Ali Yiğit

İyilikleri başa kakmayın

Ali Yiğit

Tarih boyunca mültecilere ev sahipliği yapmış bir milletiz..

Bütün zorluklara ve sıkıntılara rağmen ev sahipliğimizden ödün vermemeye çalıştık çalışmaya devam ediyoruz..

Son günlerde  Suriyeliler üzerinden büyük algılar yaratılmaya çalışılıyor..

Bir taraftan ülkemiz mülteci düşmanıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor, diğer taraftan yalan yanlış haberlerle ırkçı  ve nefret söylemleri artırılmaya çalışılıyor..

Az değil 4,5 milyona yakın Suriyeli yi 5 yıla yakındır ülkemizde misafir ediyoruz..

Bütün sıkıntılara rağmen  ensar muhacir denklemini korumaya çalıştık..

Ancak son günlerde ''Suriyeliler defolsun sloganlarının atıldığına şahit oluyoruz..

Gerek insani gerekse İslami olmayan bu nefret dili  tarih boyunca mültecilere  ensar olan milletimizin dili değildir..

Kaldı ki; İslami  insani bir görevdir yolda  ve darda kalmışa kol kanat germek kucak açmak..

Mülteci olmayı kim ister.. Vatanını, evini, yurdunu bırakıp gelmeyi  kimse istemez..

Hangi mülteci kaldığı yerde rahat edebilir ki; rahatlığı başını sokacak  düzenli bir evde oturuyor olmasına bağlamak ne kadar doğru olabilir ki..

Hem göç eden mültecilerin kaçta kaçı düzenli bir hayat sürebiliyorlar ki..

Yapılan araştırmalarda ülkemizde bulunan her 3 Suriyelilerden 1 veya 2 si  harabelerde yaşıyor..

Mültecilerin içerisinde azınlık teşkil edecek kişilerin belki maddi olarak rahat yaşamaları bahane edilerek genel için defolsun söylemi hem İslami hem İnsani bir söylem değildir..

Sahi Suriyeliler  çok mu rahat bir hayat sürüyorlar gittikleri yerde.. Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında mı? Yapmayın arkadaşlar daha bir hafta önce haberlere yansımıştı..

Adı, Salih Aleyh Hüseyin

Suriyeli bir mülteci ailenin çocuğu.

Daha altı yaşında.

 Ankara'da, Mamak'taki semt pazarında ailesiyle beraber atık meyve ve sebze toplarken kanalizasyona düşüyor.

 Anası babası, Türkçe bilmedikleri için çocuklarının kuyuya düştüğünü anlatamıyor.

 Hayat hikayelerine dokunuyorum.. Acı içerisinde acı.. Suriye’den geldikleri günden beri sığınacakları bir yer bulamamışlar. Bir yol kenarına konaklamışlar.. Çekilen çaresizliği, yaşanan yoksulluğu gözümün önüne getirmek için çaba sarf ediyorum.

Suriye'de 2011'den beri devam eden Allah'ın belası iç savaşın, hiç bitmeyen zulüm ve baskı dalgalarının evlerinden barklarından ettiği bu masum insanların nasıl derin bir çıkmazın içinde kıvrandıklarını anlamaya çalışıyorum.

Çocuklar neyi alkışlar en çok neye sevinir?

Tarih 2017’nin Aralık ortaları hava buz gibi.. Doğal gazların son ibresine kadar açık olduğu sobaların sönmediği aydayız.. Alt sokaktaki bir eve  dört çocuklu bir ailenin taşındığını durumlarının hiç olmadığını haber verdiler.. Sabahı zor ettim.. Hemen ziyaret için gittim.. Bodrum kat.. Ne sergi var ne soba ne odun.. Annenin kucağında tahminen üç aylık bir bebek en büyükleri 9 yaşlarında üç çocuk daha var anne baba ile birlikte 6 kişiler.. Sabahı nasıl ettiniz diye sorduğumda battaniyelere sarılıp hep birlikte uyumamaya çalışarak sabahladık dediler.. Hemen sağdan soldan odun ve kömür tedarik ederek  pikapla evlerinin önlerine gittik.. Kapının önünde pikap dolu odunu gören çocuklar hep birlikte alkış tutmaya başladılar.. Mutlulukları sevinçleri görmeye değerdi.. Sahi bir çocuk en çok neye sevinir yorumu sizlere kalmış.. Bir mültecinin denize girmesini bahane ederek yaptığınız iyilikleri başa kakmayın.. Yüce Yaradan’a sığınıyor ve onun çağrısına kulak veriyoruz

"Ey İman edenler yaptığınız iyilikleri başa kakarak zayi etmeyin." Bakara Suresi 264..

Düzgün bir hayat yaşama imkanı bulsalar bu ne rahatlık, harabelerde yaşasalar bunların hali ne olacak..

Sakın vicdanlarınızı köreltmeyin, Suriyeli  veya bir başka yerli mültecilerin iç dünyalarına girin, hayat hikayelerine ortak olun, onların acı ve çaresizliklerini anlamaya çalışın..

Biliyorum, o kadar kolay değil.

Bugün Türkiye'de 4 milyondan fazla Suriyeli mülteci, sığınmacı yaşamakta.

 Türkiye'nin bu insanlara sınırlarını açmış olması son derece insani tavır, bu gerçeğin baştan beri bilincindeyim.

 Ama bildiğim bir gerçek daha var, o da bu insanların bugün  nasıl sıkıntı çektiklerini biliyorum..  

Savaş nedeni ile ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan, bir topluluğa karşı Suriyeliler defolsun gibi nefret söyleminin hiç bir bahanesi olamaz.. .

Irkçılık söylemi ne İslami nede insani bir söylemdir..

Böyle  bir tuzağa çekilmemiz için mücadele verenlere karşı, yalanları ifşa etmeliyiz..

Böyle bir söylem ile gerek mülteciler gerekse vatandaşımız bir tuzağa çekilmeye çalışılıyor.. Bunu asla kabul edemeyiz..

Yapılan iyilikleri başa kakarak zayi edemeyiz.. Ülkemizi ateşe atamayız..
 

Yazarın Diğer Yazıları