Riskli yapılar yıkılsın

İnönü Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Türkmen, Malatya'nın deprem raporunun bir an önce çıkarılmasının şart olduğunu söyledi.

Riskli yapılar yıkılsın

İnönü Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Türkmen, Malatya’nın deprem raporunun bir an önce çıkarılmasının şart olduğunu söyledi. Türkmen, “Mevcut yapı envanterimizi önümüze koymamız ve bir harita bulundurmamız, en riskli olanlarından başlayıp, yıkmamız ve yerine yenisini yapmamız gerekiyor. Devlet, vatandaşla birlikte koordineli hareket etmeli” dedi. Son zamanlarda yaşanan depremler ve binaların yapı stokuyla ilgili gazetemize açıklamalarda bulunan İnönü Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim, Türkmen, Türkiye'de Doğu Anadolu, Kuzey Anadolu, Batı Anadolu gibi aktif deprem beklenen yerlerde, 5-6 veya 7 şiddetinde deprem beklentisinin her zaman olduğunu kaydetti.

Depremi kestirmek zor

Türkmen, Türkiye genelinin büyük bir deprem bölgesinde olduğunu dile getirerek, ülke nüfusunun yüzde 70'ten fazlasının aktif fay hatlarının olduğu deprem bölgelerinde yaşadığına dikkat çekti. Malatya'nın birinci, ikinci ve üçüncü derecede depremin etkisinde kalan bir il olduğuna işaret eden Türkmen, "Özellikle Malatya merkezinin, güney tarafı birinci derece de deprem etkisinde kalıyor. Niye birinci derece deprem etkisinde kalıyor? Doğu Anadolu Fay (DAF) hattı; Bingöl Karlıova'dan geliyor, Bingöl Karlıova ki, Kuzey Anadolu Fay (KAF) hattı ile birleşiyor. Karlıova'dan başlıyor, Elazığ, Doğanyol, Pütürge, Malatya, Beydağı'nın eteklerinden geçerek, Malatya Çevre Yolu'na 25 km güney tarafından geçiyor. O hat üzerinde sürekli bir enerji boşalması olabilir. İlle Pütürge, Doğanyol Doğanşehir de olacak değil. Oralarda daha önce deprem olduğu için kırıklar var. Aşağıdaki enerji birikimleri, fırsat gördükleri belki ilk kırıktan dışarıya çıkacağı için, tabi ki daha önce şiddetli depremin meydana geldiği merkez üssünde depremlerin meydana gelme ihtimali daha yüksek olduğu için Doğanyol, Pütürge, Doğanşehir gibi yerlerden bahsediyoruz. Dün yaşayan deprem Uluköy olarak ifade edilmişti. Bu güzergah üzerinde. Sivrice'de yaşanan deprem DAF hattı üzerinde oldu. Daha sonra Pütürge'de oldu. Beklentimiz her iki fay hattında da beklentimiz de vardı. Karlıova tarafında da olabilir, Malatya tarafına da gelebilir. Uzmanlar farklı görüş bildiriyorlar. Depremin, nerde hangi tarafa gideceğini önceden kestirmek zor. Alttaki biriken enerjiyle alakalı. Ama biraz beklenti vardı, her iki tarafa kaydı.  Her iki tarafta deprem oldu. Biri Elazığ-Bingöl'de deprem meydana geldi. 5 küsur büyüklüğünde. Bir de Malatya'ya doğru önce Pütürge-Doğanyol'da, sonra Malatya merkeze yakın DAF hattı üzerinde, bir nevi altta biriken enerji var. Yavaş yavaş boşalarak, bir şekilde, kırığı artıyor ve boşala boşala devam ediyor gibi gösteriyor" diye konuştu.

Enerjisini dışarı atmış olabilir

Hasar vermeyen 4 ila 5 şiddetinde bir depremin, aslında gelecek olan daha büyük bir depremin tetikçisi olmadığına vurgu yapan Türkmen, "Daha çok onun etkisini azaltacak bir enerji boşaltması da denebilir. Her depremde sonuçta içerde bir enerji var. Bu enerji bir şekilde fırsat buldukça fay kırıklarından enerjisini dışarıya çıkarıp, rahatlatıyor. Enerjisini dışarı atmış olabilir. Biraz zaman kazandırabiliyor. Belki bir diğer enerjinin, birikmesine, dışarıya enerjisinin çıkması, sarsıntı meydana getirmesi için biraz daha belki fırsattır. Ya da zaman tanıyor diyebilirim. Türkiye 'de Doğu Anadolu, Kuzey Anadolu, Batı Anadolu gibi aktif deprem beklenen yerlerde, birinci derecede deprem kuşağında, 5-6 yada 7 şiddetinde deprem beklentisi her zaman olur " şeklinde konuştu.

10 yılda bir 7 şiddetine yakın bir deprem yaşıyoruz

Türkiye'nin tarihsel geçmişine bakıldığı zaman hemen hemen her 10 yılda bir, 7 şiddetine yakın bir depremin hissedildiğini anlatan Türkmen, "1993'te Erzincan'da, 1999'da İstanbul'da, sonrasında Van, Kovancılar ve Sivrice depremi meydana geldi. Bunlara baktığımız zaman 10 yılı aşmayacak süreçte sürekli birinci derecede deprem etkisi oluşturacak, 5 şiddetinin üzerinde, yıkıcı etki gösterecek depremle karşı karşıya kalıyoruz. Bundan sonraki, süreçte de böyle devam edecek. Ama benim kendi kanaatim, 4 şiddetindeki artçı sarsıntılar, çok yıkıcı etkisi olmayan, ancak kırsal bölgelerde, işçiliği zayıf yapılarda zarara sebebiyet verecek depremler. Bu şiddetteki depremler, aslında oluşacak daha şiddetli bir depremin etkisini daha da azaltacak bir ön deprem olarak düşünüyorum. Bu yönüyle olumlu. Çünkü aktif fay hattında, enerjinin böyle birikerek, belki biraz daha zamanla 5,5-6 şiddetindeki depremi de meydana getirecek bir DAF hattı üzerindeyiz" yorumunda bulundu.

 2007 yılı öncesi yapılar daha riskli

Malatya'daki binaların kendi içerisinde farklı sınıflarda ele alınması gerektiğini dile getiren Türkmen, "O yönüyle baktığımız zaman Malatya'da çeşitli yapılarımız var. Özellikle, Uluköy'e doğru çıkıldığında daha çok kırsal; kerpiç, taş, çamur taş karışımı, nadiren betonarme yapılarla karşılaşıyoruz. Battalgazi bölgesine baktığımız zaman her türlü yapılarla karşı karşıyayız. Taş, yığma, kerpiç, betonarme yapılarla karşılaşabiliyoruz" diye konuştu. Türkmen, 1998 yılında çıkan deprem yönetmeliği ile yapılan binaların depreme dayanıklı olması konusunda bazı kısaslar getirildiğini belirterek, 1999 Marmara Depremi'nden sonra biraz daha ciddi hale geldiğini belirtti. 2003-2007-2019 yılında Türkiye'de deprem bölgelerinde yapılacak binalarla ilgili, bazı kriterlerin getirildiğini anımsatan Türkmen, "2007 sonrası yapılan, mühendislik, proje hizmeti almış, ruhsatlı yapılarda, önemli bir sorun olmadığını söyleyebilirim. En azından şiddetli bir deprem etkisi altında, can kayıplarına neden verebileceği kanaatinde değilim.  Ama 2007 öncesi ruhsata uygun olarak yapılmış olsa bile biraz yönetmeliğin getirmiş olduğu şartlardan mahrum, kötü ve yanlış işçilik, yetersiz dayanan, hatalı projelerin olması, güçlü kolun zayıf kiriş prensibinin betonarme binalarda dikkate alınmamış olması, betonarme binaların zemin katında dükkan vs. yapılırken binanın bütünlüğüne bakıldığında çok fazla kat yüksekliğine çıkılmış olması belli şartlardan dolayı. Beton gibi taşıyıcı elemanların yetersiz dayanımda olması gibi buna benzer bir ve bir kaç tane sorun dahil edildiğinde 2007 yılı öncesi binalar biraz daha riskli hale geliyor. Risk oranı oldukça yüksek. Oransal olarak 2007 yılı öncesi yapılmış binaların, ağır hasar görme oranının yüzde 50'den düşük olmadığı görüşündeyim. Yani 2007 yılı öncesi binaların, yüzde ellisinin ağır hasar göreceğini düşünüyorum.  2019 yılı deprem yönetmeliğinde C 25 betonu minimum beton basıncı olarak dikkate alındı. Ondan önce C 20 beton basıncı olarak ele alınıyordu.  Yapı denetim firmaları ile hazır beton zorunlu hale getirildi. Hazır betonun denetimi yaygınlaştırıldı. Arzu edilen boyutta olmasa da, eski nazaran oldukça iyi bir düzeye getirildiğini düşünüyorum. Bu açıdan 2007 sonrası ruhsatlandırılan, projelendirilen binalarda, riskin daha az, ama o binalarda farklı kusurlarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Özellikle yapının seçilmiş olduğu zeminin, tam olarak mühendislik özellikleri görülmemiş olması. Yanlış yerlerde çok yüksek katlı binaların inşa edilmesi " şeklinde konuştu.

Belediyelerimize çok iş düşüyor 

Malatya'da Çevre Yolu'nun altının zemininin daha yumuşak olduğunu söyleyen Türkmen, çevre yolunun altının zayıf ama çevre yolunun üstü kadar riskli olmadığını, bu durumun fay hattına biraz daha uzaklıktan kaynaklandığını kaydetti. Türkmen, binalar yapılırken mutlaka dikkat edilmesi gereken bazı durumların olduğunu anlatarak, "Daha çok binayı, işçilik, malzeme bu tip kusurları dikkate almakla beraber bir taraftan yapının yapılacağı zemini seçmek ve o zemine yapının niteliklerine uygun kat hizmetlerini yerleştirmekte çok önemli mühendislik hizmetleri olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Binayı yapıyorsunuz yumuşak bir zemine oturtuyorsunuz.  Seçtiğiniz temel kırık, temelin derinliği, binanın bodrum katlı olması, olmaması gibi binanın oturulacağı yerin zeminden, su seviyesinin yüksekliği ne kadar, temel suya gömülüyor mu? Su ne kadar aşağıda kalıyor gibi bütün bu hizmetleri dikkate alarak ve bunlara göre imar etmeliyiz. Burada belki belediyelerimize çok iş düşüyor. Özellikle belediyelerin teknik ekibin, şehir icmal planlarını yaparken, hangi bölge, ada, yerde kaç katlı bina yapılabilecek bunu özellikle dikkate alarak, bir mimari uygulama yapmaları gerekiyor. Bu konuda biraz zayıf davranıyoruz gibi. Fahri Kayahan, Bostanbaşı, Yakınca bölgesinin üçünün zemin özelliklerine baktığımız zaman birbirinden farklı. Ama yapı özelliklerine baktığımız zaman hiç birinin birbirinden farkı yok. Aynı mantık üçüne de uygulanıyor. Halbuki orada ki zemin özelliklerine baktığımız zaman bazı bölgeler daha yumuşak, su seviyeleri daha yüksek; bazı yerlerde, zemin taşıma üst değerleri daha yüksek, su seviyesi daha düşük bunları dikkate alınarak belediyelerce imar planı yapılır, uygulatılırsa daha iyi yapılaşma şehrimizi kazandırmış oluruz. Burada biraz sıkıntılarımız var. Depremi dikkate alarak sadece faya olan uzaklığı değil aslında, binanın yapıldığı yerel zemin koşulları da binanın performansı açısından çok önemli" diye konuştu. 

Deprem ülkemizin bir gerçeği

Depremin artık ülkemizin bir gerçeği olduğuna dikkat çeken Türkmen, "Deprem gerçeği, 99 Marmara Depreminde ülke de çok konuşuldu. Türkiye bir deprem bölgesi. Depremler her zaman kötü değildir. Binalarımızda muhtemel depremde sorun olabilecek, sıkıntıları ortadan kaldırırsak, 7-8 şiddetindeki depremlere karşı bile sağlam bina yapılabilir. Dünyada bunun örnekleri çok. Türkiye'de de var. Dünyadaki depremle ilgili yapılardaki, en modern gelişmeleri alıp, uygulayabilecek bir teknik alt yapı donanımına sahibiz. Mümkünse yapıyı ayakta tutacak bütün elemanların, mühendislerin kontrolü, denetimi, sorumluluğu altında yaparsak, depremde binalarımızın yıkılması gibi bir durumla karşılaşmamış olacağız. Ufak tefek sıva çatlakları, döküntüler olabilir. Bir deprem etkisi, birinci derece deprem bölgesinde de olsa, mühendislik hizmeti almış binaları taşıyıcı sistemlerin dökülmemesi, ötelenmemesi,  çökmemesini bekliyoruz. Riski en aza indirmiş oluruz" dedi. 

Malatya'daki yapı envanterinin çıkarılması gerekiyor

Türkmen, çok hızlı bir şekilde Malatya'daki yapı envanterinin çıkarılması gerektiğini belirterek, Mevcut yapı stokunu göz önüne almalıyız. Hangi yıllarda, hangi binalar yapıldı. Hangi yönetmeliğe bağlı nerede, ne kadar yapımız var. Risk oranımız ne kadar diye Malatya'yı çalışmamız gerekiyor.  Malatya deprem raporunun bir an önce çıkarılması gerekiyor. Mevcut yapı envanterimizi önümüze koymamız, önümüze bir harita bulundurmamız, en riskli olanlarından başlayıp yıkmamız ve yerine yenisini yapmamız gerekiyor. Bu konuda hem vatandaş hem devlet hem de kurumlarımızı iç içe beraberce hareket etmesi, koordineli olması gerekiyor. Çoğu yerde binalar, ciddi riskler içeriyor. Ama vatandaşın haberi yok. Bu konuda devletimiz, mevcut yapı envanteri ve risk analizlerini çıkardığı takdirde, vatandaş bilinçlenecek belki de yöneticilere destek olarak kendi yapısını kendisi yeniden yapacak. Söyle bir örnek vereyim; Mesela Akpınar bölgesindeki 60 yıllık bir binanın nasıl bir risk ifa ettiği 100 bin liralık binasını yıkar yeniden inşa ederse, 100 bin liralık binası, bir milyon değerine çıkacaktır.  Yıkıp, yeniden yaptığı takdirde hem binasını kurtaracak hem de parasal zararı olmayacak. Birlikte çalışırsak, vatandaş devlet iş birliği ile belki de Malatya'mızı, en riskli yerlerden başlayarak yeniden imar etmemiz gerektiğini düşünüyorum" ifadesine yer verdi.