lider için zamanla yarış olmasına rağmen  Erdoğan bütün bunlara rağmen siyasetteki zarafeti ve feraseti öngörebiliyor..

Hal böyle olmasına rağmen bir siyasi parti liderinin elçiliğini üstlenen sözüm ona temsilcileri neden bulundukları şehirlerde tepki alıyor...Hiç mi mensubu oldukları parti liderinin konuşmalarını ve tavsiyelerini göz önünde bulundurmazlar.. Oysa o temsilciler mensubu oldukları partiye yük olmak değil o partinin ve liderin yükünü azaltmak için oradadırlar..

Uzun soluklu siyaset sahnesinde yer almak ve halkın gönlüne girmek istiyorsanız efsane fotoğraf  karelerinde yer almanız olacaktır..

Siyasete girmişseniz, millete hizmet etmek için elinizi taşın altına koymuşsanız, millet de size bu makamı tahsis etmişse o zaman milleti unutmayacaksınız. Milletin gönlüne girmeyi hedef haline getireceksiniz.

Makam kapınız halka açık olacak..

Halkın arasına gireceksiniz, halkın sofrasına bağdaş kurup oturacaksınız..

Her gün siyah camlı makam arabasıyla seyahat ederseniz, balık istifi belediye otobüslerinde yolculuk eden vatandaşın sıkıntısını göremezsiniz..

Kapısı halka açık olmayan, siyah camlı makam arabalarıyla mahalle gezisi yaparak gönüllere giremezsiniz.

Size ulaşmak isteyenleri danışmanlara havale etmekle milletin gönlüne giremezsiniz

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vurguladığı ve en çok önem verdiği AK Partili milletvekilleri, İl Başkanları ve Belediye Başkanlarından istediği hizmetle birlikte gönüllere girmek.. Birebir vatandaşın kapısına gitmek, vatandaşın gönlüne dokunacak şekilde çalışmak..

Çok havaalanı, köprü, yol yapabilirsiniz ama önemli olan halk ile gönül bağı oluşturmak..

Gönüllere girmek ne demektir? Gönüllere nasıl girilebilir ki? Teşkilatlar gönüllere girmekten ne anlıyor olabilirler ki? Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye’nin her bir bölgesinde ki, bir hastayı, bir yolda kalmışı, bir gönlü kırık vatandaşımızı sürekli olarak arayan, halini hatırını soran ve dualarını neden talep eder ki? Yıllardan beri randevu alınamayan başkan ve teşkilat yöneticilerine ne demek istiyor olabilirler ki? Ulaşılamayan, erişilemeyen bir başkanlar ve teşkilatlarla nereye ve hangi hedefe varabilirsiniz ki? Danışmanların dahi sükse yaptığı, makam sahibinden randevu almanın deveye hendek atlatmaktan zor hale geldiğini düşünürsek bu durumda hangi gönüle girebilirsiniz. Vatandaşlarla iletişim kurmaktan korkan ve kaçan bir teşkilat ve başkanlarla hangi yeni Türkiye’yi kurabilirsiniz ki?

Elbette ki vatandaşa kapılarını açan ve gönüllere giren teşkilatlar vardır.

Aradığınızda ulaşabilen  Milletvekilleri ,İl Başkanları ve Belediye Başkanları vardır..

Gönüllere giren teşkilat ve belediye başkanları ile Yeni Türkiye hedefi tutturabilir siyaset sahnesinde uzun süre kalabilirsiniz...Ve siz makamı bıraktıktan sonrada isminiz nesilden nesile söylenir..

Yazarın Diğer Yazıları